Yeni bir sinema deneyimi: Başka Sinema

Kasım 2013’te seyirciye yepyeni ve farklı bir sinema deneyimi sunmayı amaçlayarak yola çıkan Başka Sinema büyük ilgi gördü. Biz de AGOS şapgir ekibi olarak Başka Sinema’nın başarısı üzerine sinema sektörü ne düşünüyor diye merak ettik ve kendilerinden Başka Sinema hakkındaki fikirlerini bizlerle paylaşmalarını istedik.

Hazırlayanlar: BAWER ÇAKIR, CAN ÖKTEMER, TAMAR NALCI

Kasım 2013’te seyirciye yepyeni ve farklı bir sinema deneyimi sunmayı amaçlayarak yola çıkan Başka Sinema büyük ilgi gördü. Beyoğlu Beyoğlu, Altunizade Capitol, Kadıköy Rexx ve Ankara Büyülü Fener Kızılay sinemalarında, farklı seanslarda günde 3 ayrı film sunan Başka Sinema, bağımsız filmlerin dağıtımcısı M3 Film ve Kariyo & Ababay Vakfı isbirliğiyle hayata geçti. Biz de şapgir ekibi olarak Başka Sinema’nın başarısı üzerine sinema sektörü ne düşünüyor diyerek onların görüşlerini merak ettik ve kendilerine 3 soru yönelttik:

  • Seyirciler Başka Sinema'ya çok ilgi gösterdiler. Siz bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz?
  • Sizce Başka Sinema gibi organizasyonlar sinema salonlarının geleceğini kurtarabilir mi?
  • Başka Sinema örnekleri çoğalırsa, tamamen ticari mantıkla hareket eden dağıtımcılara bir alternatif teşkil edebilecek mi?

Aldığımız cevaplardan da anlıyoruz ki Başka Sinema uzun zamandır ihtiyacı duyulan bir açığı kapatıyor ve umut veriyor. Siz de bu umudu paylaşmayı ve Başka Sinema’nın size her gün sunduğu festivali kaçırmayın!

Başka Sinema’nın Aralık ayı programına şu linkten ulaşabilirsiniz: http://www.baskasinema.com/filmler/index.asp

Cem Altınsaray (Film eleştirmeni)

  • Evet ilgi gösterdiler çünkü seyirci aç! Öteden beri süregelen kültürsüzleştirme politikaları ne denli kalıcı ve telafisi olmayan etkiler bıraksa da hâlâ kültüre, sanata, gerçek sinemaya aç insanlar var bu ülkede. Seyirci bunu istiyor diye diye televizyonların ve daha da önemlisi sinemaların geldiği yer ortadayken, çölde vaha gibi bir şey Başka Sinema.

  • Ben genel itibarla karamsarım pek çok konuda. Çok iddialı şeyler söylemek istemiyorum bu noktada. Ama neden olmasın? 

  • Bu biraz da seyircinin projenin ne kadar arkasında duracağıyla bağlantılı. Üç günlük bir heves olarak kalmaması lazım. Seyircinin her seferinde ilk hafta sonu gibi iştirak etmesi lazım. Henüz haberi olmayanların dikkatini çekmek lazım. Tek başına bu güzel projeyi düşünenlerin elinde olan bir şey değil. Hepimizin bir ucundan tutması lazım.

 

Cüneyt Cebenoyan (Sinema yazarı)

  • Sınır duygusu olamayınca insanlar sinemaya gitmeyi erteleyebiliyor. festivaller sınırlı gösterim sayısıyla merakı ayakta tutuyor. Bir de sosyallik oluşuyor: Başka Sinema bu sınır ve sosyallik duygusunu yaşatabildi. İlgi bundan sanırım.

  • Hayır. O kadar da değil. Bir iki sinemayı kurtarır ancak.

  • Kendi çapında evet. Ama çapı dar olur.

