Onur Yürüyüşü / lensler konuşabilseydi

Fotoğrafçı Berge Arabian, Agos’un kültür sanat sayfalarında kaleme aldığı ‘Lensler konuşabilseydi’ başlıklı köşesinde, çektiği fotoğrafların hikâyelerini anlatıyor. Bu hafta İstiklal Caddesi'ndeki Onur Haftası'ndaki karesini anlatıyor.

Eski çalışmalarıma bakarken, fotoğrafçı olmak için yalnızca keskin bakışlara değil, iyi duyan kulaklara da ihtiyaç olduğunu fark ettim. Sokaklardaki sesleri dikkatli bir şekilde dinlemeden, oralarda bir yerlerde bekleyen görsel malzemeyi bulmak pek mümkün değil. Görüyorum ki, İstanbul’daki ilk günlerimde birçok kareyi, fotoğraflayabileceğim bir şeyler ararken kulağıma gelen sesler sayesinde çekmişim.

Görsel olarak ilgi çekici bir şeyler bulabilmek için İstiklal Caddesi boyunca bir aşağı bir yukarı yürür, yan sokaklarda dolaşırdım. Merceğimle yakalayabileceğim şeylerden, sık sık, bir ses, bir müzik ya da bağrışmalar aracılığıyla haberdar olurdum. Önsezi gibi bir şeydi bu, çoğu zaman da beni yanıltmazdı.

Bir gün, İstiklal Caddesi’nde kulağıma gelen davul sesinin kaynağını bulmak için aceleyle yürürken, birden bire neşeli bir genç kızla yüz yüze geldim. Kadınlardan oluşan kalabalık bir grubun içinde büyük bir enerjiyle dans ederek ilerliyor, figürleriyle herkesi güldürüyordu. Elindeki gökkuşağı bayrağını dalgalandıran birini görünce, İstanbul’da ilk kez Onur Yürüyüşü’ne tanıklık ettiğimin farkına vardım. Sevindim. Toronto’daki onur yürüyüşlerinde yıllarca kadın kortejlerini fotoğraflamıştım, hep çok renkliydiler. Burada da, az sonra bir koreografa dönüşecek olan bu genç kızı takip etmeye karar verdim. Oradan oraya koşuyor, durmadan zıplıyordu. İnsanlar onun o müthiş adımlarını taklit etmeye başladılar. Çok geçmeden, önümde kalabalık bir kadın topluluğu dizilmişti. Sonrası kolaydı zaten. Elimde fotoğraf makinemle ben, o tatlı halleriyle onlar...