Komisyon toplantısında İmralı tutanaklarının özeti okundu

Meclis komisyonunun dün yapılan toplantısında, komisyon üyelerinin İmralı’daki görüşmesini kapsayan tutankların özeti Meclis Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Bozkurt tarafından okundu. Abdullah Öcalan’ın, “verdiği sözlerin arkasında olduğunu, sürecin başarıya ulaşması için imkânlar ölçüsünde gayret göstermeye devam edeceğini ifade ettiği” paylaşıldı.


“Yeni çözüm süreci” kapsamında Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu; AKP, MHP ve DEM Parti milletvekillerinden oluşan komisyon üyelerinin 24 Kasım’da İmralı’da Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşme tutanaklarının açıklanmasına dair dün toplandı.

CHP: Tutanaklar kamoyuna açıklanmalı

Kürt meselesine değinen CHP’li milletvekili Murat Bakan, “Sorunun çözümünde sadece güvenlik ve yasal düzenlemeler yani PKK’lıların silah bırakması ve Türkiye’ye dönmesi edilgen bir mesele. Kürt sorunu, öteden beri demokratik bir çözüm ile mümkün olan bir sorun. Türkiye’deki demokrasi sorunundan bağımsız değil. Yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü olmadan Kürt sorunu veya başka bir sorun çözülemez. Bunun mutlaka raporda yer alması lazım. Hep Cumhuriyet ile Kürt sorunu tarif ediliyor. Yüz yıllık bir sorun olarak görülüyor. Kürt sorunu Osmanlı’nın son yüzyılında başladı. Cumhuriyet ile bir hesaplaşma vermek doğru değil. Toplumsal rıza bu şekilde üretilemez. Sorun cumhuriyet değil. Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırmak gerekiyor. Tüm tutanakların kamuoyuna açıklanması gerekir. Bu tutanakları kim tuttu ise; bizce Meclis’in tutması gerekiyordu, MİT tutmuş ise tam halinin bize ve kamuoyuna açıklanması gerekir” şeklinde konuştu.

TİP: Hangi barıştan söz ediyorsunuz?

Süreç ile ilgili tüm detayların iktidara yakın medya tarafından servis edildiğini belirten TİP Milletvekili Ahmet Şık da, “Barışın, iktidarın güdümünde olan bir proje olmaktan çıkıp, toplumsallaşmasının ne şekilde yapılabilirliği nedeniyle komisyona girdik. Türkiye’nin Kürt meselesi, kirli sırlar, yalanlarla kurulu bir inkar ile doludur. Biz şeffaflıktan bahsediyoruz, siz halkların gözlerine karanlık bir perde çekmeye çalışıyorsunuz. Kürt meselesi gibi derin, tarihsel ve toplumsal bir sorunu çözeceğini iddia eden bir Meclis komisyonu, sadece sürecin içindeki partilerin üyelerini İmralı’ya gönderip Abdullah Öcalan ile görüştürdü. Şimdi en önemli kısmı yine karanlığa gömmeye çalışıyorsunuz. Bu komisyon, halk bilsin, toplum sürece dahil olsun, meşrutiyet olsun diye kuruldu. Üç vekil ile görüşme yapıyorsunuz ve açıklamıyoruz diyorsunuz” ifadelerini kullandı.

“Tutanakların özeti okunacaksa oturumdan çekileceğiz”

Görüşme tutanaklarının kamuoyundan gizlenmeye çalışıldığını belirten Şık, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Siz sadece iktidarınızı pekiştirmek, muhalefeti ezmek istiyorsunuz. Bugüne kadar attığınız tek bir adım var mı? Türkiye’nin geleceğini belirleyecek görüşmelerin kapalı kapılar ardında bırakmak istiyorsunuz. Hangi barıştan söz ediyorsunuz? Bu mudur çözüm iradesi? Şeffaflıktan uzak bir çözüm olabilir mi?”  diye sordu. Şeffaflığın olmadığı yerde toplumsal rızanın inşa edilemeyeceğini belirten Şık, “Ne barışı getirme gibi bir irade ne de çözüme dair bir niyet var. Derdiniz sorunu çözmek değil statükoyu sürdürmek. Barış, kapalı kapılar ardında değil, halkın gözü önünde inşa edilir. Tutanakları açıklayın. Eğer tutanakların özeti okunacaksa bu oturumdan çekileceğimizi belirtmek istiyorum.”