 

Çiçek Kahraman (Kurgucu)

  • Başka Sinema girişiminin ‘Bize Her Gün Festival’ sloganı bu soruyu cevaplamak için bana kılavuz oluyor. Festivallerin ülke çapında seyircisiz kalmadığını biliyoruz. Festivaller gibi Başka Sinema’nın da, dağıtıma girmesi zor filmleri vizyona soktuğu için festival seyirci kitlesinin ilgisini çektiği düşünüyorum. Gelişen teknoloji ile gösterim maliyetlerinin yapımcılar için ucuzlamış olması böyle bir girişime olanak hazırladı ve Başka Sinema ekibi bu olanağı doğru zamanda ve doğru şekilde değerlendirdi.

 

  • Başka Sinema şu ana kadar bize olagelenden başka bir sinema gösterim biçiminin mümkün olduğunu gözler önüne sermesi açısında önem taşıyor. Sinema salonlarının geleceğini toplumsal direniş ve bu alanda yürütülen hukuki mücadelelerden bağımsız olarak sadece Başka Sinema üzerinde tartışmak eksik kalır.  Ancak bizim umudumuzu besleyen bir yanı olduğu da aşikar.

  • Bekleyip görmek gerekir.

 

Defne Halman (Oyuncu)

  • Başka Sinema’yı bu oluşum bünyesinde vizyona giren, benim de rol aldığım Hayatboyu filmiyle yakından deneyimleme fırsatım oldu. Gerçekten çok nitelikli bir izleyici kitlesi var. Filmlerden sonra düzenlenen söyleşilerde, film festivallerinde gördüğümüzden bile daha canlı bir ilgiyle karşılaştık. Bu ilginin birçok nedeni olabilir diye düşünüyorum. Bir yandan, yüzlerce kopyayla vizyona giren ama içerik olarak birbirini tekrarlayan ve sinemayı yakından takip eden seyircilere bir şey vaat etmeyen filmlerin yarattığı bir bıkkınlık ve sıkılmışlık var. Bir yandan da sinema salonlarında yaşanan dijital dönüşümün, alternatif filmlere festivaller dışında yaşam alanı tanımamasının etkisi var. Sonuçta festivallerde sadece bilet bulabilenler ya da zamanını uydurabilenler bu filmleri izleyebiliyordu. Başka Sinema sayesinde, en az bir ay boyunca bu filmleri izleme, yerli filmlerin ekipleriyle bir aya yayılan söyleşilerle bir araya gelebilme imkanı buluyor izleyiciler. Bu da festivallerin canlı sinema havasını yıl boyunca tatmalarını sağlıyor. Sinemada iyi şartlarda iyi film izlemenin değerinin çok farkında olan ve filmler üzerine filmi yapanlarla birlikte düşünmeyi önemseyen böyle bir izleyici kitlesine bu kadar kısa sürede ulaşmış olması, Başka Sinema’nın ne kadar doğru ve ihtiyaç duyulan bir girişim olduğunu gösteriyor.

  • Başka Sinema gibi oluşumlar, tekil, bağımsız sinemaların geleceği açısından çok çok önemli. Her ne kadar Başka Sinema içinde alışveriş merkezi salonları yer alsa da, alışveriş merkezi sinemalarının böyle bir gelecek kaygısı yok zaten. Tekil sinemalar, alışveriş merkezindeki salonlarla benzer bir program sununca günden güne kan kaybediyor. Başka Sinema, yaptığı alternatif programla, bu salonlara, gerçekten bu salonları önemseyecek seyirciyi çekiyor. Beyoğlu Sineması’nda uzun süredir, festivaller dışında böyle bir canlanma görmemiştim. Aynı şekilde Kadıköy Rexx ve Ankara Kızılay Büyülü Fener sinemaları da Başka Sinema’yla birlikte yeniden doğmuş gibi bir havaya büründü. Kim bilir, belki birkaç yıl önce böyle bir oluşum başlamış olsaydı, bugün Emek Sineması’nın yıkılmasının önüne geçebilirdik. Ama bağımsız salonlar kadar bağımsız filmlerin de geleceği açısından Başka Sinema’nın ve gelecekteki olası benzer oluşumların hayati önemi var.

