Vasatı Övenler I: Bedri Baykam

Levent Özata bu hafta sanat ‘yapan’ Bedri Baykamı yazdı. Küçükken kovboylar çizerdi. Sonra da kirli ellerini pantalonuna sürerdi Bedri. Büyüdü ama vasatı aşamadı Bedri.

Levent Özata
levozata@gmail.com

Birkaç yıl önce... Nişantaşı’nın en karanlık köşelerinden birine düşen bölge... Alt yol yeni açılmış. İstanbul Kongre Merkezi tadilattan yeni çıkmış, tiril tiril. Hazır takım elbiseli, şık giyimli kalabalığı karşılamaya. Hava boğucu. Sıcaktan değil, Kasım’ın sonunda hava kaç derece olacak? Parfüm kokusundan. O kadar keskin ve ağır ki koku, içerdeki Contemporary Istanbul sanat eserleriyle de karşılaşınca ne olduğunuzu şaşırıyorsunuz. Yok, eserlerin inanılmaz kötülüğünden değil. Ortalamaya yakınlar genel olarak, vasatın üstünde birkaç parça da var ama nasıl olsa vasata methiye şeklinde hazırlanmış pazar sergisi. Esere bakmaya çok gerek yok, isme baksan yeter, cüzdanında hâlâ kart yerine para taşıyorsan şişkinliğine de bakabilirsin. Ne de olsa rengimiz her zaman yeşil, tuvale renk katmaya ne gerek var değil mi Bedri? Ne de olsa imzan getirecek sana yeşili. Pardon? This has been done before! Yes, indeed de Bedri bu da daha önce söylendi be!

Bedri Baykam 1957 yılında Ankara’da doğdu. Annesi Yüksek Mimar Mühendis Mutahhar Baykam, babası da dönemin ‘muhalif’ partisi CHP milletvekili Dr. Suphi Baykam. Küçük Bedri sokakta çok oynamadı. Oynayacak çocuk nerden bulacak milletvekili lojmanlarında. Her yer kravatlı adam kaynıyor. Ne yapsın, o da onlara yaranmaya çalıştı. Aldı annesinin kara kalemlerini, boyalarını başladı iki yaşında resim yapmaya. Annesi kaçırır mı oğlunda gördüğü bu ışıltıyı. Anladı hemen harika çocuk olacağını Bedri’nin. Kolay değil Ankara’da göz önünde olan 17 çocuk arasında harika olmak. Böylece ilk sergilerini açtı harika çocuk Bedri daha altı yaşındayken, Ankara’da, Bern’de ve Cenevre’de.

Küçük Bedri hep çizerdi kara kalemle güzel kadın yüzleri çizerdi annesine bakarak. Babasını çizerdi. Sonra kovboylar çizerdi silahlarıyla atlarıyla. Harika mıydı resimleri? Bilinmez. Ama öyle demişti çevresindekiler ona. Harika çocuktu o. Sonra ergenliğe girdi Bedri. Deniz Gezmiş’i çizdi. Kahrolsun Emperyalizm’i çizdi. Polisi de çizdi, göstericiyi de...

Sonra büyüdü Bedri. Ah keşke hiç büyümeseydi Bedri! Önce Paris’e yerleşti Bedri. Sorbon’a gitti, işletme ve ekonomi okudu. Burada başladı nü resimler çizmeye. Sonra baktı Paris eski Paris değil, 1980’de Amerika’ya yerleşti. O arada ne çizdi ne çizmedi, ama bol bol tenis oynadı Bedri. Sonra kolejli sanatçı olmaya karar verdi. California College of Arts and Crafts’a girdi Bedri. Orada ilan etti kendini yeni-dışavurumculuğun öncüsü diye. Ne kadar öncü oldu ne kadar tekrar etti bilemedi Bedri. This has been done before Bedri.

1987 yılında, tam da zamanında, yurda döndü Bedri. Kimi zaman çizmeye devam etti ama çoğu zaman kesip yapıştırdı Bedri. Ara ara politikaya atılırmış yapıp geri çekildi Bedri. Aman korkutma bizleri Bedri!

Küçükken kirli ellerini pantolonuna sürdü Bedri. Tarihi yarattığını iddia edecek Bedri, kimi zaman da düzeni korkuttuğunu, bazen küçük küçük yaramazlıklar yaptığını. Aslında düzen oldu Bedri, düzenin dışına çıkamadı. Sadece vasatla oynadı Bedri. Vasata övgüyü sanatı haline getirdi Bedri. Sonra büyüdü Bedri, baktı ki sanat kasada duvarda durduğundan daha iyi duruyor. Parayı tuvalet kağıdı olarak kullanmaya karar verdi. Bir de slogan buldu kendine havalı: Play it safe, invest in Bedri. [Sağlamcı Olun, Bedri’ye yatırım yapın.] Keşke hiç büyümeseydi Bedri.

Kategoriler

Şapgir

Etiketler

Bedri Baykam