VAHAKN KEŞİŞYAN

Vahakn Keşişyan

Diasporada milliyetçilik

Agos ‘Ayrı dünyaların Ermenileri’ demiş olsa da, Diaspora nüfusunun çoğunluğu için, tek bir çeşit Ermeni vardır. Ve tabii ki, bu Ermeni, milliyetçidir. İçeriden baktığımızda, militarist bir şarkıyı desteklemek hiç de milliyetçilik olarak algılanmaz. 90’lardan beri, bu tür şarkılara alışkınız. Alışkanlıktan öte, gurur da duyuyoruz bu şarkılarla. Çünkü, Ermenistan bağımsızlığını kazanmadan önce Ermenice şarkılara hasrettik, ve bağımsızlığın hemen ardından bu tür şarkılar geldi. Yüzlerce, belki de binlerce militan-milliyetçi şarkı, Sovyetler Birliği zamanında bastırılmış olan milliyetçi duyguların ifadesi oldu. Malum, Karabağ Savaşı vardı ve bu savaşın yarattığı etki sanat dünyasında da yankısını bulmuştu. Bu şarkılardan en ünlüleri, Nune Yesayan’ın ‘Baderazm ek gnum’u (Savaşa Gidiyorsunuz), Şuşan Bedrosyan’ın ‘Sbarabed’i (Komutan) ve –aktivist bir şair-müzisyen olan–Ruben Hakverdyan’ın ‘Sarerı mer çi mınan ander’idir (Dağlarımız Sahipsiz Kalmasın). Bu şarkılar ve yarattıkları pop kültürü, Ermenistan’ın sınırları içinde kalmayıp, Diaspora’ya da yayıldı.

Ama sonra Karabağ Savaşı bitti. Bağımsızlığın ilk yıllarındaki coşku da biraz söndü. Serj Sarkisyan’ın, savunma bütçesinden böyle şarkılara finansman ayırmasına, ya da mesela Şuşan Bedrosyan’ın milletvekili seçilmesine rağmen, bu tür şarkıların modası geçti. Ya da, geçen seneye kadar geçmişti; bu yıl düzenlenen Ermenice şarkı yarışması Tsovits Tsov’la, ‘retro’ olarak geri döndü. 2000’li yıllarda Ermenistan’ın müzik dünyasındaki kilit isimler militarist şarkılar üretmemiş, pop-rock, rap, ve hatta reggae müzik yayılmaya başlamıştı. Ama mesele tam da burada: 90’ların milliyetçi-militarist şarkıları, Diaspora’daki popülerliklerini sürdürdüler. Diaspora’da ‘heğapokhagan’ (devrimci) olarak nitelendirilen ve her vesileyle, ‘playlist’ olarak, neredeyse hep aynı sırayla çalınan şarkılar var. Ermenistan’dan gelen şarkıların bir kısmı bu listeye girmeyi başardı. Bir şarkının bu listeye girmesi, her pazar günü, ailelerin bir araya gelme vakti olan öğle saatlerinde Beyrut’taki Vanatsayn radyosundan dinlenmesi, ve tüm festivallerde, düğünlerde, bin bir çeşit etkinlikte var olması demektir.

Bu nedenle, neticeleri tüm Ermenilerin verecekleri oylarla belirlenecek olan bir yarışmaya böyle bir şarkıyla katılmak, stratejik bir karar. İstanbul’dan Vomank, Beyrut’tan Garabala ve Paris’ten Medz Bazar gibi, modernist, sanatsal ve tek kelimeyle ‘iyi’ müzik yapan gruplar büyük etki yaratabilir, ama militarist olmadıkça hiç kimse anaakım olmuyor. Yarışmayı düzenleyenler de bunu çok iyi biliyor tabii ki. Burada mesele, oy toplamaktan ziyade, ilgi toplamak. Çünkü zaten oylamanın ne kadar dürüst olduğunu bilemeyiz. Cumhurbaşkanı seçimlerinde, ya da meclis seçimlerinde oylamalar ne kadar dürüst oluyor ki, şarkı yarışmasında dürüst olsun... Ama elbette, yarışmaya Diaspora’dan ilgi toplamak önemli, ve bunun için askeri içerikli şarkılar çok elverişli. Kısacası, birçok başka alanda olduğu gibi, bu alanda da, Ermenistan, Diaspora’nın milliyetçi damarı üzerinde cambazlık yapıyor.

Diaspora’nın büyük kesimi ise bu şarkıları dinleyerek bir yandan vatan hasretini gideriyor, bir yandan da ütopyasının kurgusunu yaşıyor. Onyıllar boyunca beslenen milliyetçilik, artık soykırım anılarından ve yok olma tehdidinden kurtulmuş olan milliyetçilik, kendi başına, koca bir dev haline gelmiş durumda. Şarkıların militarist olanlarının seçilmesi, bu milliyetçiliğin tezahürlerinden sadece biri. Bu toplumsal ruh halinin tek neticesi de, militarist bir şarkın tercih edilmesi değil. Bu ruh halinden faydalanan ve aynı zamanda onu besleyen büyük bir altyapıdan sözetmek gerekiyor. Tamam, Batı’da işler yolunda gidiyor gibi ama Ermenistan’dan Suriye’ye, Lübnan’dan Karabağ’a, Rusya’dan Irak’a, bu bölgelerdeki Ermenilerin durumu hiç de öyle, ‘denizden denize’ hâkim olmayla tarif edilebilecek gibi değil. Bir bardak suya muhtaç durumda olanlar dahi var. Yoksa bu eksiklerin üstünü örtmek için mi bize militarist şarkıları empoze ediyorlar?