  • Henüz ilk ayında olmasına rağmen, şimdiden böyle bir alternatif olacağının sinyallerini verdi sanki. Yalnız bildiğim kadarıyla Başka Sinema dağıtımcılara alternatif teşkil etme amacıyla yola çıkmış bir yapı değil. Farklı dağıtımcılarla ve yapımcılarla çalışan, bir tür sinema ağı gibi işlev görüyor. Ama sanatsal yanı uzun süredir ikinci plana itilmiş, hızlı tüketme çılgınlığının bir parçası haline getirilmiş sinema deneyimini köklerine döndürme açısından bir alternatif teşkil ettiği kesin. Aslında Avrupa’da bağımsız sinema salonları ve Başka Sinema benzeri sinema ağları, devletten de ciddi destek görüyor. Duyduğum, takip edebildiğim kadarıyla pek çok ülkede sinemaların dijital teknolojiye geçebilmesinde devletlerin ciddi katkıları oldu. Umarım bizde de Kültür Bakanlığı, seyirci yaratma açısından hayati işlevi olan bu tür girişimleri destekler ve güçlenmelerine katkıda bulunur.

 

Derya Durmaz (Oyuncu)

  • İnsanların aslında sadece büyük bütçeli gişe filmlerini izlemek istediğine inanmıyorum ben. Bu mesele, biraz da insanın önünde seçenek olması, bu seçenekler konusunda bilgi sahibi olması ve alışkanlık kazanmakla da ilgili. Hem bir taraftan da örneğin her sene Uluslararası İstanbul Festivali biletlerinin, neredeyse satışa sunulur sunulmaz bitmesi gibi bir gerçeklik de var. Bu diğer kentlerdeki festivaller için de geçerli. Yani zaten bir yandan alternatif, bağımsız filmlerin kentine gelmesini bekleyen azımsanmayacak sayıda insan var. Başka sinema gibi organizasyonlarla zamanla bu kitlenin dışındaki insanların da yavaş yavaş bağımsız sinemanın lezzetini alacağı ve izleyici sayısının artacağına da inanıyorum.

 

  • Sinema salonlarının geleceği derken, AVM'lerin dışında kalan ve gişe filmi çizgisinin dışında filmlere yer veren sinemalardan bahsettiğimizi düşünüyorum. Bu anlamda da olumlu düşünmek ve kurtarabileceğine inanmak istiyorum. Zaten Avrupa'da, Amerika'da böyle örnekler var. En azından büyük kentlerde, dev bütçeli gişe filmlerini değil de, festivallerde izleyiciye ulaşıp, ilgi toplayan bağımsız filmleri gösteren sinema salonları var. Ve bunların kemikleşmiş, sürekli bir izleyici kitlesi var. Bizde neden olmasın?

 

  • Umarım eder! Zira hayatın tek renkli, tek sesli olması ne kadar sıkıcıysa; sinemanın da aynı formülün türevleri üzerine kurulu gişe sinemasından ibaret olması o derece sıkıcı!

 

Janet Barış (Sinema yazarı)

  • Seyirci aslında hep vardı, festivalleri bekliyordu ve nedense aynı film vizyona girdiğinde aynı ilgi sürmüyordu. Bunun biraz da festival atmosferiyle de ilgisi var. Başka Sinema festival izleyicisini cezbetmeyi başardığı için çok ilgi gördü. Seyirci ülkenin büyük şehirlerinde yılda bir-iki kez karşılaştığı festival ortamının sürekli bir hale geldiğini görünce sevdi ve ilgi gösterdi.

