Vartanuş, Rozmari, Anjel, Araksi, Zağik, Karzuhi. Onlar, Ordu Akşam Kız Sanat Okulu yıllığından hala bize bakıyorlar. Ordu Ermeni Cemaati’nin bugün hala ayakta olan 1857 tarihli Ordu Movsesyan Ermeni Okulu ise o cemaatin bugüne gelebilen tek bellek mekânı.
Ordu Kız Akşam Sanat Okulu yıllığında gördüğüm Ermeni kızlar, aynı zamanda yıllardır sürdürdüğüm sözlü tarih görüşmelerinin bir kısmını gerçekleştirdiğim kişiler oldu. Bu görüşmelerde, cemaatin kapatılan ya da yıkılan okulları ve anadilde eğitim sorunu, ne yazık ki görüşmelerin merkezine oturan Ermeni Tehciri utancının, yaşanan büyük acıların ve kayıpların hep gölgesinde kaldı.
Osmanlı döneminde gayrimüslim cemaatlerin kendi okullarını kurup yönetme hakları vardı. Kapsamlı bir özerklikten yararlanan bu okulların sayısı 1894 yılı verilerine göre 6,437’ydi. Cumhuriyet öncesi 1913-1914 yıllarına dair verilere göre ise Anadolu'da 2,596 azınlık okulu bulunuyordu. Bunların 1,245’i Rum, 1,084’ü Ermeni ve 131’i Musevi okuluydu. Bugün 16 Ermeni, 6 Rum, 1 Musevi ve 1 de Süryani okulu olmak üzere sadece 24 azınlık okulu bulunuyor. Bu okulların 23’ü İstanbul’da. Biri ise İmroz’da (Gökçeada) 1964’te kapatılan Rum Ortaokulu ve Lisesi 2013’te eğitime tekrar başladı. Süryani Anaokulu Özel Mor Efrem ise 2014’te açıldı. Bu okulla birlikte Süryaniler anadillerinde eğitime 86 yıl sonra kavuşmuş oldu.
Eşitsiniz ama çok da değil
Cumhuriyet sonrası Anadolu'da eğitim ve öğretime devam edebilen azınlık okulu kalmadığı gibi, 1915 Ermeni Tehciri’nden sağ dönebilenler ise "tehlikeye yol açabilir" takip ve fişlemelerinden, 13 Ocak 1928'de başlatılan ve 1930'lar boyunca devam eden ve azınlıkların kendi dillerini konuşmalarını engellemeyi amaçlayan hükümet destekli kampanyalar karşısında dillerini çocuklarına öğretme konusunda endişe duydular. Kendi dillerini öğrenemeyen o çocuklar, kendi çocuklarının öğrenmelerini istedi ve İstanbul'a göç ettiler.
İstanbul’da azınlık okullarında okuyan çocuklar her gün “Türküm” diye bağırtılırken, aynı zamanda bu çocuklara her fırsatta Türk olmadıkları ve Türklerle eşit de olamayacakları hatırlatıldı. Bu okullar kuşkuyla bakılan, ayrılıkçı fikirlerin aşılandığı yerler olarak görüldükleri için yer yer yabancı okullar ile aynı kategoride konumlandırıldı ve başlarına Türk müdür başyardımcısı dikilerek onlara hep öteki oldukları hatırlatıldı. Okul yöneticilerinin bu konudaki sitemi hep duyulur: “Anayasa hepimize Türk diyor ki, bu eleştirilen bir şeydir ama madem hepimiz Türküz, neden öz Türk olduğunu düşündüğün müdür başyardımcısı gönderiyorsun okula?” Hakikaten de öyledir. Sonra bu okullara mütekabiliyet ilkesi de uygulanıyor. Yetmiyor, okullara yapılan muamele dış politikaya göre değişiyor. “E hani Türktük” demez mi o zaman insanlar? Aslında bu devletin içinde bulunduğu genel bir çelişki. Hem herkesi Türk yapmaya çalışır hem de yeri gelince Türk olmayanlara karşı türlü ayrımcılık yapar.
