YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

İmralı’daki görüşme ve sonrası

Peki, görüşme oldu şimdi ne olacak? Kamuoyu elbette ve haklı olarak İmralı’da nelerin konuşulduğunu merak ediyor. Ancak görüşmenin geniş komisyona anlatılacağı ve 26 Kasım Çarşamba günü yapılması beklenen toplantı ertelendi. Hadi buradan da bir sonuç çıkarmayalım ama ana soru yerinde duruyor: Neler konuşulduğunu öğrenebilecek miyiz ve bundan sonra neler olacak? İki soruyu dile getirmekte fayda var: Sürecin siyasi sorumlusu kimdir? Devlet mi, AKP mi, MHP mi? Üçü birden mi? Öyleyse bile, irade kimdeyse iktidar ayağında sahipsiz gibi duran siyasi sorumluluğu almalı ve buna göre hareket etmeli. İkinci olarak: Öcalan’ın perspektifini az çok öğrendik. İktidarın Kürt meselesinin çözümüne dair nasıl bir perspektifi var?

İktidarın  “Çözüm Süreci” demekten özenle kaçındığı süreçte kritik bir görüşme gerçekleşti. Süreç için TBMM çatısı altında kurulan geniş  “Komisyon”un temsilcilerinin İmralı’ya gidip gitmeyeceği uzun süredir tartışılıyordu.  MHP  Genel Başkanı Bahçeli’nin “Gerekirse  ben ve 3 partili arkadaşımız gider” restini çekmesinden sonra gidiş süreci hızlandı ve “Komisyon içindeki Komisyon”, 24 Kasım Pazartesi günü İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan ile görüştü.

AKP, MHP ve DEM Parti’den bir üyenin yer aldığı grubun gidişi de dönüşü de muamma içinde gerçekleşti. Sabah saatlerinde bazı ajanslara düşen “Bugün gidiyorlar” haberi resmi olarak teyit edilmedi. Bu yetmezmiş gibi komisyonun AKP’li üyesi gün içinde İlke TV’ye “Ben gitmedim, kim gittiyse bilmiyorum” deyiverdi. Durum böyle olunca akşam saatlerine kadar komisyon içindeki komisyonun adaya gidip gitmediği netleşmedi. Nihayet akşam saatlerinde resmi açıklama yapıldı ve öğrendik ki komisyon gitmiş, AKP’li Yayman da gitmiş. Hüseyin Yayman’ın -muhtemelen döndükten sonra- neden böyle bir beyanat verdiği henüz anlaşılabilmiş değil.

TBMM Komisyonu’nun CHP’li üyeleri İmralı’ya gitmeme kararı aldılar bilindiği gibi. Bu karar gerek AKP ve MHP, gerekse DEM parti tarafından eleştirildi, eleştiriliyor. Kanımca gitse iyi olurdu ama gitmediği için görüşmenin ve sürecin esasını bırakıp günlerce bu konuya odaklanmayı da doğrusu pek yerinde  bulmuyorum.

CHP geniş komisyonun gidip gitmeme oylamasının basına kapalı yapılacak olmasını eleştirerek karar toplantısını terketti ve İmralı’ya gitmeyeceğini açıkladı. CHP’nin neden gitmediği ile ilgili tartışmalar bir yana, bu mesele de üzerinden atlanacak gibi değil  bence. TBMM’de ve komisyonlarda tüm oylamalar kamuoyuna açık yapılıyor. Bu oylama neden basına ve kamuoyuna kapatıldı? Bilemiyoruz ama şunu varsayabiliriz:  AKP’nin hâlâ, süreç ile ilgili değilse bile, Öcalan ile görüşmeye dair tereddütleri var. Yayman’ın anlaşılamayan çıkışı da belki böyle okunabilir.

Peki, görüşme oldu şimdi ne olacak? Kamuoyu elbette ve haklı olarak İmralı’da nelerin konuşulduğunu merak ediyor. Ancak görüşmenin geniş komisyona anlatılacağı ve 26 Kasım Çarşamba günü yapılması beklenen toplantı ertelendi. Basına yansıyan bilgilere göre Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ve komisyon üyelerinin farklı programları nedeniyle toplantı ertelenmiş. Yine bu bilgilere göre toplantının perşembe günü ya da gelecek hafta yapılması bekleniyor. Ayrıca toplantının kamuoyuna açık olup olmayacağı da belli değil.

Hadi buradan da bir sonuç çıkarmayalım ama ana soru yerinde duruyor: Neler konuşulduğunu öğrenebilecek miyiz ve bundan sonra neler olacak?

BBC Türkçe’nin haberine göre iki saat 50 dakika süren görüşme, ses kaydıyla tutanak altına alındı; komisyon üyeleri de kendi notlarını tuttular. Habere göre görüşmeden görüntü alınmadı, komisyon üyeleri Öcalan'la fotoğraf çektirmedi. Önceki görüşmelerin tersine, Meclis adına görüşme yapıldığı ve tutanak tutulduğu için görüşmede güvenlik yetkilileri yer almadı. Öcalan Devlet Bahçeli'nin bu süreçte oynadığı rolün önemine güçlü vurgu yaptı ve liderlere teşekkür etti. Görüşmede, heyette CHP'nin yer almamasının da değerlendirildiği ve Öcalan'ın "Keşke CHP de olsaydı" mesajı verdiği öğrenildi.

DEM Parti, İmralı tutanaklarının, basına açık bir toplantıda okunmasını talep ediyor. Türkiye İşçi Partisi de aynı görüşte. Bu yapılacak mı, bilmiyoruz.

Kürt meselesine adil bir çözüm bulunması, silahların susması hepimizin talebi ve beklentisi.

Ancak bu ayak sürümeler ve belirsizlikler, kaçamak açıklamalar toplumda bir güvensizlik oluşmasına ya da varolan soru işaretlerinin büyümesine neden oluyor.

İki soruyu dile getirmekte fayda var: Sürecin siyasi sorumlusu kimdir? Devlet mi, AKP mi, MHP mi? Üçü birden mi? Öyleyse bile, irade kimdeyse iktidar ayağında sahipsiz gibi duran siyasi sorumluluğu almalı ve buna göre hareket etmeli. İkinci olarak:  Öcalan’ın perspektifini az çok öğrendik. İktidarın Kürt meselesinin çözümüne dair nasıl bir perspektifi var? Ve bu perspektifte iktidarın bileşenleri mutabık mı?