Papa 14. Leo’nun Türkiye ziyareti, rahibelerden gazetecilere, genç tasarımcılardan korolara uzanan geniş bir kesimde hem manevi hem de toplumsal bir birlik duygusu yarattı. Dinler ve kültürler arasında köprü kuran ziyaretin tanıkları, bu tarihi buluşmanın kendilerinde bıraktığı derin etkiyi paylaştı.
Papa 14. Leo’nun 27-30 Kasım tarihleri arasında Türkiye’ye yaptığı ziyaret kapsamında dünyanın çeşitli yerlerinden binlerce kişi geldi. Kimisi Papa’yı görmek, ayinlerine katılmak, kimisi haber takibi yapmak, kimisi de vereceği mesajı dinlemek için buradaydı. Ziyaretlerde yer alan portreleri işledik.

Rahibe Irène: Ziyaret bizi cesaretlendirdi
Papa’nın dua ve ayinlerine katılmak için İstanbul’a gelenlerden biri, Samsun’daki Mater Dolorosa Katolik Kilisesi’nde görev yapan Ruandalı Rahibe Imurere Irène’di. Papa’nın Türkiye’de coşkuyla karşılandığını söyleyen Irène, “Papa’mızın bu ziyaretinde, özellikle de İznik Konsili’nin yıldönümü için burada bulunmaktan çok mutluyum. Bu inanç bildirisi bize tek bir Tanrı’ya sahip olduğumuzu hatırlatıyor; nereden gelirsek gelelim, Tanrı’dan geliyoruz. Ve Papa’nın ziyareti, Türkiye’de çalışan biz misyonerleri cesaretlendirdi. Bize Tanrı’nın işçileri olduğumuzu hatırlatıyor. Tanıklık etmemiz, birbirimizi sevmemiz ve inanç bildirisinde geçtiği gibi Tanrı’nın, Oğul’un ve Kutsal Ruh’un bir olduğunu bilmemiz gerektiğini gösteriyor. Kutsal Üçlü’deki bu birlik, misyonumuzda, topluluğumuzda ve günlük yaşamımızda birbirimize göstermemiz gereken birliği de hatırlatıyor” diye anlatıyor.
Papa’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Ankara’da yaptığı konuşma ile barış ve kardeşlik noktasında aynı duygu ve mesajları paylaştıklarını dile getiren Irène, “Barıştan ve ailenin öneminden bahsettiler ve bize Hıristiyanlar ve Müslümanlar olarak bir aile olduğumuzu gösterdiler. Ortodoks, Katolik, Keldani, Süryani ve Rumlar ile birlikte İznik’e gitmesi bize şunu hatırlatıyor: Farklı bakış açılarına sahip olsak bile elimizde olan her şeyi bir araya getiriyoruz. Katolik olabilirim, Ortodoks olabilirim, Süryani olabilirim, Müslüman olabilirim ama Türkiye’de söylediğimiz gibi, biz tek bir Tanrı için çalışıyoruz. Ve Papamızın kullandığı tema da, ‘Tek Tanrı, tek inanç, tek vaftiz’. Nereden geldiğin fark etmeksizin, bunun için çalışmak, dönüp dolaşıp o birliği korumak gerekiyor” ifadelerini kullanıyor.
Vatikan muhabiri Ragona: Papa Leo, Francis’in getiremediği barış mesajını getirdi
İtalyan Televizyonu ve Mediaset Vatikan muhabiri Fabio Marchese Ragona, Papa’nın ziyareti için Vatikan’dan Türkiye’ye gelen gazetecilerden biriydi. Papa’nın tüm ziyaret ve temaslarını takip eden Ragona, şunları söylüyor: “Bunun çok önemli bir gezi olduğunu düşünüyorum. Çünkü Papa barış, uzlaşma ve Hıristiyan birliği hakkında önemli bir mesaj getirdi. İznik Konsili, Hıristiyanlık açısından birlik konusunda en önemli andır. Papa Francis bu yolculuğu planlamıştı fakat geçen Nisan’da maalesef vefat etti. Bu nedenle Papa Leo, Hıristiyan inancı için temel bir anmayı kutlamak üzere Patrik Bartholomeos’un davetini kabul etti. Bence burası dünyaya önemli bir barış mesajı göndermek için doğru yer. Çünkü Türkiye, Doğu ile Batı arasındaki diyalog için en uygun ülke.”

Papa’nın, Roma Piskoposu olduğu için İtalya’da ve Vatikan’da çok sevildiğini belirten Ragona, “Her hafta Aziz Petrus Meydanı’nda insanlarla buluşuyor, çocukların başını okşayıp kutsuyor, yaşlılara güç veriyor ve yeni evlenen çiftleri kutsuyor. Dünyanın dört bir yanından birçok Katolik, Papa Leo’yu görmek için Roma’ya geliyor. Papa Francis’in aksine daha çekingen bir yapısı var ama seçiminden bu yana altı ay geçti. Bu yüzden artık görevine daha aşina hâle geldi. Papa Leo, Türkiye’de de büyük bir ilgiyle karşılandı. Benim için de önemli ve farklı bir deneyimdi” diye ekliyor.