  • Sinema salonları alışveriş merkezlerini sıkıştırılmaya çalışılıyor. Kapısından girebileceğimiz sinema salonu koskocaman şehirde parmakla sayılır oldu. Güzümüzün önünde yalanlar söyleyip yıkmıyoruz taşıyoruz gibi bir bahaneyle tarihi Emek Sineması’nı yıkıldı. Bir tanesi hariç Başka Sinema’nın gösterildiği salonlar, seyircinin gerçekten film izlediğini hissedebileceği, başka mağazaların ortasında olmayan sinemalar. Bu yüzden rağbet gösterilmesi önemli ve sinema salonlarının alışveriş merkezine bağımlı olmaması için daha da çok desteklenmesi gerekiyor.

  • Başka Sinema gibi örneklerin çoğalması iyi olur ama gerçekçi bakarsak şimdilik bu ilk örnek bile büyük şehirler için yeterli görünüyor. Daha çok yayılsa ve ulaşılamayan şehirlere de uzansa etkileşimi çok daha yüksek olur. Zamanla büyük dağıtımcıların alternatifi olabilir tabii ama diğer yandan hedef kitleler de çok farklı. Büyük dağıtımcılar Başka Sinema gibi bir oluşumdan yara almaz. Aksine çift taraflı beslenerek sinemanın sektörleşmesi açısından daha büyük bir adım atılmış olur.

 

Kaan Karsan / Ekşi Sinema (Sinema yazarı)

  • Doğru takdime bağlıyoruz. Başka Sinema, gerçekten sinemayı seven kesimin ilgisini çekmek için festivallerin izlediği yöntemleri kullandı. Dahilindeki filmlerin 'sıradan' filmler olmadıklarını özellikle vurguladı. Ayrıca kapanan sinema salonlarından esef duyan seyirciler, 'biz hala buradayız' demenin bir yolunu buldular Başka Sinema aracılığıyla.

  • Nasıl ki uzun süredir 'İstanbul Film Festivali' birçok salonun öncelikli gelir kaynağı olduysa Başka Sinema ve muhtemel benzeri organizasyonlar da önemli bir gelir kapısı olabilir sinemalar için.

  • Eğer ki Başka Sinema mevcut formunu sürdürebilirse sektörde araladığı yeni kapıları sonuna kadar açacaktır. Dağıtımcıların böyle bir duruma karşı kayıtsız kalacağını zannetmiyoruz. Anaakımın dışında kalan bir rekabet de umutları iyiden iyiye yeşertecektir.

 

Melikşah Altuntaş / Bant Mag. (Sinema yazarı)

  • İnsanların, kafasında günlerce gezinecek, arkadaşlarıyla hakkında hararetli sohbetler ettirebilecek, gerçekten iyi bir film izlemeye ve bunu bir event'e dönüştürebilmeye karşı duyduğu açlığa bağlıyorum. Uzun zamandır merak ettiğin ödüle boğulan bir filmi ya da takip ettiğin bir yönetmenin son filmini perdede görebilmek, insanları toplayıp seninle beraber o filme götürmek ve o günü bir hikayeye dönüştürebilmek, yalnızca film festivallerinde idrakına varılan bir hazdı. Seyirci şu günlerde bu hazzı yıl boyu yaşayabiliyor olmanın cazibesine kapılıyor haklı olarak.

 

  • Sinema salonlarının, geleceği karanlık, kurtarılası eski alışkanlıkların merkezi değil, değişen ve dönüşen teknoloji ve ihtiyaçlara ayak uydurabildiği ölçüde hayatta kalacak merkezler olduğunu düşünüyorum. Artık stand-up gösterilerinin vizyona girdiği ya da çok sayıda yerli filmin ekiplerinin seanslara katılarak izleyicilerle söyleştiği, algısını genişleten mekanlara dönüştü sinema salonları. Baltalı ilah Thor düşmanlarını haklarken, Başka Sinema’nın yan salonda seyircisine 6-7 tane çok özel kısa film ya da hiçbir yerde görülemeyecek 100 yıllık bir Charlie Chaplin filmi göstermesi gibi duygu yüklü etkinlikler de bu manada çok önemli. Yani sinema salonları ayakta kalacaksa, onu yine filmlere olan tutkumuz, bir şeylere birlikte reaksiyon gösterme arzumuz ayakta tutacak.

