PARRHESİAPAR

PARRHESİAPAR

Dokuyucu kadınlar olduğumuzu hatırlamak

Hratch Kozibeyokian babadan dokumacı. Babası halı dokuma işini Halep’teki kağtagayan’da (sürgün merkezi) hayatta kalan dokuyucu kadınlardan öğrenmiş. 1977’de Beyrut’tan Kaliforniya’ya gelerek, babasıyla birlikte halı restorasyonu mesleğini sürdürmüş. Hratch bize koleksiyonundan halılar çıkarıp teker teker bu halıların hikâyelerini “okumaya” başladığında, ne kadar temel bir bilgiden yoksun kaldığımızı, ne kadar dinlesem yetmeyeceğini fark ettim. O bir halıya bakıp bütün bir ömrü görüyordu. Bu da yetmiyor, dokuyanın tecrübesini, yaşını tahmin edebiliyordu.

TALİN SUCİYAN

“Geleneksel bir halıyı dokumak bir yıl alır ve mevsimsel bir ritmi vardır. Bu ne demek? Baharın başlangıcında koyunun yünlerinin kırkılması gerekir. Kış ortasında kırkma yapılmaz. Demek ki baharın başında, havalar ısınınca, karların erimesiyle, çaylar, nehirler su dolacak, kırkılan yünler akan suyun içinde yıkanacak. Yaz geldi. Yıkanmış yünün taranması, taranıp eşitlenmesi gerekir. Evin koyunlarını evin kızı otlatmaya çıkartır. Nispeten daha kolay yapılabilecek bir iştir. Erkekler tarlalarda daha ağır olan işleri yapar. Her bir evin 10-15 koyunu var. O taranmış yünleri kız alır koyunları da alır, iğle birlikte, bir gün içinde hem koyunları otlatır hem de yünleri eğirir. Sonbahar geldi, meyveler olmuş, meyvelerin kabukları olgun, renkleri doygun, onlarla yünü boyayacaklar. O meyveler kış ortasında yok, yaz ortasında meyveler daha olmamış yani pigmentasyon yok henüz. Geleneksel bilgiler bunlar, kuşaktan kuşağa aktarılan bilgiler. Kış geldi, kar yağdı, dışarısı soğuk. Bütün yazın, sonbaharın ürünlerini içeri getirmişler, yünler boyanmış, iplikler hazır, dışarıda yapılacak bir iş yok. İçeride soba yanar, oturur ve halıyı dokur. Diğer bahara kadar…”

Hratch Kozibeyokian babadan dokumacı. Babası halı dokuma işini Halep’teki kağtagayan’da (sürgün merkezi) hayatta kalan dokuyucu kadınlardan öğrenmiş. 1977’de Beyrut’tan Kaliforniya’ya gelerek, babasıyla birlikte halı restorasyonu mesleğini sürdürmüş. Kaliforniya Devlet Üniversitesi Northridge’de Ermeni Çalışmaları bölümünde Ermeni halı dokuma sanatı üzerine dersler vermiş. Los Angeles’ın tepelerinde yaşayan Kozibeyokian bugün yaşayan en önemli halı eksperlerinden biri; uzmanlık alanı Ermeni halıları.

Hratch’ın Los Angeles’ta, Kilikya’yı andıran bir dağlık bir coğrafyada hayvanlarıyla, bitkileriyle ve halılarıyla gerçeküstü bir dünya yaratmış. Beyaz güvercinlerin, meyve ağaçlarının ortasında, sırtını tepelere dayayan evin en kıymetlileri halılar. Kozibeyokian Ermeni halılarının şifreli bir dili olduğunu ve bu dili anlamak için bir ömrün yetmeyeceğini söylüyor. “Ermeni halıları soyut simgelerle doludur. 50 yıldan uzun süredir çalışıyorum Ermeni halıları üzerinde ve dokuma sanatında kullandıkları sembollerin,  hayatlarında alfabe yokken de var olduğunu düşünüyorum. Bu türden soyut, sembolik bir bilgi elbette ki tarımsal bir halk olmalarından kaynaklanıyordu. Ne zaman ekecekler, ne zaman biçecekler, ayın fazlarını takip edecekler… İran halılarına baktığında figürleri, çiçekleri görürsün, orada saklı bir bilgiden çok figüratif bir sanat var. Ermeniler halılarında fikirsel semboller (idiogram) kullanarak, kendilerini, hayatlarını anlatıyorlardı.”

Hratch bize koleksiyonundan halılar çıkarıp teker teker bu halıların hikâyelerini “okumaya” başladığında, ne kadar temel bir bilgiden yoksun kaldığımızı, ne kadar dinlesem yetmeyeceğini fark ettim. O bir halıya bakıp bütün bir ömrü görüyordu. Bu da yetmiyor, dokuyanın tecrübesini, yaşını tahmin edebiliyordu. “Halının arkasına baktığımızda, dokuma modeli, kaç tane iplik olduğu, dokumanın bitiriliş şekli hepsi bize halının nerede ve ne zaman dokunduğunu anlatır. Halının dokuma şekline bakarak, dokuyanın tecrübesini, yaşını da anlayabiliriz. Hatta bir halıya bakarak bir aile tarihini okuyabiliriz. Kaç çocukları olduğunu, çocuklarının evli olup olmadığını… Bir başka deyişle dokuyucu kendi hayat hikâyesini dokur.”

1920’li yıllar Ermeni kadınlarının artık kendi hayatlarını dokuyamadıkları yıllar oldu. Bu köklü, nesilden nesile geçen bilgi aktarımı kesintiye uğramış, Ermeni kadınların hayatı dokuma becerisi ellerinden alınmıştı. Bundan sonrası endüstriyeldi, bundan sonrası hayatta kalmaktı, ucuz emekti.

“Özellikle de Ermeni halıları söz konusu olduğunda,  1920’lerde bu gelenek Sovyetler Birliği’nde durdu, dokuma bilenler toplandı ve onlardan atölyelerde halı dokumaları istendi. 1920’lerden sonra Orta Doğu’da ise kağtagayanlarda kalanlardı halı dokumasını bilenler.  1920’lere kadar üretilen halılardan bugün artık yok. O gelenek gerek Sovyet Ermenistan’ında gerekse Türkiye’de son buldu.”

Ermenilerin tarım toplumu olduğu çoğunlukla unutturulur. Ermenilerden bahsedildiğinde sanki hep ve sadece İstanbul’da Ermeniler varmış gibi bir hikâyeleme hâkimdir. Oysa Ermeniler güney Kafkasya’nın ve kuzey Mezopotamya’nın otokton ve yerleşik halkı olduklarından hem bitkileri, toprağı, mineralleri, hem de iklimi (kavar) çok iyi bildiklerinden, dokumacılık Hratch’ın da anlattığı gibi Ermeniler açısından mevsimlerin döngüsü kadar doğallaşmış bir sanattı. Bu sanatı bugün pek az, hatta hiç tanımıyor, halıların dilinden anlamıyor olmamız ise, yaşamsal en temel bilgilerden nasıl mahrum bırakıldığımızın görünümlerinden sadece biridir.