Seçime giderken Ermenistan’daki siyaset, üç ana hat üzerinde şekilleniyor. Paşinyan’ın en büyük avantajı, muhalefetin bölünmüş olması. Özellikle Koçaryan’ın güvenlikçi söylemiyle Tatoyan’ın reformist çizgisi arasında sıkışması muhtemel kararsız seçmen, 2026 sandığının kilidini oluşturacak gibi gözüküyor.
Bilindiği gibi uzun zamandır Güney Kafkasya’da taşlar yerinden oynuyor. Rusya’nın bölgedeki nüfuzu zayıflarken, Batı ve bölge ülkeleri yeni denge arayışına girdi. İşte bu ortamda, Ermenistan Haziran 2026’da sandığa giderken yalnızca yeni bir hükümet seçmeyecek. Bu seçim, ülkenin jeopolitik yönünü belirleyen bir kırılma noktası olacak. Batı’yla daha derin bir entegrasyon mu, yoksa Moskova’yla geleneksel ittifakının sürdürülmesi mi? Bu soru, sadece Ermenistan’ı değil, Güney Kafkasya’nın tamamını ilgilendiriyor çünkü bölge, Ukrayna savaşıyla yeniden yapılanmanın tam ortasında.
Bu noktada Moldova deneyimi, Ermenistan’ın önündeki sınavı anlamak açısından önemli ipuçları taşıyor. Zira bu sene yapılan Moldova seçimlerinde Rusya’nın Gazprom üzerinden enerji baskısı ve dezenformasyon kampanyalarına rağmen Maia Sandu liderliğinde ülke, Avrupa Birliği yönündeki çizgisini korudu.
Ermenistan’da ise tablo daha karmaşık. Paşinyan hükümeti, 2018’den bu yana Batı’yla yakınlaşmaya ve 2023’ten beri de bölgesel barış yönelimini sürdürmeye çalışıyor. Ancak Rusya’nın hegemonyasında olan hem Avrasya Ekonomik Birliği ile ekonomik bağımlılığı yine Rusya liderliğindeki KGAÖ’nün varlığı, bu çizginin kırılganlığını artırıyor. Karabağ savaşının toplumsal travması da bu kırılgan zemini daha da derinleştiriyor.
Muhalefet üç hat üzerinde şekilleniyor
Seçime giderken Ermenistan’daki siyaset, üç ana hat üzerinde şekilleniyor:
Birinci hat; şu anda parlamentoda açık farkla çoğunluğu elinde tutan Başbakan Paşinyan’ın liderliğindeki Sivil Sözleşme Partisi’nin yanı sıra ‘Birleşik Demokratik Güçler Platformu’ adı altında bir araya gelen, 1999 yılında Ermenistan meclisine yapılan baskında suikasta kurban giden eski Başbakanlardan Vazken Sarkisyan’ın kardeşi, (aynı zamanda kendisi de eski Başbakan olan) Aram Sarkisyan liderliğindeki Cumhuriyet Partisi (Hanrabedutyun Gusaktsutyun); Arman Babacanyan liderliğindeki Cumhuriyet İçin Parti (Hanun Hanrabedutyan Gusaktsutyun) ve Dikran Khızmalyan liderliğindeki Ermenistan Avrupa Partisi’nden (Hayasdani Yevrobagan Gusaktsutyun) oluşuyor. Bu hat, AB-ABD yanlısı/reformcu kanadın temsilcileri olarak öne çıkıyor. Bu kanattaki partiler için AB ile entegrasyon, hukukun üstünlüğü, liberal ekonomik politikalar, KGAÖ’den uzaklaşma vb. öne çıkan ortak özellikler.
İkinci en güçlü hat; Parlamento’daki ana muhalefet ittifakının lideri, eski Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan’ın başını çektiği Ermenistan İttifakı (Hayastan Taşink), son seçimlerde barajı geçememesine rağmen seçim kanunundaki maddeler sebebiyle parlamentoya giren, eski Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın liderliğindeki Ermenistan Cumhuriyetçi Partisi (Hayastani Hanrapetakan Gusaktsutyun) ağırlığındaki ‘Onurum Var’ İttifakı (Badiv Unem Taşink), Ulusal Güvenlik Servisi eski başkanı Artur Vanetsyan liderliğindeki Vatan Partisi (Hayrenik Gusaktsutyun) ve İşhan Sağatelyan liderliğindeki Ermeni Devrimci Federayonu (Taşnaktsutyun Partisi). Bu kanattaki partiler için Rusya’yla stratejik ittifakın korunması, Batı müdahalesine karşı ulusal egemenlik vurgusu öne çıkıyor. 8 Ağustos’ta ABD’de Azerbaycan’la imzalanan anlaşmalara ve sonuçlarına açıkça şüpheyle yaklaşmaları veya tamamen reddetmeleri öne çıkan ortak özellikleri.
