YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

“Irkçı bir cinayet değildir” diyemediniz

Devletimiz bazı yıldönümlerini atlamıyor. Hrant Dink cinayetinde mahkemenin ‘örgüt bulamayan’ kararı, öldürüldüğü gün olan 19 Ocak’tan birkaç gün önce gelmişti, beşinci yılda. Sevag Balıkçı davasında da, “Kaza ile ölmüştür” kararı, Sevag’ın 24 Nisan’a denk gelen bir Paskalya bayramında öldürülmesinden iki yıl sonra geldi. Paskalya’nın bu yıl önümüzdeki pazara denk geldiğini düşünürsek, bu konudaki hassasiyetine uydu devlet. İki yıl sonra “Alın size karar, böyle anın” dedi.

Davada karanlıkta kalan o kadar çok nokta var ki. Değişen ifadeler, korkutulan sanıklar, olay sonrası alelacele bölüğün kazan dairesinde yapılan ‘nasıl ifade verelim’ konulu toplantılar, incelenmeyen deliller, olaya ait olmayan deliller, senaryoya uymayan bir olay yeri tablosu, gereğince incelenmeyen bir olay yeri. Her şeyin ötesinde, sağcı görüşleriyle bilinen bir gencin, bir 24 Nisan günü ‘kazaen’ Sevag’ı öldürmesi. Arkadaşmışlar meğer.

Baştan beri yolunda gitmeyen, kamuoyu ilgisine de mazhar olamayan bir dava bu. Her duruşmada Diyarbakır’daki 2. Hava Kuvvet Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nin önünde adalet arayan bir avuç insan. Sevag’ın annesi, babası, ablası, Sevag İçin Adalet ekibi ve bu tür davaları yorulmadan takip eden birkaç dost daha. Bu kadardı, Sevag için adalet arayanlar. Umutsuzca, her duruşmada o komutanlığın kapısına dikildiler, gri, kasvetli bir gökyüzünün altında basın bildirilerini okudular. Kısa bir haber oldular, geçti gitti. Bu ülkenin çoğu davaya, çoğu yaraya yaptığı gibi.

Karar Yargıtay’a gidecek. Onanırsa, sanık Ağaoğlu hapse girecek. Üç yıl yatacak. Ve bu dava böylece kapanmış olacak. İnanmayabiliriz ama, Ağaoğlu belki Sevag’ı gerçekten kazayla öldürmüştür. Olabilir de. Zaten bütün mesele gelip burada düğümleniyor. Çünkü Sevag’ın nasıl öldüğü AY-DIN-LA-TIL-MADI.

Meselemiz budur. Sevag’ın annesini, babasını, ablasını, sevenlerini, bütün Ermeni cemaatini ve bu konuya hassasiyet gösteren bütün kamuoyunu, midesine yumruk yemiş gibi iki büklüm bırakan budur. Sevag’ın annesine “Neden? Bunun yanıtı bulunamadı. Bulunsaydı kendimizi Ermeni, öteki olarak değil, toplumun geniş kesimine ait bir birey gibi hissedecektik” dedirten budur. Muhtemelen, kararın verildiği akşam bütün bir cemaat bunu hissediyordu. Aynı Hrant Dink kararının verildiği akşam hissedildiği gibi. Devlet bir kez daha şunu demişti: “Bu ülkede bazı cinayetler, bilerek, kasten karanlıkta bırakılır. Çünkü bu devlet böyle kurulmuştur. Bu da onlardan biri.”

Bir de şunu yaptı devlet: Bu davanın böyle bitmesiyle, son zamanlarda artan, askerde, kaza süsü verilmiş cinayetlerin, intihar denen şüpheli ölümlerin, koşullara dayanamayıp intihar edenlerin niçin ölümü seçtiğinin de hakkınca soruşturulmayacağını ilan etti. Askerlik bu ülkede çoğunluk için zordur. Ama çoğunluktan olmayanlar, Ermeniler, Rumlar, Yahudiler, Kürtler, Aleviler için çok daha zordur, bir kâbustur. Ülkenin her yerine sinen militarizm burada çoğunluğun tahakkümüyle katmerlenir ve herkesi ezer, unufak eder. Kimilerinin de canını alır. Bu sistem böyle gidecek. Bunu anladık.

Özetle: Bu dava başkaydı. Bu ülkenin neredeyse her yerine sinen Ermeni düşmanlığıyla yüzleşmek için bir fırsattı. Yine yüzleşilmedi. Davanın ve Sevag’ın üzerine koca bir örtü serildi. Bu yılki Zadig’imizi de böyle kutluyoruz.