Ragona, “Bence Türkiye, gerçekten Akdeniz’in ve dünyanın hem bugünü hem de geleceği için önemli bir rol temsil edebilir; Papa Leo’nun birkaç gün önce söylediği sözler de bunlardı. Papa Leo, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir araya geldi. Papa Francis’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan barış için potansiyel bir arabulucu olarak bahsettiğini biliyoruz. Papa Leo da, Türkiye’den Lübnan’a yaptığı uçuş sırasında bunu yineledi. Erdoğan ve Türkiye gerçekten diyalog ve barış için belirleyici olabilir” şeklinde konuşuyor.
Melani Nalcı: Papa ziyareti için logo yarışması birincisi

Papa’nın Türkiye ziyareti için ülke kapsamında bir logo yarışması düzenlendi. Bu yarışmada, Süryani genç Melani Nalcı hazırladığı logo ile birincilik ödülünü aldı. Nalcı ayrıca Volkswagen Arena’daki koroda, Keldani grubunun yöneticiliğini yaptı. Nalcı, yarışmada birinci olmasının anlam ve önemini şu sözlerle anlatıyor: “Papa 14. Leo’nun Türkiye ziyareti için düzenlenen logo yarışması, mesleki hayatımda derin bir anlam taşıyan, heyecan ve gururla örülü bir süreç olarak hafızama kazındı. Ziyaret henüz kamuoyuna açıklanmadan önce, yarışma Türkiye’deki kiliselere duyurulmuştu. Başvurumu yaptım ve tasarımım, Türkiye’den tüm çalışmalarla birlikte Vatikan’da bir jüriye sunuldu.
Değerlendirme aşamasında eserime yeniden ele alınması yönünde talep geldi. Tasarımımı titizlikle revize ettim. Böylesine önemli bir ziyarete görsel kimlik kazandırma fırsatı, mesleki yolculuğumda tarifsiz bir onur, derin bir heyecan ve büyük bir coşku kaynağı oldu. Yarışmada birinci seçildiğimi öğrendiğim an, hayatımın en unutulmaz, en derin ve en sarsıcı duygularla örülü anlarından biri oldu. Kalbimin ritmi değişti, gözlerim istemsizce doldu ve mutluluktan ağlamaya başladım. Yaşadığım gurur, heyecan, minnettarlık ve tarifsiz mutluluk; mesleki yolculuğumun en değerli anılarından biri olarak içimde yer etti.”
Vatikan’a yapılacak resmi ziyarette yer alacak

Ödülü kapsamında Papa Leo ile tanışacak olan Nalcı, organizasyonda yaşanan beklenmedik aksaklıklar nedeniyle ödülünün kendisine ulaştırılamadığını paylaşıyor. Nalcı, “Yetkililer bu eksikliğin mutlaka telafi edileceğine dair söz verdiler. Ayrıca, Papa’nın Türkiye ziyareti döneminde dini temsilcilerimizle birlikte Vatikan’a yapılacak resmi ziyarete benim de dahil edileceğimi ifade ettiler” bilgisini veriyor.
Koroda da yer alan Nalcı, yaşadığı deneyimi de anlatıyor: “Papa’nın Türkiye ziyaretindeki ayinlere katılmak ve Volkswagen Arena’daki büyük ayinde Latin Katolik, Ermeni Katolik, Süryani Katolik ve Keldani topluluğunu temsilen dev koroda yöneticilik yapmak, hayatımda derin iz bırakan, maneviyatı yüksek ve gurur verici bir deneyim oldu” şeklinde konuşuyor.
“Korodaki görevim kapsamında en önemli sorumluluğum, düzenin kesintisiz şekilde işlemesini sağlamak ve tüm koro üyelerinin ihtiyaçlarının karşılandığından emin olmaktı” diyen Nalcı, “Koro üyeleri sabah dokuzdan akşam yediye kadar, yoğun ışıklar ve yorucu sahne koşulları altında aralıksız ilahi söylediler. Onların arka planda verdiği emek, sahnede duyulan her notaya, her nefese ve her duaya yansıdı. Topluluğumu temsil etmiş olmanın onurunu, onların emeğine eşlik etmenin mutluluğunu her zaman hatırlayacağım. Bir birey, bir kadın ve bir Süryani olarak, böyle bir dini lidere sahip olduğumuz için içten bir mutluluk ve minnettarlık duyuyorum. Onun barış çağrısı, yalnızca diplomatik bir söylem değil; yüreklere işleyen, insanlığın ortak vicdanına seslenen güçlü bir hatırlatmadır. Papa’yı Müslüman bir ülkede ağırlamak, hem büyük bir sorumluluk hem de tarihi bir gurur oldu” ifadelerini kullanıyor.
