Diyarbekir’den Yerevan’a bir yol

Diyarbekirli bir grup Ermeni, ilk kez Ermenistan’ı ziyaret etti. Bu uzun ince yolda onlara eşlik eden Pakrat Estukyan'ın kaleminden yolculuğun hikayesi..

Fotoğraflar: FIRAT AYGÜN

Pek çoğu uzun yıllar boyunca ağır baskı koşulları altında kimliklerini gizlemek zorunda kalan, ancak son yıllarda, özellikle Surp Giragos Kilisesi’nin restorasyonu ve Sur Belediyesi’nin düzenlediği Ermenice dil kursları sayesinde kaybettikleri kültürleriyle yeniden ve büyük bir heyecanla bağ kuran Diyarbekirli Ermeniler için için yolculuğun anlamı büyüktü. Ermenistan Diaspora Bakanlığı’nın Ari Dun (Eve Gel) projesiyle gerçekleşen seyahatte, kendilerini gerçekten de evlerinde hissettiler, Diyarbekir’den çok uzakta, kaybettikleri nine ve dedeleriyle âdeta yeni bir bağ kurdular. Grupla birlikte uzun ince bir yolda yolculuk eden Pakrat Estukyan, bu anlamlı buluşmayı anlattı.

PAKRAT ESTUKYAN
pakrates@yahoo.com

Bingöl çıkışındaki “Yılmazlar” tesislerinde birkaç saat önce Diyarbekir’den yola çıkan otobüsü beklerken, 14. Munzur Festivali’nin coşkusu ile doluydum. İkindi saatlerinde Diyarbekirli dostlarla kucaklaştık Bingöl’de. Tuhaf bir heyecanla dolu 47 kişiydiler. Aralarında dostlarım, arkadaşlarım da var ama çoğu ile ilk kez karşılaşıyoruz. Aslında onlar bir mucizenin, Aziz Giragos mucizesinin somut kanıtları.

Bilmeyenler için not edelim, Aziz Giragos, Diyarbekir’de birkaç yıl önce onarılarak ibadete açılan Ortadoğu’nun en büyük Ermeni katedrali. Mucize ise bu ibadethanenin açılmasıyla görünür olan Diyarbekir Ermenileri. O saate kadar tamamen yok olduğuna inanılan birkaç yüz kişilik Ermeni toplumu da sanki kiliseyle birlikte onarılmış, görünür olmuşlar. Bu kadim şehrin simge isimlerinden Antranik Zor, ya da hemşehrilerinin tanımıyla Anto Dayı, bu dünyadan göçtüğünde “Diyarbekir’in son Ermenisi öldü” diye yazmıştı gazeteler. Ardından o “son Ermeni” ifadesi Baydzar Nine ve eşi Sarkis için kullanıldı bir süre de. Ama hayatın gerçeği gösteriyor ki, bundan sonra böylesi kesin ifadelere başvurmadan önce bir kez daha düşünmek lazım.

Kapalı sınır

Uzunca bir yol var önümüzde. Kilometre itibarı ile mesafesi belli olan, ama süresini o kadar kolay kestiremediğimiz uzunca bir yol. İşte bu yüzden de arkadaşlarının gezi boyunca “Serok” (Başkan) diye seslendikleri Gaffur, kafileyi fazla zorlamak istemiyor. Hemen her uygun yerde kısa molalar verdiriyor sürücülere. Erzurum molası biraz uzuyor. İnsanlar buraya özgü ünlü cağ kebabını tatmak, ardından da kentin tarihi dokusunun, koyu gri taş yapılarının gölgesinde stepin akşam serinliğinin keyfini çıkarmak istiyorlar. Menzil uzun olunca varma telaşına kapılmıyoruz.

Ama bu rahatlığın faturasını ne yazık ki birkaç saat sonra oldukça pahalıya ödeyeceğiz. Posof’tan Gürcistan’a açılan sınır kapısı geceyarısı kapanıyor. Oraya vardığımızda sınır kapısı yerine bir bariyerle karşılaşıyoruz. Türk Gözü sınır noktası kelimenin tam anlamıyla bir dağ başı.

