‘Görünürlük çok arttı ama halen edinilmiş hiçbir hakkımız yok’

'Cadının Bohçası ve 'Yırtık Bohça' oyunlarıyla bir trans birey olarak yaşadıklarını açık yüreklilikle sahneden paylaşan Esmeray, uzun zamandır olmak istediği cinsiyet değiştirme ameliyatını da başarıyla ardında bırakmanın mutluluğu içinde.

 ZEYNEP EKİM ELBAŞI
zeynepekim@agos.com.tr

 ‘Cadının Bohçası’ ve ‘Yırtık Bohça’ oyunlarıyla bir trans birey olarak yaşadıklarını açık yüreklilikle sahneden paylaşan Esmeray, bugünlerde uzun zamandır olmak istediği cinsiyet değiştirme ameliyatını da başarıyla ardında bırakmanın huzuru içinde. Seks işçiliğinden feminist tiyatro oyunculuğu ve köşe yazarlığına evrilen yolda, Esmeray yıllar boyu biriktirdiği bütün deneyimleri samimi üslubuyla paylaşmasını bildi. Tam da Gezi direnişi günlerinde ameliyat olan Esmeray, nekahat döneminde de 30 bin kişinin katılımıyla son yılların en kalabalık eylemine dönüşen Onur Yürüyüşü’nün heyecanını yaşadı. Bir yıldan beri Heybeliada’da yaşayan Esmeray’la Bostancı sahilinde buluşup martılar ve dalga sesleri eşliğinde Gezi Direnişi ve Lezbiyen Gay Biseksüel Transseksüel (LGBT) hareketin ilişkisine, transseksüel bireylerin sorunlarına, sosyolog Pınar Selek’le dostluğuna ve ameliyat sürecine dair sıcacık bir sohbet ettik. Bu aynı zamanda onun ameliyat sonrası verdiği ilk röportaj.


Bu arada çok önemli bir ameliyat geçirdin. Cinsiyet değiştirme ameliyatına nasıl karar verdin?

Ben aslında 7 yaşından beri kararlıydım. Ama arada gelgitler oluyordu. 25-30 yaşından sonra tamamen nettim. Ama bir türlü para bulamıyordum.  Para meselesi biraz geciktirdi.
Ameliyata destek toplamak için oyunlar oynadım. Sonunda parayı biriktirebildim.  Şu an her şey çok yeni ama hissiyatımda bir değişiklik yok. Sadece bacak aramda başka bir şey var. O da ilk günden beri sanki kırk yıldır varmış gibi, hiç yabancılık çekmedim. Sadece çişe alışamadım.

Nasıl bir ameliyat süreci geçirdin?

Terapi kısmı iyi geçti. Çapa Tıp Fakültesi’ne gittim. Ama mahkeme süreci çok kötüydü.  Önce grup terapilerine gidip oradan psikiyatri raporu alıyorsun. O grup terapilerinin çok iyi yanları var. İkinci, üçüncü terapide vazgeçenler oluyor. Aslında gay ya da lezbiyen olduklarını fark ediyorlar. İstersen o terapilere gitmeyip mahkemeye başvurabiliyorsun.  Mahkeme seni üroloji ve psikiyatri bölümü olan bir hastaneye yönlendiriyor. Oradaki psikiyatri bölümü kısa bir sürede o psikiyatri raporunu verebiliyor. Ama o yöntem çok iyi gelmiyor bana. Tabi ki kişinin beyanı esas olmalı, kişi kendini nasıl tanımlıyorsa öyledir.

Hastane günleri nasıl geçti peki?

Üroloji bölümüyle ilgili yasal prosedür iğrenç. Evet, isteyen kadın ya da erkek olabilir fakat üreme yeteneğinden yoksunsa… Yani ancak kısırsan ameliyat olabiliyorsun. Şimdi bunun hissiyatla ne alakası var?  Biyolojik olarak böyle bir şey yok, kısır değilim. Östrojen ya da testosteron,  bu üreme yeteneğini azaltıyor ama yok etmiyor.  Aklı başında adam seni bu tarz testlere tabii tutmaz elbet. Ama benim doktorum bana sperm testi yaptı. Bana “kişi transseksüel yapıdadır. Östrojen aldığı için üreme yeteneği azalmıştır. Çok muallak bir durum” şeklinde rapor verdi.  Yani bir anlamda lafı “Bu kişi iyileşebilir”e  getirdi. Sonra başka bir doktora gittim. İnanılmaz iyiydi. Benim eski raporumu görünce sinirlendi. “Üreme yeteneğinden yoksundur” diye rapor verdi.
Böyle durumlarda bazı davalar Yargıtay’a kadar gidiyor. Savcı itiraz ediyor. Bazı kararlar Yargıtay’dan dönüyor. Ya da Yargıtay kararı bozmuyor ve kararı onaylıyor.  Çoğu yasaya bakarak bazıları da  psikiyatri raporunu dikkate alarak karar veriyor. Böyle devam eden davalar var.

Doğrudan katılamasan da direnişi çok yakından takip ettiğini biliyoruz. LGBT hareketi Gezi Direnişi’nin ilk gününden itibaren ön saflarda yer aldı. Ardından görkemli Onur Yürüyüşü geldi.  LGBT hareketi direnişle neler yaşadı? 

