Kilise İşleri Yüksek Komitesi: Filistin’deki Hıristiyan varlığını yok eden İsrail’dir

Binyamin Netenyahu’nun BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, "Orta Doğu'da Hıristiyanların kendilerini güvende hissettikleri tek yerin İsrail" olduğu yönündeki iddiasına yönelik açıklama yapan Filistin Kilise İşleri Yüksek Komitesi, “Gerçek inkâr edilemez, kutsal topraklardaki Hıristiyan varlığını yok eden İsrail’dir” dedi. Komite, “Birleşmiş Milletler’i, temel insan haklarını koruma görevlerinin bir parçası olarak ibadet özgürlüğünü ve Filistin’deki Hıristiyan varlığını güvence altına almaya çağırıyoruz” çağrısı yaptı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 26 Eylül'de Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, "Orta Doğu'da Hıristiyanların kendilerini güvende hissettikleri tek yerin İsrail" olduğu yönündeki iddiasına, Filistin Devlet Başkanlığı’na bağlı Kilise İşleri Yüksek Komitesi’nden yanıt geldi.

Komite, Facebook sayfasından İsrail'in Gazze, Batı Şeria ve Beytüllahim'de kiliselere yönelik saldırılarıyla ilgili açıklama yaparak, 2002 yılında Batı Şeria'nın işgali sırasında Yeniden Doğuş Kilisesi önünde çekilmiş bir İsrail tankının fotoğrafını paylaştı.

Açıklamada, Netanyahu'nun BM'de pek çok ülkenin temsilcisinin terk ettiği yarı boş bir salonda, Filistinliler ve Hıristiyanlar hakkında yalanlar söylediği kaydedildi.

“Gerçek olan İsrail’in soykırım niteliğindeki sömürgeci politikalarıdır”

“Filistin’deki Hristiyan Varlığı: Netanyahu’nun Yalanlarını Açığa Çıkarmak” başlıklı komite açıklamasında, “Neredeyse boş bir BM Genel Kurulu salonunda, savaş suçlusu ve UCM'den kaçan Benjamin Netanyahu bir kez daha Filistinli Hıristiyanlarla ilgili akıl almaz yalanlar yaydı. Gerçek ise çok net, Filistin’deki Hıristiyan varlığını yok eden, İsrail’in etnik temizlik, apartheid (ırk ayrımı) ve soykırım niteliğindeki sömürgeci politikalarıdır” denildi.

Filistinli Hıristiyan nüfusu yüzde bire düştü

Komitenin açıkladığı verilere göre, 1948 Nakba’sından önce Filistinli Hıristiyanlar, tarihi Filistin nüfusunun yüzde 12,5’ini oluşturuyordu. Paylaşılan verilere göre bugün ise Filistin’de yalnızca yüzde 1,2’si kaldı. Komite ayrıca 1967’den beri işgal altındaki Filistin topraklarında bugün yalnızca yüzde 1 oranında Filistinli Hıristiyanın kaldığını paylaştı.

Komite bu nüfus düşüşünü, “Doğrudan İsrail’in etnik temizlik, zorla yerinden etme, toprak gaspları ve sistematik baskı politikalarının sonucudur” sözleriyle açıkladı.

Açıklamada, söz konusu nüfus oranına dair örnekler şöyle sıralandı:

•“Nakba sırasında, 90.000 Filistinli Hıristiyan sürüldü ve yaklaşık 30 kilise kapatılmak zorunda kaldı.

•1948'de, Haganah tarafından Kudüs’teki Semiramis Oteli’ne düzenlenen terör saldırısında 25 Filistinli Hıristiyan öldürüldü.

•Aynı yıl, İsrail güçleri, Nasıra yakınlarındaki Eilabun köyünde 12 Hıristiyan’ı infaz etti.

•Üst Galile’deki Iqrit ve Kafr Bir’im adlı Filistinli Hıristiyan köyleri, bir zamanlar sırasıyla 570 ve 1050 kişilik canlı topluluklara ev sahipliği yapıyordu. 1948'de İsrail güçleri her iki köyü de ‘askeri operasyonlar’ bahanesiyle ‘geçici olarak’ boşalttırdı. 1951’de İsrail Yüksek Mahkemesi köylülerin geri dönüş hakkını onaylamasına rağmen, İsrail devleti bu kararı hiçe saydı. 1953’e gelindiğinde, İsrail ordusu köylülerin dönüşünü engellemek için tüm evleri yıktı. Sadece kiliseler ve mezarlıklar, zorla yerinden edilme suçunun sessiz tanıkları olarak ayakta kaldı.