Neyse ki otobüsteki kadınlar cevval ve becerikli. Çevreyi kolaçan edip, salaş bir baraka buluyorlar. Önünde sacdan bir semaver. İçi suyla dolu, üstelik çay da var. Udi Yervant, Sami, Nevzat, yine birilerinin bizim için hazırlayıp bıraktığı tahtaları, kuru dalları tutuşturup çayı demliyorlar. Birkaç saat önce sıcaktan bunalan bizler, gecenin ayazında o ateşle ısınıyoruz şimdi. Gün ağarınca semaverin, çayın, talan ettiğimiz odunların sahibi de sökün ediyor. Yine kadınlar devrede, adama kahvaltılık bir şeyler getirmesini söylüyorlar. O da sarılıyor cep telefonuna. Biraz sonra domates, hıyar, zeytin ve Kars kaşarından ibaret kahvaltılarımız hazır.

Diaspora Bakanlığı’nda

Sayılı gün geçer de sayılı saatler geçmez mi? O da geçiyor ve saat dokuzda sınır kapısı açılıyor. Neyse ki işlemler fazla uzamıyor ve Gürcistan‘a giriyoruz. Giriyoruz ve neredeyse girmemizle çıkmamız bir oluyor. 50-60 kilometre sonra bu kez Ermenistan’dayız. İlk durak Gümrü şehri. Gecenin serininde Rusların borç çorbası, içenlerin içini ısıtıyor. Yerevan’da Şirag otelin kapısına park ettiğimizde pazar gününü de geride bırakmış olduk, başka bir deyişle, Diyarbekir’den ayrıldıktan 36 saat sonra düzgün bir yatağa kavuştuk. Şirag Otel, Yerevan’a gelen İranlıların tercih ettiği bir otel. Bu durum otele çok önemli bir özellik de kazandırmış. Şehirdeki otellerden sadece Şirag’ın tuvaletlerinde taharet musluğu var. Mağdurları için bulunmaz nimet.

Yerevan’da ilk sabaha uyanıyoruz. Kahvaltıdan sonra Diaspora Bakanlığı’na gidiyoruz. Bakanlık otele yürüyüş mesafesinde. Bakan Hranuş Hagopyan yurt dışında olduğundan burada grubu müsteşar Firdus Zakaryan karşılıyor. Grubun yapısından ötürü bu tür karşılaşmalarda olağan olan resmiyet kısa sürede yok oluyor. Taraflar birbirleri ile tercüman vasıtası ile konuşsalar dahi gözleri, vücut dilleri karşılıklı olarak duygularını paylaşmalarına yetiyor. Sur Belediyesi’nin düzenlediği Ermenice kursundan anımsadıkları sözcükleri her fırsatta kullanmaya gayret ediyorlar.

Kimlikle buluşma

Vakıf yönetim kurulu üyesi Gaffur Türkay burada yaptığı konuşmada, bu seyahatin katılımcılar nezdindeki önemine işaret ederek, son yılların en önemli aşamalarından birini geçtiklerini söyledi. “Yaşadığımız şartlarda ve ortamda Ermeni kimliğimiz ile bir kopukluk oluştuğu yadsınamaz bir gerçek. Ancak bu seyahat, atalarımızın uzak hatırasında kalmış olan değerlerin ete, kemiğe bürünmesini sağlıyor. Ermenilerin bir halk, bir ulus olduğu, devleti, ülkesi ve kurumlarıyla var olduğunun bilince çıkması anlamında çok değerli bir deneyimi yaşıyoruz. Bu ziyaret çok sağlıklı bir yüzleşmenin aracı oldu. Gerçekleşmesine katkı sunan herkese, tüm yetkililere teşekkür ediyoruz.”

Diyarbekir Ermenilerinin Ermenistan seyahati, Diaspora Bakanlığı’nın Ari Dun (Eve Gel) projesi kapsamında gerçekleşti. Bakanlık her yıl yaz aylarında özellikle Diaspora gençlerinin Ermenistan’la tanışmasını, ülkenin dili, tarihi, sanatı ve kültürü hakkında fikir sahibi olmalarını amaçlıyor. Bu kapsamda ülkenin tarihi ve kültürel zenginliklerini görebilecekleri günlük ören yerleri veya müze turları düzenliyor. Bu program Diyarbekir kafilesi için de aynen uygulandı. Sabah saatlerinde ise şehir merkezindeki okullardan birinde 50 dakikalık dersler gerçekleştirildi.