Tutanakların özeti okundu

Daha sonra söz alan Meclis ve Komisyon Başkanı Numan Kurtulmuş, görüşmeye dair görüşlerin kimseden saklanılmadığını ve gizlenmediğini belirtti. Görüşmeden çıkardıkları özeti ve heyette yer alan isimlerin açıklamalarının beklenmesi gerektiğini söyleyen Kurtulmuş, tutanaklara dair hazırladıkları özetin okunması için Meclis Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Bozkurt’a söz verdi. Özeti okuyan Bozkurt, “Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmede, Abdullah Öcalan ilk olarak yüzyıllık Kürt-Türk ilişki sistematiğini, Sayın Devlet Bahçeli’nin sözleri ile büyük katkı sağladığını, kendisinin Cumhuriyet tarihinde ender görülen bir cesaret sergilediğini ve kendisine şükran duyduğunu ifade etmiş, yine bu süreçte cesaret gösterdiği için Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a şükran ve teşekkürlerini beyan etmiştir” dedi.

“Öcalan, verdiği tüm sözlerin arkasında olduğunu ifade etti”

Bozkurt, sözlerini şöyle sürdürdü: “Abdullah Öcalan, sürecin başından beri verdiği tüm sözlerin arkasında olduğunu, koşullar elverirse teorik ve pratik imkânlarının bunu gerçekleştirmeye müsait olduğunu ifade etmiştir. Uzun bir şekilde tarihsel arka plânı anlatmış ve Ziya Gökalp’e referans vererek, Türk-Kürt kardeşliğinin önemine vurgu yapmıştır. Abdullah Öcalan, silahlı yöntemden ayrıldığını, siyasi yöntemi benimsediğini, 27 Şubat 2025 tarihinde yapmış olduğu çağrı çerçevesinde bütün yapıların, PKK’nın tüm bileşenlerinin, örgütsel varlıklarının dağıtılmasının ve silahlarını bırakmasının ilânının toplum tarafından iyi karşılandığını, halkın bu gelişmeyi takip ettiğini, kendisinin Suriye ve Irak’ta da etkili olduğunu ifade etmiştir.

Bu noktada Feti Yıldız, Abdullah Öcalan’ın mahkûm olduğu davada şehit ailelerinin avukatı olarak kendisinin bulunduğunu hatırlatması üzerine Abdullah Öcalan, ben Devlet beyin el sıkması ile başlayan süreç içinde verdiğim tüm sözlerin arkasındayım demiştir. Hüseyin Yayman’ın, buraya şehit ailelerinin hassasiyeti ile gelindiğini belirtmesi üzerine ise Abdullah Öcalan, her asker kaybının kendisi için trajedi olduğunu, asla sevinmediğini, bu gençlerin böyle ölmemesi gerektiğini söylemiş, Türkiye’de ve bölgede kesinlikle çözüme ulaşmalıyız diye cevaplamış ve TUSAŞ eylemine üzüldüğünü belirtmiştir. 

Kendisine, ‘Lozan ve 1924 anayasası öncesi döneme ait dilin kullanılması süreci zehirliyor’ denmiştir. Yine devamla en son Zap Bölgesi boşaltılırken örgüt mensuplarının elinde silah olması kamuoyunda infial yaratmış, bu konuda yapılan çağrıya PKK’nın tam uymadığı görülüyor denilmiş, Suriye’de SDG’nin 10 Mart mutabakatına uymasının elzem olduğu, Suriye konusunda kendisinin yeni bir açıklama yapması gerektiği söylenmiştir. Bu devletin hepimizin devleti olduğu, silahı bırakın derken PKK’nın tüm bileşenlerini kapsadığı, PKK’nın Irak’tan çektiği güçlerini Suriye’ye gönderdiği yönünde gözlemler olduğu, bu durumun daha önceki açıklamalarla çelişki yarattığının kendisine söylenmesi üzerine Abdullah Öcalan, PKK’nın sadece eldeki silahların değil, zihinsel olarak da silahların bırakılması gerektiğini ifade etmiştir. Devamında iki halk arasında tarihsel bir kardeşlik bulunduğunu söylemesi üzerine Feti Yıldız, şehit haberleri geldiği dönemde bile kimsenin gidip bir Kürt komşusunun camını kırmadığını, bu kadar acıya rağmen Türk-Kürt düşmanlığının hiçbir zaman oluşmadığını belirtmiştir.