•İsrail’in Gazze’ye yönelik soykırımsal saldırısında, kiliseler ve kilise kurumları bile hedef alındı. İsrail hava saldırıları, içeride sığınan sivillerle birlikte St. Porphyrios Rum Ortodoks Kilisesi ve Holy Family Katolik Kilisesini bombaladı. Baptist Hastanesi ve Arap Ortodoks Kültür ve Sosyal Merkezi de hedef alındı. Hıristiyan ailelerin evleri yıkıldı, kiliselere sığınmak zorunda kaldılar – ancak kiliseler bile saldırıya uğradı. Ekim 2023’ten bu yana, İsrail bombardımanları ya da ilaç ve gıda eksikliği nedeniyle 44 Filistinli Hıristiyan hayatını kaybetti. Gazze'deki insani sistemin çöküşü, ölümlere neden olmaya devam ediyor.

•Batı Şeria’daki Hıristiyan köyü Taybeh, şiddet yanlısı Yahudi yerleşimciler tarafından defalarca saldırıya uğradı.

•Filistin genelinde kiliseler, varlıklarını aşındırmayı ve toplumdaki rollerini küçültmeyi amaçlayan bilinçli ve organize saldırılara maruz kalıyor. İsrail makamları, Kudüs Ortodoks Patrikhanesi'nin banka hesaplarını dondurdu, kilise mülklerine statüko anlaşmalarını ihlal ederek cezai vergiler uyguladı ve Kudüs’teki Ermeni Kilisesi’ne ait mülkleri kamulaştırmak için haciz kararları çıkardı. Bu adımlar münferit değil; Hıristiyan varlığını zayıflatmaya yönelik sistematik bir politikanın parçası.

•Filistinli Hıristiyanlar neredeyse her gün taciz ediliyor: Din adamları tükürüğe, saldırıya ve tehditlere maruz kalıyor; kiliseler ve mezarlıklar tahrip ediliyor; Hıristiyan sembolleri hakarete uğruyor. Hareket özgürlüğü, İsrail’in apartheid duvarı ve askeri izin sistemi ile ciddi şekilde kısıtlanıyor. Kutsal mekânlara – özellikle Kudüs’teki Paskalya dönemlerinde – erişim bile engelleniyor. Uluslararası hacılar dahi aşağılama ve kötü muameleye uğruyor.

•İsa’nın doğum yeri olan Beytüllahim, bugün yasadışı yerleşimler, askeri kontrol noktaları ve apartheid duvarı tarafından boğulmuş durumda. Hıristiyan ailelere ait topraklar yerleşim genişletmeleri için gasp ediliyor. Bir zamanlar 37 km² olan Beytüllahim’in yüzölçümü sadece 7,3 km²'ye düşürüldü. 150’den fazla kontrol noktası, kapı ve bariyerle çevrili olan şehir, adeta kuşatma altında. İsrail’in E1 sömürge planı, Kudüs’ün Filistin çevresinden tamamen izole edilmesini derinleştiriyor ve Beytüllahim’in kutsal şehirle olan tarihsel bağlarını silmeyi amaçlıyor.”

“Kutsal topraklardaki Hıristiyan varlığını yok eden İsrail’dir”

Açıklamanın devamında, “Gerçek inkâr edilemez, kutsal topraklardaki Hıristiyan varlığını yok eden İsrail’dir. Netanyahu’nun BM’deki yalanları, ne tarihi ne de İsrail sömürge rejimi altında yaşayan Filistinlilerin - Hıristiyan ve Müslüman - gerçekliğini silebilir” ifadeleri kullanıldı.

Filistin’deki Hıristiyan varlığını savunmanın yalnızca Filistinlilerin değil, tüm dünyanın vicdani, insani ve hukuki sorumluluğu olduğunun altı çizilen açıklamada, şu çağrıda bulunuldu:

“Uluslararası toplumu, İsrail’in uluslararası hukuk ve insan haklarını sistematik bir şekilde ihlal etmesinden dolayı hesap vermesini sağlamaya, dünya genelindeki kiliseleri, Mesih’in topraklarında yaşayan kardeşlerini savunmak adına cesur ve net bir şekilde seslerini yükseltmeye, Birleşmiş Milletler’i, temel insan haklarını koruma görevlerinin bir parçası olarak ibadet özgürlüğünü ve Filistin’deki Hıristiyan varlığını güvence altına almaya çağırıyoruz.”

Kategoriler

Güncel