Ermenice, Türkçe, Kürtçe 

Diyarbekirli Ermenilerin önemli etkinliklerinden biri de, Cuma akşamı, şehir dışında, Kağtsratir köyünde gerçekleştirdikleri “Diyarbekirliler gecesi” oldu. Geceye kimi Diyarbekirliler yöreye özgü giysileriyle katılarak ortama çok şık bir hava kattılar. Gruptaki müzisyenler Udi Yervant ve Isdepan İlhan ise söyledikleri Ermenice, Kürtçe ve Türkçe parçalarla büyük bir coşku yarattılar. Bu geceye konuk olarak katılan Pakrat Episkopos ve Diaspora Bakanlığı yetkilisi ise yaptıkları konuşmalarda evrensel barışa duyulan özlemi dile getirerek savaşın ve düşmanlıkların halkın bereketini ve refahını da yok ettiğini söylediler. Musa Yağan’ın Kürtçe seslendirdikleri dışında Ahmed Arif, Yeğişe Çarents ve Hovhannes Şiraz şiirleriyle taçlanan gece geç saatlere kadar aynı coşkuyla devam etti.

Sadece Diyarbekir değil bütün bölge oradaydı

Yaşları 18 ile 80 arasında değişiklik gösteren Diyarbekirli Ermenilerden azımsanmayacak bir kısmı ise burada yaşayan akrabaları ile buluşma imkanına kavuştu. Üç kişi dışında grubun tamamı Diyarbekir’den geldiği halde, aralarında Sasun, Batman, Silvan, Urfa, Antep, Mardin kökenli olanlarla çok daha geniş bir coğrafyayı temsil etmekteydiler. O yüzden de günlük turlar tamamlandıktan sonra hemen her akşam üçerli, beşerli gruplar halinde akraba ziyaretleri gerçekleştirildi. Sonuçta Diyarbekirliler Ermenistan’da geçirecekleri günleri dolu dolu yaşamak uğruna uykularından kolayca feragat ediyor, bitmek bilmeyen sosyokültürel ve siyasi sohbetlerini içlerinden birilerinin odasına kadar taşıyorlardı. Lobide, kafeteryada ve odalarda sürdürülen bu sohbetlerin konuları da katılanların yaşlarına ve ilgi alanlarına göre değişmekteydi. Örneğin Dr. Narin’in ilgisini çeken şey sağlık kurumları, hastaneler iken, emekliler toprak veya mülk alımının şartlarıyla, orta yaştakiler çifte vatandaşlık imkânlarıyla ilgilenmekteydi.

11 Ağustos Pazartesi günü Sevan Gölü’nü ziyaret eden Diyarbekirliler, salı günü Şirag Otel’den ayrılarak beş günlük kamp gerçekleştirecekleri Dzağgatsor şehrine hareket ettiler. 1980 Olimpiyatları öncesinde, Sovyet sporcularının kamp yapması için inşa edilen tesislerde konaklayan grup Ermenice, halk müziği, halk dansları ve tarih öğrenimi gibi etkinliklere katıldı.

17 Ağustos’ta Ermenistan’dan ayrılacak olan grup, Tiflis’te bir gün geçirdikten sonra, Sarp sınır kapısından Türkiye’ye gelecek. Yol güzergâhı üzerindeki tarihi Ani kentindeki harabeleri de ziyaret eden Diyarbekirliler, önümüzdeki çarşamba günü şehirlerine dönmüş olacaklar.

Rahime oldu Anjel

Gezi sırasında gerçekleşen bir olay, diğerlerine kıyasla çok daha derin izler bıraktı. Grubun Eçmiadzin kentini ziyareti esnasında, bu şehirdeki Meryem Ana ilisesinde iki vaftiz töreni gerçekleştirildi. Diyarbekirli Rahime ve Sami, vaftiz olarak Anjel ve Isdepan adlarını aldılar. Pakrat Episkopos Kalıstanyan’ın icra ettiği törenin ardından yerel 'Şoğagat' televizyonuna verdiği demeçte Anjel, “Bu kararımdan eşim ve çocuklarımın haberi yok. Döndüğümde nasıl bir tepki vereceklerini bilmiyorum. Ama dedemin mezarında şimdi daha huzurlu yattığına eminim” dedi. Isdepan ise dinsel inancının zayıf olduğunu, ama vaftizin Ermeni kimliğinin önemli unsurlarından biri olarak değerlendirildiği için bu kararı aldığını söyledi.