Movsesyan sadece okul değildi
Bugün hala ayakta olan 1857 tarihli Ordu Movsesyan Ermeni Okulu, Ordu Ermeni Cemaati’nin bugüne gelebilen tek bellek mekânı. Hem Ermeni cemaatinde hem de Rum cemaatinde kiliseler ve okullar, bir kompleks gibi yan yanadır. Ordu Movsesyan Ermeni Okulu’nun da tam karşısında, 1852 tarihli Ordu Surp Asdvadzadzin Meryem Ana Ermeni Kilisesi bulunuyordu. Ancak 1939’da Vali Bekir Sami Baran tarafından yıktırıldı. O kadar sağlam bir kiliseydi ki yıkım işlemi aylarca sürdü. Kilisenin alt apsisi ise hala ayakta ama üstünde 1976 tarihli Zaferimilli Camii var.
Movsesyan Ermeni Okulu’nu yalnızca bir eğitim kurumu olarak düşünmeyin. Ermeni Tehcir öncesi, Ordu’da sahnelenen ilk tiyatro oyunu dahi bu binada sahnelendi. Hovagim Hovagimyan’ın henüz Türkçeye çevrilmemiş Badmutyun Haygagan Bondosi (Ermeni Pontusu’nun Tarihi, Beyrut: 1967) adlı kitabında, Ordu’da Aleksan Kabadiyan öncülüğünde hangi tiyatro piyeslerinin oynandığı dahi yazar: Haşmetli Dilenciler, Bağdasar Ağa, Manuk Ağa, Öğretmenin Kızı ve Sekiz Kuşağın Mirası… Ayrıca cemaat, dini bayramlarda, özel günlerde ve düğünlerde de burada toplanıp bir araya gelir. O yüzden Movsesyan Ermeni Okulu’nun “Ordu Kent Hafıza Merkezi” olması için uzun süredir çabalıyorum. Ama taşlar dile geldi, kurumlardan hala bir ses yok!Soldan sağa: Lusintak, Bayan Tirakyan, Kapriel Dzarugyan, Varjabedyan, Aram Manukyan (Sarkis Hovanesyan) Oturan-Onnig Tirakyan, Aşod Hovsepyan (Dikran Tevoyants) Haig Şiroyan.
Օրտու - Ordu)
Ordu’da kızlar için ikonik sanat okulu
1945–1946 öğretim yılında Saray Mahallesi, Ulu Gazi Caddesi üzerinde “Akşam Kız Sanat Okulu” adıyla eğitime başlayan okul, Ordu’da erken Cumhuriyet döneminin en ikonik yapılarından birisidir. İlk yıl 101 öğrenci kaydedilmiştir. Ordu ilindeki kız öğrencilerin çeşitli meslek alanlarında yetiştirilmesi amacıyla 1945 Ekim ayında eğitime başlayan “Ordu Akşam Kız Sanat Okulu”, 1955–1956 öğretim yılında MEB tarafından “Kız Enstitüsü”ne dönüştürüldü ve beş yıllık eğitime geçti. Aynı dönemlerde Ordu Erkek Sanat Okulu da yani 1946 yılında, o dönem şehir itfaiye binasının üst katında açıldı.
1952–1953 öğretim yılında “Kız Sanat Okulu” adıyla üç yıllık eğitim verildi, 1954–1955 yılında ise ilkokuldan sonra beş yıllık meslek eğitimiyle okulun adı “Kız Enstitüsü” oldu. Bu dönemde öğrenciler tüm branşlarda eğitim görmeye başladı.