Nalcı, Papa’nın verdiği mesajları da değerlendiriyor: “Süryani bir kadın olarak Papa’nın Türkiye ziyaretinde verdiği barış mesajı benim için derin bir anlam ve güçlü bir çağrı niteliği taşıyor. Günümüz dünyasında barışın sesi çoğu zaman ya kısık çıkıyor ya da bireysel acılar ortaya çıkınca hatırlanıyor. Oysa Papa’nın mesajı, yalnızca bir topluluğun değil, tüm insanlığın yarasına dokunan, ayrıştırmadan, taraf tutmadan, evrensel bir barış çağrısı niteliğindeydi. Bu çağrının samimiyeti, kapsayıcılığı ve tüm toplumlar için dua eden bir yürekten geliyor oluşu beni derinden etkiledi. Son yıllarda barışı bu denli açık ve yüksek bir tonda, hiçbir ayrım gözetmeden dile getiren başka bir dünya liderine pek rastlamıyoruz. Papa’nın sözleri, yalnızca kendi inananlarına değil, dünyanın neresinde olursa olsun acı çeken her insana yöneltilmiş kapsayıcı bir dua gibiydi.
“Papa’nın sesi, barışı kadınların gözünden anlamlandıran bir güvence”
‘Allah’ım bu topluluklarını koru, dünyaya barış ver’ diyerek yapılan bu çağrının benim için manevi bir değeri var. Çünkü barışa duyulan ihtiyaç yalnızca bireysel değil, toplumsaldır ve bugün her zamankinden daha yakıcıdır. Bir kadın olarak bu mesajı daha da derinden hissediyorum. Savaşın yükünü en fazla taşıyan, acıyı en derin yaşayan ve barışın yokluğunda en çok yıpranan cinsiyet biziz. Bu nedenle barışa olan ihtiyacımız, yalnızca bir temenni değil, yaşamlarımızı doğrudan etkileyen bir zorunluluktur. Papa’nın sesi, kadınların bu yükünü fark eden ve barışı onların gözünden de anlamlandıran bir güvence gibi geldi bana. Bir birey, bir kadın ve bir Süryani olarak, böyle bir dini lidere sahip olduğumuz için içten bir mutluluk ve minnettarlık duyuyorum. Onun barış çağrısı, yalnızca diplomatik bir söylem değil; yüreklere işleyen, insanlığın ortak vicdanına seslenen güçlü bir hatırlatmadır. Bu mesajın yankısını uzun yıllar hem topluluğumda hem de dünyada hissedeceğimize inanıyorum. Papa’yı Müslüman bir ülkede ağırlamak, hem büyük bir sorumluluk hem de tarihi bir gurur oldu. Bu süreçte kimi zaman eleştirilerle karşılaştık, kimi zaman da büyük bir sevgi ve kucak açıklığı gördük. Ancak her şeye rağmen, Türkiye’nin bu önemli ziyareti barış, hoşgörü ve karşılıklı saygı çerçevesinde gerçekleştirebilmiş olması, benim için derin bir anlam taşıyor.”
Rahibe Arabell: Dev koroyu yönetti, İznik ayinine katıldı

Enkarne Söz’ün Dini Ailesi’nden Rahibe Maria Arabell ise Papa’nın ziyaretlerinde tüm Hıristiyanlardan oluşan koroyu yönetti ve İznik ayininde yer aldı. Papa’nın ziyaretinin Katolikler ve tüm Hıristiyanlar için büyük bir önem taşıdığını belirten Arabell, “Kutsal Baba’nın Türkiye ziyareti, Hıristiyanlar arasında, hatta Katoliklerin kendi içinde bile barış ve birlik için güçlü bir çağrı oldu. Yaşadığımız bu toprakların kutsallığını ve erken dönem kilisesi ile ilk yüzyıllarda imanın yayılması açısından tarihi önemini bize tekrar hatırlattı. Yakınlık ifade eden sözleri ve jestleri aracılığıyla, Kilise’nin bizi unutmadığını, bize güvendiğini ve bizden ekümenizm ile diyaloğa yönelik yenilenmiş bir çaba beklediğini hissettim. Burada yaşayan ve çalışan Hıristiyanlar olarak, bu konuda dünyaya özel bir katkı sunabileceğimizi düşündüm” diyor. İznik Konsili’nin 1700 yıldönümünün kutlandığı İznik’e kendisinin de sekiz kişilik küçük bir Katolik korosuyla ilahi söylemek için gittiğini söyleyen Arabell, “Bu son derece sembolik mekânda, yüzyıllar sonra Hıristiyanların ortak imanımız olan Tanrı’nın Oğlu’na dair bizi birleştiren şeyleri anmak için tekrar bir araya gelişine tanıklık ederek Dua’nın (İman Bildirisi) okunmasında yer aldık” cümlelerini kullanıyor.