  • Sektörün hiçbir alanında ticari bir mantıkla hareket etmeyen bir işleyişin varolabileceğine inanmıyorum. Ancak büyük sinema zincirlerinin biraz daha ehlileşmesi, Başka Sinema’nın yandan yandan yürüyen ve kendi kitlesiyle buluşan filmlere sağladığı hizmet gibi, vizyon şansı bulamayan diğer pek çok filmin daha seyirciyle buluşabilmesine önayak olabilir. Tam 35 mm bitiyor, dijital kopyalarla çok sayıda bağımsız filmin vizyon şansı yükseldi diye sevinirken, bu sefer de büyük sinema zincirleri salon başına kopya baskısı masrafını dahi aşan haraçlar keserek bağımsız filmlerin salonlara girmesini imkansız kılmaya başladı. Böyle zorba ve mafyöz uygulamalar devam ettiği müddetçe Başka Sinema gibi iyi niyetli ve işlevsel örneklerin çoğalmasını beklemek saflık olur. Seyirci olarak elimizden gelen tek şeyse, izlemek istediğimiz filmi ne yapıp edip muhakkak vizyondayken görmeye çalışarak, bu tipte bağımsız filmleri desteklemek.

 

Nazan Kesal (Oyuncu)

  • Seyirciyi peşin yargılarla vasat bir beğeniye mahkum etmenin ne kadar yanlış olduğu ortaya çıktı. Çok da iyi oldu. “Seyirci bu tür filmlerden hoşlanmıyor” cümlesinin altının boş olduğu anlaşıldı. Doğru düzgün bir tanıtımla ve iyi bir organizasyonla pekala oluyormuş işte…

  • Sinema üretimi yapısı itibariyle endustri ve teknolojiye fazlasıyla bağımlı bir sanat dalı. Sermayenin sağladığı gelişim ve yeniliklerin hızla dolaşıma girmesi, sinemanın şansı gibi gözükse de bağımsız sinemanın(art house sinema da diyebiliriz) rekabet şansını tüketen bir süreç. Bu yüzden popüler sinemayla yarışan bir sinema anlayışı yerine kendi alanını, seyircisini ve devinimini kendisi belirleyen organizasyonların daha akılcı olduğu ortada. 

  • Bu örneklerin çoğalması, iyi sinemanın kendi seyircisiyle buluşabilmesi, yeni bir “dağıtımcı” modeliyle birlikte yeni bir “yapımcı” anlayışını da doğuracaktır ümidindeyim. Sinemaya, sadece “eğlendirici” bir rol yüklemeyen, yönetmeni özgürleştiren, yaratıcı üretim ve dağıtım modelleri geliştiren, en önemlisi, sanatın toplumun vicdanı olduğunu bilerek hareket eden yapımcı ve dağıtımcılar…Özlediğimiz bu…

 

Seren Yüce (Yönetmen)

  • Son bir kaç senedir bağımsız filmler gösteren sinema salonlarının teker teker kapanmasıyla,  bağımsız sinemayı takip eden seyircinin sinemayla ayak bağı kesilmişti. Başka sinema bir anda, şimdilik salon sayısı az da olsa, vizyon şansı bulamayan filmleri gösterime sokunca büyük bir tıkanıklık açılmış oldu. 1 gün içersinde 2-3 farkılı film görme şansı çok cezbedici. Uzan vadeli bir festival hissi yaratıyor sanırım seyircide.

  • Tekelci düzen içersinde bunu şimdiden söylemek zor, ama başladığı ivmeye bakılacak olursa bağımsız sinemanın izleyicisi her zaman var  ve sinemaya sahip çıkıyor. Bu sinema salonlarını güçlendirecektir. 

