İsrail’in uluslararası sularda saldırıp alıkoydu Küresel Sumud filosu aktivistleri gözaltındayken yaşadıklarını anlattı. Aktivistler, gözaltında Greta Thunberg’e işkence yapıldığını, çıplak arama uygulandığını, temiz su verilmediğini ve tuvalet suyu içmeye zorlandıklarını aktardı.
İsrail tarafından uluslararası sularda saldırıya uğrayıp alıkonulan Küresel Sumud Filosu teknelerinde yer alan 36'sı Türk vatandaşı, toplam 137 aktivistin uçağı İstanbul'a indi. Çiçeklerle karşılanan aktivistlerin ifadelerine başvurulacağı ve ATK’de sağlık kontrolünden geçirileceği bilgisi paylaşıldı.
Öte yandan Küresel Sumud filosu aktivistleri gözaltındayken yaşadıklarını anlattı. Aktarılana göre iklim aktivisti Greta Thunberg ağır işkenceye maruz bırakıldı. Ayrıca gözaltındakilere içmek için tuvalet suyu verildi ve çıplak arama yapıldı.
Greta'ya işkence yapıldı
Filoda yer alan İtalyan gazeteci Lorenzo Agostino "Greta, sadece 22 yaşında cesur bir kadın. Aşağılanarak İsrail bayrağına sarıldı ve bir ödül gibi sergilendi. Gerçekten barbarca bir yerde olduğumu hissettim" derken, aktivistlerden Ayçin Kantoğlu da, İsrail askerlerinin kendileriyle birlikte alıkonulan Greta Thunberg'e vurduğunu görenlerin olduğunu, Thunberg'in elleri arkadan İsrail bayrağıyla bağlanarak yürütüldüğünü aktardı.
Küresel Sumud Filosu’ndaki Ersin Çelik ise katıldığı canlı yayında Thunberg'e yapılanları şu sözlerle anlattı: “(İsrailliler) Greta’ya (Thunberg) çok ağır işkenceler yaptılar gözlerimizin önünde. Greta’ya zulmettiler, küçücük çocuk daha Greta. Onu süründürdüler, İsrail bayrağını öptürdüler. Naziler ne yaptıysa aynısını yaptılar.”
"Bizi kafese kapattılar"
Filodaki aktivistlerden Ayçin Kantoğlu ise yaşadıklarını anlattı, temiz su yerine tuvalet suyu verildiğini söyledi:
“Yapılması gerekeni yaptık ve geldik. Korkmuyoruz onlardan. Son derece ahlaksızca işler yaptılar. Bizi yani kadın mahkumları koydukları yere büyük bir bez pankart hazırlatmışlar. Üzerine Gazze’nin son halini bastırmışlar. ‘Gazze’ye hoş geldiniz’ yazmışlar, bu kadar ahlaksızca bir işti. Adeta suçlarını üzerlerinde taşıyorlar. Biri bana, nereden geldiğimizi ve nerede olduğumuzu sordu, Muğla’dan geldiğimi söyledim. ‘Şimdi nerede olduğunu biliyor musun?’ dedi. ‘Beni kaçıran sensin. Dolayısıyla nerede olduğumu senin söylemen lazım, neredeyiz?’ dedim. ‘İsrail’desin, artık Gazze Mazze yok farkında mısın?’ dedi. Ben de şöyle bir müstehzi (alaycı) ona güldüm.
Bizi bir kafese kapatmışlardı. Gerçekten bir hayvan, bir köpek kafesiydi, kadınlar hep beraber orada duruyorduk. Ben-Gvir yanımıza gazetecilerle geldi ve beyanat vermeye çalıştı. Anlayabildiğim kadarıyla ‘Bunlar Kudüs’ün çocuklarına acımıyor’ vesaire dedi. Biz, Ben-Gvir’i ‘O koca çeneni kapat soykırımcı pislik’ diyerek protesto ettik. O, hapishane koşullarımızı daha çetrefilli hale getiren bir slogandı. Hiç pişman değilim o sloganı attığımız için. Bence doğrusunu yaptık. Beş kişilik hücrelerde 15 kişi kaldık. Duvarlarda kanla yazılmış yazılar vardı, hepsini okuduk. Annelerin, hücrelerin duvarlarına evlatlarının ismini yazdığını gördük. Aslında Filistinlilerin yaşamış olduğu şeyleri bir nebze olsun yaşamış olduk. Temiz su vermediler, tuvaletlerden su içmemizi söylediler, 40 saate yakın yemek almadık.
Kantoğlu, İsrail askerlerinin kendileriyle birlikte alıkonulan iklim aktivisti Greta Thunberg’e vurduğunu görenlerin olduğunu, Thunberg’in elleri arkadan İsrail bayrağıyla bağlanarak yürütüldüğünü aktardı: “Çıplak arama da yapıldı, her şeyi çıkardılar. Hemen hemen her kontrol noktasında defalarca arandık. Ağzımızın içine, dişlerimizin arasına baktılar. Bize terörist muamelesi yapmaya çalıştılar ama bizler suçlu olmadığımızı her seferinde onların yüzlerine haykırdık. Bizlerin suçlu olmadığını, herhangi bir yasayı çiğnemediğimizi, aksine yasayı çiğneyen tarafın onlar olduğunu, bizi kaçırdıklarını yüzlerine söyledik. Eğer arzu ettikleri bizi sindirmekse o konuda başarılı olamadılar. Son ana kadar sloganları kesmedik. Bizi attıkları yerin yüksek korunaklı bir cezaevi olduğu söyleniyor. Orayı da sloganlarla inlettik.”