Babayan’dan Vanetsyan’a destek
Bu hat içerisindeki Vatan Partisi lideri Artur Vanetsyan’a eski Dağlık Karabağ Güçleri Komutanı Samvel Babayan’ın desteğini açıklaması da geçen haftanın önemli gelişmelerinden. Zira eski politikacıların geri gelmesini istemeyen ancak güvenlik politikalarından da taviz vermek istemeyen, milliyetçi damarı daha kuvvetli, devlet-kilise ilişkisine önem veren muhafazakâr seçmen için bu işbirliği yeni bir seçenek olabilir.
Bu hat içerisinde olmasını beklediğimiz diğer bir seçenek ise henüz partileşmemiş (ve kimin liderlik edeceği belli olmayan) bir siyasi hareket olarak ortaya çıkan ‘Bizim Yöntemimizle’ (Mer Tsevov) hareketi. Bu oluşum da geçen hafta gerçekleştirdikleri ilk toplantıyla 2026 seçimlerine katılacaklarını ilan etti.
Daron Acemoğlu’nun video mesajı
Ermenistan Elektrik İdaresi’nin işletmesinden sorumlu şirketin sahibi aynı zamanda Rusya vatandaşı olan Samvel Garabetyan geçtiğimiz haftalarda kilise-devlet ilişkilerinde sorunun uygun bir şekilde çözülmesi gerektiğini söylemiş, eğer hükümet bu çözümü uygulamazsa “kendi yöntemleriyle” sorunu halledeceklerini eklemişti. Bu açıklama üzerine gözaltına alınmış ve elektrik idaresi işletmesi ile ilgili şirket tekrar devletleştirilmişti. Bu gelişmelerden sonra yeğeni Nareg Garabetyan’ın çabalarıyla ‘Bizim Yöntemimizle’ hareketi kurulmuştu. Ermenistan seçim kanunlarına göre Samvel Garabetyan’ın Rusya vatandaşı olması sebebiyle başbakan adayı olma ihtimali olmasa da, yeğeni Nareg Garabetyan, Samvel Garabetyan’ı Ermenistan’ın fikri önderi olarak gördüklerini, başbakan adaylarının kim olduğunu ileride açıklayacaklarını belirtti.
Bununla beraber ilk toplantının dikkat çeken konusu Daron Acemoğlu’nun önceden kayıt edilmiş bir video ile katılımcılara bir konuşma yapmasıydı. Acemoğlu’nun konuşmasından önce Nareg Garabetyan, Acemoğlu’nun, hareketin oluşturacağı Ermenistan’ın ekonomik kalkınma programı çalışmalarına danışman ve uzman olarak katılacağını açıkladı. Acemoğlu konuşmasında özetle “Ermenistan’ın kalkınması için özellikle yapay zeka ve onun sayesinde ortaya çıkacak olan fırsatların çok önemli olduğunu, kapsayıcı ve hesap verebilir kurumların inşa edilmesinin ise şart olduğunu” vurguladı. “Ekonomik gelişme ve demokratikleşme, ancak bu tür kurumlarla mümkün olabilir” dedi. Sivil halk hareketlerinin önemli olduğunu, Ermenistan’ın geçmişte dış müdahalelere ve iç siyasi istikrarsızlıklara maruz kaldığını, ancak artık kendi kaderini belirleme fırsatına sahip olduğunu söyledi, “Bu sürecin halkın aktif katılımıyla şekillenmesi gerektiğini” vurguladı.
Tatoyan ve üçüncü hattın avantajları
Geçmişte Ermenistan İnsan Hakları Savunuculuğu yapmış (Ombudsman) Arman Tatoyan’ın geçen hafta seçimlere katılma kararı verdiği yönündeki açıklaması üçüncü hattı ortaya çıkardı ve bu da belirli bir ilgi yaratmış gibi gözüküyor. ‘Birliğin Kanatları’ (Miasnutyan Tever) adını verdiği siyasi hareketin kuruluş açıklamasında Tatoyan, dış politika, ekonomi, hukukun üstünlüğü, yolsuzlukla mücadele ve toplumsal barış ve birliktelik konularında çözümleri olduğunu belirterek, bu çözümleri gerçekleştirmek için herkesi bu siyasi hareketin etrafında birleşmeye çağırdı.