  • Örnekler mi çoğalır yoksa Başka Sinema mı genişler bilmiyorum, ama salon sayısı arttıkça ve bu ağ İstanbul dışına çıkabildikçe kendini güçlendirecektir. Seyircisi çoğaldıkça dağıtımcılar için de cazip hale gelecektir. Yüksek bir enerjiyle başlayan bir süreç, uzun vadede  avmlere sıkışmış seyirciye hava aldıracaktır diye düşünüyorum.

 

Sezgi Mengi (Oyuncu)

  • Bu oluşumdan önce festivallerde ödül almış, beğenilmiş, merak edilen, bağımsız filmler ya !f'te ya filmekimi'nde ya da İstanbul Film Festivali'nde izlenebiliyordu. O da yer bulunabilirse, yer bulunamadığında başka yollara başvurulunuyordu. Şu anda filmlerin gösterim sayısının bir festivale göre artması, bir çok insanın kendi uygun zamanında, istediği filmi festival atmosferinde, sinemada antraktsız izlemesi hepimiz için büyük bir şans.

  • Böyle oluşumlar Beyoğlu Sineması gibi günümüzde sinematek işleyişine sahip küçük işletmeler için, kendi hedef kitlesi doğrultusunda önemli bir adım.

  • Bu oluşum ticari mantıktaki dağıtımcıların gerçek sinema izleyicisinin mısır yiyip gülmek isteyen insanlar olmadığını fark etmesini sağlar.

 

Soner Alper (Yapımcı)

  • Yıllardır, popüler filmlerin sinema salonlarını işgal etmesiyle ve ArtHouse filmlere nefes alacak kadar bile salon bırakmamalarından dolayı bu tarz filmlere aç olan bir seyirci kitlesinin var olduğunu hepimiz biliyoruz. Şu ana kadar ArtHouse izleyicisinin merak ettiği bir filmi şansı varsa sinemada izleyebilmesi için en fazla bir hafta zamanı vardı. Çünkü bir hafta sonra kimse izlemiyor filmi deyip dağıtımcı veya sinema salonu tarafından gösterimden kaldırılıyordu. Başka Sinema'ya olan ilginin de bu sebeplerden olduğunu düşünüyorum.

  • Başka Sinema organizasyonu, bütün bağımsız film yapımcılarının arzu ettiği bir organizasyondu. Alternatif bir dağıtım ağının gerekliliği konuşuluyordu. Başka Sinema organizasyonu hepimize heyecan veren bir organizasyon bu anlamda. Başarılı olabilmesi için daha çok şehre ve sinemalara yayılması lazımi. Öyle bir hedefleri de var bildiğim kadarıyla. Başarılı olabilmesi için sivil toplum örgütlerinin, sendikaların ve partilerin de bu organizasyonu sahiplenmeleri gerektiğini düşünüyorum. Eğer geniş bir kitleye ulaşabilirsek sinema salonlarının geleceğini kurtarmış oluruz.

  • Başka Sinema örneklerinin artması demek bağımsız filmlerin ve bağımsız sinema işletmelerinin daha çok izleyiciye ulaşması demek. Bu da bağımsız film yapımcılarını ve sinema işletmelerini ayakta tutacaktır. İyi bir dağıtım stratejisiyle sinema salonunu da yapımcıyı da gözeterek yürütülen bir organizasyon hiç şüphesiz alternatif olacaktır.

 

Uğur Vardan (Sinema yazarı)

  • Türkiye’deki bilinçli sinema seyircisi (ki mutlaka ‘sinefil’ düzeyinde olmaları gerekmiyor), ‘Gogol’un paltosu’ misali İstanbul Film Festivali sayesinde yaratıldı. Bu sinemasever kitleye sadece festivaller yetmemeye başladı. Onları yıl boyunca tüketebileceği filmlerin gösterileceği salonlara ihtiyaç duyuldu. İstanbul’da özellikle Beyoğlu, Alkazar, hatta Emek bu tür seyirciyle yoluna devam eden sinemalardı. Lakin gerekli önlemlerin alınmamasının yanı sıra sinemayla teknolojinin üst düzey flörtleri (bilgisayardan film indirme, yasal v korsan DVD vs), o huzur dolu günlerin sona ermesine ve işletme masrafları yüksek salonların birer birer elden gitmesini neden oldu.