1966–1967 öğretim yılından itibaren ortaokul ve lise bölümleri ayrıldı, lisede branşlaşmaya geçildi. “Kız Sanat Ortaokulu ve Kız Enstitüsü” adıyla eğitime devam eden okulun adı, 1974–1975 öğretim yılında 9. Millî Eğitim Şûrası kararıyla “Kız Meslek Lisesi” olarak değiştirildi.
1996–1997 öğretim yılında ortaokul kısmı kapatılarak yalnızca üç yıllık lise bölümüyle eğitim sürdürüldü, 2001–2002 öğretim yılında erkek öğrencilerin de alınmasıyla “kız” kelimesi kaldırıldı, okulun adı “Anadolu Meslek Lisesi” oldu. 2013–2014 öğretim yılında ise adı, bugün de aynı şekilde olan “Boztepe Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi” olarak değiştirildi.Ayrıca Ordu Akşam Kız Sanat Okulu’nun eğitime başladığı 1923 tarihli Kız Muallim Mektebi binasının bugüne ulaşabilen kısımları, Vali Kemal Yazıcıoğlu döneminde yıktırılarak, aynı yere halen eğitime devam eden “Gazi Ortaokulu” yapıldı.
Taşın hafızası var denir. Şimdi, Ordu Akşam Kız Sanat Okulu yıllığında karşılaştığımız Ermeni kızlarla tanıştırmak istiyorum sizi.
Karzuhi Leylekyan
Lusik ve Levon Leylekyan’ın dört kızından (Araksi, Koharik, Bayzar) en küçüğü, 1934 Ordu doğumlu Karzuhi Hanım’ı Ordu Akşam Kız Sanat Okulu mezuniyet listesinde görünce çok mutlu oldum. Yakın zamanda kaybettiğimiz sevgili büyüğümüz Araksi Teyze’nin ardından bir veda yazısı yazmıştım.

Zağik Artun
Bakırcı Mıgırdiç Usta (Artun) ile Hıngeni Hanım’ın (Zaduryan) 1926 doğumlu kızları Zağik (Dzağig) Artun… Ordulular, daha çok abisi Harutyun Artun’u -namıdiğer Bakırcı Harut’u- tanır. Zağik Teyze çok naif, dünya tatlısı bir insandı. Ordu Ermenilerinden Arşavir Kahyaoğlu ile evliydi. Arşavir Abi, Yirmi Kur’a Nafıa Askerliği sırasında ateşli kabakulak geçirmiş ve bu nedenle çocukları olmamıştı. Ordu Ermenilerinden Harutyun Ölmez, Tamek Konserve Fabrikası’nın genel müdürüydü, Arşavir Abi ise perakende satış şefi olarak orada çalışıyordu. Arşavir Abi’yi 2005’te kanserden kaybettik. Zağik Teyze’yi de 2012’de sonsuzluğa uğurladık.
Araksi Kahyaoğlu (Akgün)
Bundan önceki isim ve soyisimlerde hatalar vardı ama burada tamamen yanlış yazılmış. Akgün değil, Kahyaoğlu olacak. Araksi Teyze, Ordu’da herkes tarafından çok sevilen, bugün dahi adı geçtiğinde özlemle anılan bir isim. Annesinin Eranik Hanım Teyze olduğunu hatırlıyorum ama babasını hatırlayamadım. Eşi Terzi Karabet Dertliyan ve kardeşi Yervant, Ordu’nun en önde gelen terzilerinden. Araksi Teyze’nin anne bir baba ayrı ablası Zıvart Bahçeoğlu ve abisi Arşavir Abi de dünya tatlısı insanlardı. Ordu Ermeni Mahallesi, Uğurveren Sokak’taki aile evleri hâlâ ayakta ve çocukların mülkünde. Bu evde Dertliyan ailesiyle birlikte yaşayan birisi daha vardı: Çocukların Silvart, Ararat ve Ardeşen’in “Melik Keri” (dayı) dediği, Ordu’nun tanınan kuru kahvecisi ve Ordu sucuğunun yaratıcısı Melik Kaya Arzan.