Kendisi için önemli olanın "eski-yeni" veya "siyahlar-beyazlar" alanına girmek olmadığını, yapıcı bir yolda ilerlemek ve çözümlere odaklanmanın önemli olduğunu olduğunu belirtti. Ayrıca Rus barış güçlerinin varlığına rağmen “Artsakh’ta (Dağlık Karabağ) etnik temizlik yaşanmasının ve 120.000 insanın bir gün içerisinde yerlerinden edilmesinin” kendisi için büyük bir sorun olduğunu ve “konunun mutlaka açığa kavuşturulması gerektiğini” söyledi.
Tatoyan, hem 2020’deki 44 günlük savaş sırasında hem de 2023’te Azerbaycan’ın Karabağ’a yönelik saldırısı sonucunda gerçekleşen savaş suçlarının uluslararası mahkemelerde takipçisi olacaklarını da ekledi. Her ne kadar 2016 yılında Serj Sarkisyan liderliğindeki hükümette Adalet Bakan yardımcısı olarak bir süre görev almış olsa da, 2018 Kadife Devrimi’nden önceki kirli siyasi oyunlarla ilişkisinin olmadığı algısı, -en azından görünürde- diğer güçler gibi Rusya yanlısı olmaması, söylemlerinde daha kapsayıcı bir dil kullanması ve reformlara devam edileceğini göstermesi yukarıda bahsettiğimiz iki hatta da mesafeli “üçüncü yol” arayanlara önemli bir seçenek olabileceğini gösteriyor.
Paşinyan’ın avantajları
Paşinyan’ın en büyük avantajı, muhalefetin bölünmüş olması. Özellikle Koçaryan’ın güvenlikçi söylemiyle Tatoyan’ın reformist çizgisi arasında sıkışması muhtemel kararsız seçmen, 2026 sandığının kilidini oluşturacak gibi gözüküyor.
Diğer taraftan Paşinyan hükümeti, 2018’den bu yana yüksek büyüme oranlarıyla ekonomik bir başarı hikâyesi yazdı. Ayrıca yolsuzlukla mücadele, insan hakları, demokrasi göstergeleri gibi uluslararası arenada özellikle takip edilen konularda Ermenistan , sıralamalarda her geçen sene daha da yukarıya çıkıyor. Bunun yanında 8 Ağustos’ta imzalanan anlaşmalarla artık barış sağlandığı ve bu sayede ülkeye daha fazla yatırım geleceği, yeni dönemde bu ekonomik büyümenin etkilerinin daha fazla hissedileceğini söylemiyle güvenlik endişelerini bertaraf etmeye çalışıyor. 2026 seçimiyle yeni bir anayasayla birlikte Dördüncü Cumhuriyetin başlamış olacağı söylemiyle halkın barışa olan inancını artırmaya ve parlamentodaki çoğunluğunu korumaya çalışıyor.
Türkiye ile normalleşme: Muhalefet kazanırsa?
Ermenistan’daki seçim sonucu, Türkiye ile normalleşme sürecinin geleceğini de doğrudan etkileyecek. Paşinyan’ın devamı durumunda barış gündeminin korunması ve sınır kapılarının açılması gibi Ermenistan açısından hayati öneme sahip konularda ilerleme yaşanacaktır. Ancak Koçaryan’ın dönmesi veya muhalefetin aralarındaki her türlü uzlaşmazlığa rağmen birleşik bir cephe oluşturarak Paşinyan’ın mutlak çoğunluğu kazanamamasını sağlamaları durumunda normalleşme sürecinin fiilen durmasa bile donacağını düşünmek çok yanlış olmayacaktır. Bu nedenle Ermenistan seçimleri, sadece iç siyasetin değil, bölgesel barış diplomasisinin de belirleyicisi olacak.
Sonuç olarak 2026 seçimleri, Ermenistan için sadece bir tercih değil, bir kimlik sınavı. Ülke, ilerlemeyle güvenlik endişesi arasındaki dengeyi kurmak zorunda. Moldova örneği, dış baskı altında bile sivil iradenin yön belirleyici olabileceğini gösterdi. Ancak Ermenistan’da bu irade, farklı toplumsal katmanlar arasında dağılmış durumda. Paşinyan’ın Batıcı tabanı, Tatoyan’ın ve Garabetyan’ın yeni siyasi oluşumları ve muhafazakâr güvenlikçi seçmen, aynı masada buluşamıyor. Sonuçta Ermenistan ya Batı’ya yönelerek bölgesel barışın kapısını aralayacak ya da Rusya’nın gölgesine geri dönerek normalleşmeyi belirsiz bir tarihe erteleyecek.