‘Başka Sinema’ ise aslında ‘başka’ bir işlevi üstleniyor. Elimizde artık çok kıymetli yönetmenler var ve fakat sektörün kafası sadece ticari çalıştığı ve popüler filmlerde ayakta kalabileceğine inandığı için bu kıymetli sinemacılarımız, gelecek vaat eden yönetmenlerimizin yaptıkları işler festivallerde boy göstermenin dışında sinema seyircisiyle buluşma imkânından yoksunlar. Her şeyi devletten beklememek lazım, zaten devlet artık topa her girdiği pozisyonda ahlak, muhafazakârlık, aile gibi terim ve kurumların arkasına sığınırken sanatın en temel özelliği olan özgür düşünceyi daha ilk adımda dışlıyor. Yani sana her el uzattığı anda diyetini de ödettiriyor.

Bu açıdan gücü yeten bir grup girişimcinin böylesi bir projeyi önce düşünmesi, sonra da gerçeğe dönüştürmesi çok önemliydi. Sonu nasıl bitecek ya da seyircide de karşılığını bulacak mıydı; burası en zor aşamaydı. Lakin faaliyet başladığından beri ‘Başka Sinema’ oluşumuna seyirci ilgisi, bence beklenenin üzerinde… Bu rüzgâr nereye kadar devam eder bilemem ama görünen o ki en azından uzun bir süre daha esecek. Genç yönetmenler yola çıkarken en azından eğer sinemasal anlamda eşiğe geçeceğine inandıkları projelerine, seyirciyle buluşturma sorunu yaşamadan dört elle sarılacaklar, belki de tek kaygıları salon bulunamaması değil, filmlerinin kalitesi olacak. En azından ortam yakın geçmişe göre daha umutkâr, daha pozitif. Seyircinin bu oluşuma gösterdiği ilginin ardında da ‘siftah’ psikolojisi hem de bu tür sinemaya destek olma tavrı ve gayreti de var. Sanırım gösterime çıkan yerli ya da yabancı, fark etmez bu buluşmanın asaletine ve mantığına gölge düşürmeyen yapımlar oldu bu kısa zaman zarfında.

 

  • Böyle bir vaat bence ‘Başka Sinema’ya çok fazla anlam yüklemek ama onun ötesinde oluşumu gereksiz bir baskı unsuruyla buluşturmak olur. Eğer bu oluşum daha uzun bir zamana yayılıp tutarsa, elbette ‘ticari sinema zinciri’ içinde yer alan birçok kompleks bir ya da iki salonunu da ‘Başka Sinema’cılara teslim edebilir. Nitekim bu vesileyle somut birkaç gelişmeyi duyurmuş olayım: ‘Başka Sinema’ yakın bir gelecekte Bursalı ve Eskişehirli izleyicilerle buluşmaya hazırlanıyor. Aynı zamanda İstanbul’da da üç yeni salon oluşuma dahil olacak. Dünden itibaren Levent Metro City Cinema Pink, ‘Başka Sinema’nın ‘Kapsama alanı’ içine dahil oldu. Bursa Cinetech Korupark, Eskişehir Kanatlı Cinema Pink ve İstanbul Haramidere Cinetech Torium da, 6 Aralık’tan itibaren ‘Federasyon’un yeni üyeleri olacak!.. Ocak'ta ise Kadıköy Moda Sahnesi de, ‘Başka Sinema’yla buluşacak salonlar arasına katılacak.

  • Bu şimdilik bir temenni… İnşallah olur. ‘Günümüz kapitalizmi’nde para nereye doğru hareket ediyorsa, sistem de yönünü oraya çeviriyor. Sistem, eğer gerçekten böyle bir oluşumdan ticaretin çarklarını döndürebileğine inansa ya da görse, ‘Bambaşka Sinema’ diye bir proje bile sahaya sürebilir.