LGBT Blok Gezi ‘de ev sahiplerinden biri gibiydi. Gözlemlediğim kadarıyla, diğer gruplarla LGBT blok arasında çok güzel bir diyalog oluştu. Gezi’nin  LGBT hareketine etkisinin kanıtı Onur Yürüyüşü’ndeki muazzam kalabalık. Hareketin görünürlüğü arttı. Gezi dayanışmasının, buluşmaların, forumların gücünün etkisi yürüyüşe yansıdı. Şöyle bir kare gördüm hiç unutmuyorum: Lezbiyen bir kadın sevgilisini omzuna almış, gay bir erkek sevgilisini omzuna almış, bir de sakallı bir çocuk başörtülü sevgilisini omzuna almış. Yan yana yürüyorlar.

Direnişin LBGT hareketine uzun vadede başka ne tür yansımaları olabilir?

Direnişle birlikte sokağa çıkan insanların LGBT bireylere karşı tutumları artık daha farklı olacak. İlk günlerde çok fazla homofobik ve cinsiyetçi slogan atıldı, yazılamalar dediğimiz duvar yazıları yapıldı. Feminist örgütler ve LGBT blok çeşitli atölyelerle bu dile itiraz edince, Çarşı grubundan temsilciler de ellerinde bir buket çiçekle LGBT örgütlerin kapısını çalıp özür dilediler. “Biz böyle alışmışız, ama sizi çok seviyoruz aslında, size bir lafımız yok” dediler.  Bu bir diyaloğun başlangıcıdır. Bundan böyle insanlar bir durup diğerini anlamaya çalışacak.

Translar bu yıl da ayrı bir yürüyüş düzenledi. Trans bireylerin LGBT hareketinden hangi noktada ayrılıyorlar?

Transseksüellerin sorunları daha farklı. LGBT ile temelde benzer sorunlar olsa da, translar daha görünür. Ama görünür oldukları için de çok fazla şiddet görüyorlar demek de kötü bir şey çünkü öbürü de görünmediği için şiddet görüyor. Aslında farkı yok. Bir insanın bir işe girmek için gay olduğunu saklaması da ne kadar korkunç bir şey. Ama translar çoğu zaman seks işçiliği yapmak zorunda. Kadınların taleplerinin farklı olması gibi seks işçilerinin de talepleri farklı. Bu benim şahsi görüşüm belki, ama LGBT hareketinin çıkış noktası hep gaylerin öncülüğünde olduğundan, transların hareketin kendi içindeki görünürlüğü ortaya çıksın diye ayrılma oluyordur.  Bir de seks işçileriyle ilgili zaman ve mekân farklılığı söz konusu. Gece çalışıp, gündüz uyuyorlar.  Diğerlerinden farklı yaşıyorlar. Tırnak içinde normal bir insan gibi ben 9 da işe gideceğim öğlen tatilinde yemeğimi yiyeceğim, şu saatte faturamı yatıracağım diye bir şey yok.

Seks işçiliği yaptığın dönemden bu zamana trans bireylerin sorunlarında değişiklikler oldu mu?

Benim zamanımda bu kadar örgütlü değildik. Birkaç kişiydik ama şimdi öyle değil. İnternet kullanımı, sosyal medya önemli rol oynuyor. Artık bir şey olduğunda haberleşen yüzlerce transseksüel anında ve topluca sokağa çıkıyor.  Genel örgütlülük de arttı. İlk Onur Yürüyüşü’nü yaptığımızda 9-10 kişiydik.  Ertesi yıl 50 kişi olunca ne kadar çoğuz demiştik derken bu yıl 30 bin kişi oldu. Görünürlük çok artık. Fakat halen edinilmiş hiçbir hakkımız yok. En acil taleplerimizin hiçbirini vermediler bize. Ne seks işçiliğiyle ilgili iyileştirme koşulları ne de cinsel yönelimle ilgili anayasal hakkımızı.
 

Sosyolog dostun Pınar Selek için, birlikte yaptığınız sokak atölyesini, onun Mısır Çarşısı komplosu ile kuşatılışı, cezaevi süreci ve senin mahkeme tanıklığın gibi pek çok önemli olayı anlattığın ‘Bizim Atölye’ oyununu sahneledin. Bize biraz Pınar Selek’le tanışıklığından bahseder misin?

Arayış içerisinde olduğum dönemlerde, sokak sanatçıları atölyesinde tanıştık Pınar’la. Hangi birini anlatayım ki, benim için bir kere Pınar’la tanışmak hayatımda dönüm noktası oldu.  Genç bir kız, üniversite öğrencisi ama sokağa atılmış travestiler, tinerci çocuklar, sokak çocukları ile ilgileniyor. Bizler sokağa atılmıştık. O ise sokağa atılan bizleri topluyor, yeniden dönüştürüyordu. Böyle iyi, güzel bir kızın bizimle arkadaş olması bir kere başlı başına dönüm noktasıydı… Sonra ortak yaptığımız tiyatro olsun, atölye çalışmaları olsun birlikte üretmemiz ve birlikte yaşamayı öğrenmemizle bu dostluk gelişti. O komplo ise dostluğumuzu iyice pekiştirdi. Sadece atölyelerde değil Pınar’la her zaman birlikteydik. Dert arkadaşı olmuştuk. Ülker sokakta polisin evden dışarı çıkmamıza izin vermediği zor dönemlerde o bize dışarıdan simit taşımış, saldırıların göbeğinde yanımızda kalmıştı. Ben de haksızlıkla, kötülükle kuşatıldığı zaman onunla oldum. Hayatı böyle yaşıyoruz biz, birbirimize yaslanarak, dayanışarak.

 

 

Kategoriler

Güncel Gündem