Anjel Çitciyan
Artin Çitciyan ve Dikranuhi Sercanyan’ın 1933 doğumlu tek kızları Anjel Çitciyan’dır. Kardeşleri sırasıyla Andranik, Dikran, Anjel, Vahram ve Aram Çitciyan. Anjel Teyze’nin eşi, İstanbullu Torkom Kalıpçıyan’dı. Arjantin, Buenos Aires’te balık malzemeleri satan bir dükkânı vardı, daha sonra Vahram Bey ve kardeşlerinin Arjantin’de kurduğu, soyadlarının ilk iki harfini taşıyan “Chitex” Tekstil Firması’na katıldı. İki oğulları vardı: Boğos ve Gabriyel.
Anjel Teyze’yi 2010’ların başında kaybettik. Kardeşi Vahram Çitciyan, dünyaca ünlü futbolcu Diego Maradona’yı futbol hayatına kazandıran kişidir.
Rozmari Danış
Mari Teyze’nin babası, fındık komisyoncusu Mıgırdiç Danış (Kalyoncuyan), annesi ise İstanbul Ermenilerinden Kehanuş (Suzan) Azaryan’dı. Kardeşlerinden Ara Danış, İstanbul’da oto yedek parça işiyle uğraşırdı, Sirkeci tarafında büyük bir dükkânı vardı, 2006’da vefat etti. Diğer kardeşi Vahe Amca, Fransa’nın Lyon şehrinde fotoğrafçılık yapıyordu, o da yıllar önce vefat etti. Mari Abla, İstanbul’da Amerikan Hastanesi’nde uzun yıllar hemşire olarak çalıştı. 1970’lerde Almanya’ya gittiler. Eşi Zare, döneminin tanınan isimlerindendi, o da yıllar önce vefat etti. Mari Teyze’ye bir süredir ulaşamıyorum, umarım iyidir…
Vartanuş Erikyan
Vartanuş Teyze’nin babası, 1900 doğumlu Bakırcı Levon Erikyan, 1993 yılında vefat etti. Annesi Hamesduhi (Andonyan) 1912 doğumlu, 1996’da vefat etti. Levon Amca, Doktor Dikran Toraman’ın babası Bakırcı Mıgırdiç Usta’nın yanında çalışıyordu. Vartanuş Teyze’nin eşi Miran Kalayciyan, kardeşiyle birlikte dönemin ünlü buzdolabı markası Kami Buzdolapları’nın sahibiydi. (Kami, yanlış bilmiyorsam “yel” demektir Ermenice.) Kardeşi Harutyun Erikyan da Samatya’da Kral Buzdolapları’nın sahibiydi.
Vartanuş Teyze’nin kız kardeşlerinden Ardem Teyze vefat etti, 1944 doğumlu diğer kardeşi Peruz Teyze hâlâ hayatta. Aile, 1951 yılında Ordu’dan ayrılarak İstanbul’a yerleşti.
Yıllar önce Ordu Lisesi’nin 50. Yıl Albümü’nü (1947–1997) incelerken, Doktor Dikran Toraman ve kardeşi Eczacı Ardem Toraman dışında, yapımcı Arsen Bahçeoğlu ve Bakırcı Harutyun Artun’un çocuklarını görebilmiştim.
Oysa görüşme notlarıma göre, 1947 tarihli ve Ordu’nun ilk lisesi olan Ordu Lisesi’nden 40’tan fazla Ordulu Ermeni mezun oldu, ancak bu isimler resmî kayıtlarda yer almıyor.
Bir insan onu hatırlayan son kişi öldüğünde ölür. İnsan, bir hikâyeye dönüşmediği, hatırlanmadığı ve anlatılmadığı zaman ölür. Ordu Ermenileri ve Rumları, bu toprakların güzel çocukları hikâyeleriyle yaşayacaklar.