Bunun üzerine Abdullah Öcalan, kendisinin şehit ailelerine saygıyla baktığını, acılarının ne kadar büyük olduğunu bildiğini beyan etmiş, Devlet Bahçeli’nin konuşmasında hatırlattığı ‘ben devlete hizmet etmeye hazırım’ sözünü hatırlatıp, ‘buyur’ demesine karşılık olarak sözlerinin arkasında olduğunu, koşullar el verirse ve iletişim imkânı artırılırsa teorik ve pratik imkânlarının bunu gerçekleştirmeye müsait olduğunu yinelemiştir. 27 Şubat açıklamasına yönelik olarak süreçte geçen bir yılı başarılı gördüğünü, bu dönemde hiç şehit verilmediğini, çatışma çıkmadığını ifade etmiş, böylelikle büyük bir politik açılımın sağlandığını, bu kapsamda kamuoyunda olan desteğin arttığını, ilerleyen süreçte kamuoyunun aklında olan bazı soru işaretlerinin giderileceğini de düşündüğünü söylemiştir. 

Tarihsel gerçekliği bilen bir heyet olarak terörsüz Türkiye gerçekleşecekse, Türkiye’nin pratik ve somut adımları bekliyor olduğunun söylenmesi üzerine Abdullah Öcalan, pozitif hamleler ve adımlar peşinde olduğunu ifade etmiştir. Somut adımlar konusunda bir direnç bulunduğunu çünkü örgütün merkezini Kandil’den Suriye sahasına taşımasının sorunu çözmediği ifade edilmesi üzerine, kendisinin örgütün lideri olarak her saha için kesin talimat vermesi gerektiğini, bu adımlar gerçekleştiğinde yeni bir iklimin oluşacağını ifade etmiştir. Abdullah Öcalan ayrıca, ‘bu soruyu defaatle sordunuz’ diyerek, sözlerinin arkasında olduğunu, sürecin başarıya ulaşması için tüm gayretini ortaya koyduğunu, imkânlar ölçüsünde de gayret göstermeye devam edeceğini ifade etmiştir. 27 Şubat çağırısında ayrı devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler olmadığının hatırlatılması üzerine, Öcalan ‘evet öyle' diyerek onaylamıştır.

Bu coğrafyada Türksüz Kürt, Kürtsüz Türk yaşayamaz

Hüseyin Yayman tarafından Suriye konusunda sorulan sorulara; ‘SDG’nin 10 Mart’ta anlaşma yaptığı, anlaşmanın sekiz madde olduğu, bunları esas aldıklarını, Suriye başta olmak üzere bölgede İsrail’in hamlelerine karşı çok dikkatli olunması gerektiğini, Suriye için üniter yapı ve yerel demokrasi benimsediğini’ söylemiş, yerel savunma gücünün olup olmayacağını sorusuna cevap olarak, ‘savunma gücü yok, asayiş kapsamında güçler yani polis gibi’ cevabını vermiştir. Bu coğrafyada Türksüz Kürt, Kürtsüz Türk yaşayamayacağını belirterek uzun bir tarihsel anlatımda bulunmuş ve Sultan Sencer’e referansla bu birlikteliğin tarihsel önemine vurgu yapmıştır.

‘Darbe mekaniği’

Reel sosyalizm düşüncesini 1995’ten beri terk ettiğini, zihinsel dönüşümün sancılı bir süreç olduğunu, normalde PKK’yı 1993’te feshetmesi gerektiğini söylemiş ancak her seferinde bir elin bu girişimini sabote ettiğini ifade etmiştir. Bu sabotaj sürecini darbe mekaniği olarak tanımlamış, 1993’ten günümüze Turgut Özal, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan ile dolaylı görüşmelerinin nihayete erememesinde de bu darbe mekaniğinin etkisinin olduğunu belirtmiştir. ‘Ferhat Abdi Şahin’i tanıyor musunuz, talimatınızı dinler mi?’ sorusuna cevap olarak Abdullah Öcalan, kendisine yakın ve bağlıkişilerden biri olduğunu söylemiştir. Kendisine, Türkiye için hiçbir zaman gerçekleşmeyecek iddialarda bulunmanın süreci sabote etmek olacağını, buna dikkat etmek gerektiğini belirten ifadelerde bulunulmuştur. Gülistan Kılıç Koçyiğit’in, ‘Sizi çok sağlıklı ve zinde gördüm. Kadın hareketiyle ilgili söyleyeceğiniz hususlar var mıdır?’ diye sorması üzerine, Abdullah Öcalan, selamlarını iletmiş ve görüşme tamamlanmıştır.”

Özet’in okunması sonrasında ayağa kalkarak söz alan MHP’li Feti Yıldız, bu metin üzerine başka söze gerek olmadığını dile getirdi.

Kurtulmuş da, Feti Yıldız’ı onaylayarak toplantıyı kapattı.

Kaynak: MA

               

Kategoriler

Güncel