 

Yamaç Okur (Yapımcı)

  • Hepimizi Başka Sinema’yı bekliyormuşuz demek ki. Aslında hepimizin bildiği ama bir türlü kanıtlayamadığı bir durum vardı: “İyi filmlere, görüntü ve ses sistemi iyi olan kaliteli salonlarda doğru bir tanıtımla yer verirseniz seyirci buna rağbet eder.” Halihazırda yaklaşık 2.000 salon var Türkiye’de. Ama salonların oynattığı filmlere baktığınızda ciddi bir tekdüzelik ve sıkıcılık var. Alternatif programlama ne yazık ki yok gibi. Bu filmler aslında geçmişte de sinema salonlarında yer buldu ama bir türlü istediği seyirciye ulaşamadı. Bunun temel nedeni seyircide bu alışkanlığı ve gereksinimi yaratabilecek bir dağıtım ve gösterim ağı olmamasıydı. Seyirci bu filmleri festivallerde bulabiliyordu ve festivallerde de filmler müthiş ilgi görüyordu. Aynı filmler festival sonrası sınırlı bir dağıtım ağıyla klasik programlama mantığıyla gösterildiğinde seyirci ilgi göstermiyordu.

Başka Sinema ile seyirci için bir güven yaratıldı. Seyirci, en başta iyi filmler izleyeceğini biliyor. Aynı salonlarda olması ile seyircide bir alışkanlık ve sinema kültürü yaratıyor. Filmlere ay boyunca seyirci ile buluşma şansı veriyor. Başka Sinema sadece bir gösterim projesi değil aynı zamanda filmin yaratıcılarını seyirciyle buluşturuyor. Bütün bunlara dayanarak seyircinin Başka Sinema’ya sahip çıkmasından daha doğal ne olabilir ki. Seyirci buna rağbet ederek aslında alternatifsizliğe mahkum olmadığını gösteriyor.

 

  • Sinemanın geleceği ile sorulara temkinli yaklaşmakta fayda var. Zira teknolojiye bağımlı bir sanat dalı olduğu için klasik sinemanın geleceğini ne olacağını kestirmek oldukça zor. Hem Türkiye’de hem de yurtdışında büyük sinema salonları bir bir kapanıyor. İzleyicinin sinema salonunda film seyretme alışkanlıkları değişiyor. Türkiye özelinde sinema salonlarının önemli bir bölümü alışveriş merkezleri içine taşındı. AVM içinde olmayan bir sinema salonu bulmak epey zorlaştı. Bu bağımsız salonlar da içinde olduğumuz teknoloji dönüşümü içerisindeki maliyetlerine dayanamıyorlar ve teker teker kapanıyorlar. İşte tam bu noktada Başka Sinema daha da değerleniyor. Alışveriş merkezleri içinde olmayan salonları da barındıran bir dağıtım ağı. Dolayısıyla seyirciye alternatif tanınmış oluyor. Başka Sinema’nın halihazırda İstanbul, Ankara, Bursa, Eskişehir’de salonları var. Bildiğim kadarıyla 9 salon. Bu salon sayısı 20’li, 30’lu rakamlara çıktığı zaman gelecek adına daha umutlu konuşabileceğiz.

  • Başka Sinema bu haliyle bile mevcut dağıtım ve sinema salonu yapılanmasına alternatif bir model oluşturmuş durumda. Bu model, filmlere bir ay boyunca, seansları azalarak da olsa, vizyonda kalma şansını sunuyor. Geniş kitlelere hitap etmeyen ve vizyon şansı bulmakta giderek zorlanan filmler Başka Sinema sayesinde yer bulunuyor. Böylece seyirci için alternatif yaratılıyor. Bu projenin kalıcılığını ve etkilerini birkaç yıl sonra görmeye başlayacağız. Başka Sinema sadece bir gösterim proje değil, aynı zamanda bir sinema kültürü yaratma projesi. Hem sektörün hem de seyircinin destek vermesi gereken bir model.

Kategoriler

Şapgir