Arapgir’de bir keşif yolculuğu

Ermeni kökenlerini araştıran bir Paul Vartan Sookiasian, İstanbul ve Arapgir’de atalarının izini sürerek, soykırım sonrası aile hikâyelerini ve kayıp kuşakların izlerini gün yüzüne çıkarıyor.

Hrant Dink Vakfı'nın "Keşif, yeniden birleşme ve köklere yolculuk" temalarını işleyen sohbet serisi "Köklere Yolculuk", geçen hafta Paul Vartan Sookiasian’ı ağırladı. ABD’nin Philadelphia kentinde doğan yazar Sookiasian, şu anda Yerevan’da yaşıyor, CivilNet haber ajansında İngilizce editörü ve program sunucusu olarak çalışıyor. 

Arapgirli bir aileye doğan Sookiasian’ın bu ziyareti kendisi için de önemliydi. Soykırımdan sağ kalan aile üyelerinin tamamının yolu İstanbul’dan geçmiş olsa da bu Sookiasian’ın İstanbul’a ilk gelişiydi. Bu ziyaretini, “Kişisel yolculuğumun devamı gibi, bugün yine atalarımın adımlarını takip ediyorum” diyerek anlattı Sookiasian. Yolculuğunun başlangıcı ise “ata yurdu” dediği Arapgir’di.

Sookiasian söyleşide Arapgir’i ve kendi tarihini öğrenme yolculuğunu anlattı. Çocukken büyüklerin hikâyelerini dinlemeyi, aile geçmişlerini sevdiğini söyleyen Sookiasian, ailesinin bir kolu olan Deravedisyanlar’ı bir soyağacı sayesinde tanımış: “Onları bir soy ağacı sayesinde tanıdım; dört sayfalık bu şecere hem tanıdığım hem de hiç duymadığım akrabaların isimlerinden oluşuyordu. Küçük yaşta bilgisayarda gezinerek ailemizin köklerini keşfetmek beni büyülemişti. Bu merak, İstanbul doğumlu ama Arapgir kökenli Aspik Suryan’ın hazırladığı bir aile çalışmasıyla başladı. Soyağacında 1793’ten günümüze kadar uzanan kayıtlar vardı; beş çocuğu ve onların farklı yerleşimleri gösteriliyordu.
Tokat’tan İstanbul’a gelen Pyubos Derantriasyan’ın 1915’te kaybolması ve ardından geride kalan nadir belgeler, aile tarihimizin trajik ve gizemli yönlerini gösterdi. Büyükannem, Amerika’da doğmuş olmasına rağmen çocukluğumda tüm aile hikâyelerini ondan öğrendim.”

Sookiasian’ın bahsettiği soyağacı, 1793’ten günümüze uzanan kayıtlardan oluşuyor ve aile bağlarının çoğunu gözler önüne seriyor. Sookiasian. soy ağacındaki farklı kolları ve bu kolların Amerika, İstanbul ve Erzincan gibi çeşitli yerlere dağılmasını anlatırken, özellikle Pyubos, Hacı Zakar ve Mariam gibi aile bireylerinin hikâyelerini paylaştı. Sookiasian ayrıca, aile üyelerinin 1915 Ermeni Soykırımı sırasında yaşadıkları sürgün ve kayıplara dair belgeler, el yazısı sayfalar ve günlüklere de değindi. Tokat ve Arapgir’de yaşanan trajediler, hayatta kalanlar ve kayıplar arasındaki aile bağlarını anlattı.

Yollar Arapgir’e çıkar

40 yaşına geldiğinde Arapgir ziyaretini ertelemenin anlamı kalmadığını düşünen Sookiasian, nihayetinde yolunun Arapgir’e düşüşünü ise şu sözlerle anlattı:
“Neden daha önce gitmedim? Yıllarca Ermenistan’a geldim, her gün Ararat’ı gördüm. Türkiye karşıda ama sınır kapalı. ‘Sınır açıldığında gideceğim’ dedim hep. Gürcistan üzerinden dolaşarak bu kadar uzun bir yol yapmayı istemedim. Burası benim memleketim; arabayla geçebilsem dakikalar sürecek. En sonunda Kars’tan başlayan bir yolculuğa çıktık.

Nihayetinde çıktığım bu yolculuk hem geçmişimi hem de ailemin yaşadığı acıları ve hayatta kalma mücadelelerini anlamamı sağladı. Arapgir’deki her taş, her isim, bana köklerimin ne kadar derin olduğunu hatırlattı ve geçmişin ağırlığını bugüne taşıdı. Ahtamar ve Arapgir’deki kilise ve mezarlık ziyaretleri, atalarımın yaşadığı topraklarla bağımı güçlendirdi.”

























              

Kategoriler

Toplum


Yazar Hakkında