Arena ayininde 250 kişilik dev korodan çok dilli ilahiler
Ayrıca Katedral ve Volkswagen Arena ayinlerinde de dev koroyu yöneten Arabell, şöyle devam ediyor: “Ben Latin ayini korosunu hazırlamakla görevliydim. Ancak Ermeni, Keldani ve Süryanilerin de yer aldığı koroyu koordine ettim. Latin korosundan toplam 122 korist yer aldı. Bunlar dokuz farklı kilise korosundan gelmiş ve Afrikalılar, Türkler, Avrupalılar, Filipinliler, Latin Amerikalılar dahil 23 farklı milliyeti temsil ediyordu. İstanbul Avrupa Korosu’ndan bazı arkadaşlar da bize katıldı. Süryani Katolik korosu beş, Keldani korosu 22 ve Ermeni korosu 101 üyeden oluşuyordu. Böylece toplamda 250 kişilik dev bir koro oluşturuldu. Ayin sırasında ağırlıklı olarak Süryanice, Arapça, Ermenice, Türkçe ve Latince söyledik. Hazırlık ve kapanış ilahilerinde ise cemaatin çeşitliliğini göstermek için İngilizce, Fransızca, İspanyolca ve İtalyanca da kullandık.
Tören öncesinde, her bir ayinin kendi bölümünü nasıl hazırlayacağı konusunda ilgili korolarla anlaşmıştık. Bütün bunları Vatikan Tören Ustası Monsenyör Diego Ravelli ile kordineli olarak yaptık. Bu yılın ayırt edici ve farklı yönü, her koronun kendi payına düşeni söylemesinin yanı sıra iki ilahinin ortak söylenmesiydi: Maruni ilahisi Kyrie Eleison (Süryani Katolik korosu tarafından yönetildi ve tüm koro tarafından söylendi) ve O Sanctissima (orijinali Latince olup Türkçe de söyledik). Bazı Süryani ve Keldani koristlerin ülkede yaşamaması nedeniyle her koro kendi hazırlığını ayrı yapmak zorundaydı. Ortak ilahiler de ayrı ayrı öğrenilmişti ve o gün hepsini birlikte ilk kez söyledik.
Bu tarihi töreni, her koronun şeflerinin işbirliği ve koristlerin güçlü isteği sayesinde gerçekleştirebildik. Latin koromuzda müzikal bilgi düzeyleri çok farklı olan kişiler vardı, örneğin daha önce hiç çok sesli müzik söylememiş olanlar gibi. Bu nedenle iki ay boyunca haftada iki kez, her biri iki saat süren provalar yaptık. Bu, hayatımın en zorlayıcı ama en zenginleştirici deneyimlerinden biriydi. Aziz Petrus’un halefi (Papa) için söyleme lütfu ve tarihi bir ziyaretin her aşamasında yer alma onurunu yaşadım. Bu kadar büyük bir koroyu yönetmek hayal bile edemeyeceğim bir şeydi ve gördüğümüz güzel sonuçlar tamamen Kutsal Ruh’un eseriydi. Papa’nın 28 Kasım’da Kutsal Ruh Katedrali’ndeki vaazında söylediği gibi, ‘küçüklüğün mantığı Kilise’nin gerçek gücüdür’ sözleri doğrulanmış oldu.”
“Kutsal Baba’nın ziyaretinin tam etkisini zamanla, sözlerini düşünerek ve onları dua aracılığıyla kalbimizde olgunlaştırarak daha iyi anlayacağımıza inanıyorum” diyen Arabell, “Bir rahibe olarak, iyi niyetli insanların barış ve uzlaşma çağrısına açık olması, birlik ve diyalog köprüleri kurmaya yönelmesi için dua ediyorum. Bizi birleştiren şeyleri ortaya çıkarırken farklılıklarımıza da saygı duymayı diliyorum. Farklı korolarla ilahileri hazırlarken bu ülkede var olan Ermeni, Süryani ve Keldanilerin ayinlerini daha yakından tanıma ve onların litürjilerinin güzelliğini, tarihinin gücünü ve seslerinin etkisini tatma fırsatı buldum. Bu seslerin asla susmaması ve aynı Tanrı’nın, aynı Kilise’nin sevgisini hayırseverliğin ortak sesiyle birlikte söylemeye devam etmemizi diliyorum” ifadeleriyle konuşmasını sonlandırıyor.

