Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin tenzilatı yolda
Son kaleler kuşatma altında. Koçbaşı Britanya epeydir yükleniyordu, muradına ermekte olduğunu söylemek mümkün bugün.
Danimarka ve İtalya tarafından kotarılan, 10 Aralıkta Avrupa Konseyi (AK) Adalet Bakanları Konseyinde 46 üye ülkeden 27’sinin imzaladığı ortak beyan Sözleşmenin göç ve ilticayla ilgili maddelerini delme amacını taşıyor.
Girişimin önümüzdeki Mayıs Kişinev’de AK Dışişleri Bakanları Konseyince onaylanması ve akabinde Sözleşmenin göç ve iltica hakkına ilişkin maddelerinde tadilata gidilmesi kuvvetle muhtemel. Mutfak, malzeme hazır: AK Genel Sekreteri “göçmenler Avrupa’nın misafirperverliğini istismar ediyor”, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başkanı ise “Sözleşme dinamik bir metin olmalıdır” demiyorlar mı?
***
Metnin dibacesi bir âlem: Evvela, hep olduğu gibi AK’ne, Avrupa değerleri demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve Sözleşmeye inancımız tamdır diyor. Ardından şimdi Avrupa’nın sabrını sınayan karmaşık ve yıkıcı sorunlar, 1950’lerin başlarında Sözleşme kaleme alınırken öngörülmemişti iddiasında bulunuyor. Külliyen abartı, zira beyanın hedefindeki iltica hakkı ve göç, savaş sonrası Avrupası’nın en acil sorunlarından biriydi. Neredeyse bütün Avrupa perperişan, yollara dökülmüştü.
Ve baklayı ağızdan şöyle çıkarıyor: “Bu zorlukları uluslararası hukukla tam uyum içinde ele alırken, devletlerin ulusal güvenliği koruma görevi vardır”!
Akabinde “toplumlarımızın hak ve özgürlükleri, misafirperverliğimizden yararlanarak ciddî suçlar işleyenler yüzünden, diğer yanda insan ticareti ve göçmenlerin araçsallaştırılmasıyla tehdit altında” hükmünü veriyor.
Ve en sorunlu gerekçesini serdediyor: “Bu zorlukları tanımamak ve bunlara yanıt vermemek, Sözleşme’nin koruduğu en temel hak ve özgürlükleri baltalama ve Sözleşme sisteminin bütününe yönelik güveni aşındırma riski taşır.”
Düz mantığı özetlersek: Sözleşme istismar edilirken ulusal güvenliğimize zarar vermekle kalmıyor, kendi kurucu felsefesine de zarar veriyor. Eğer kendimizle birlikte ‘Sözleşmey’i de korumak istiyorsak metin gözden geçirilmelidir. Ve aslında günümüz koşullarına uyarlanarak içi boşaltılmalıdır.
Gelelim iddia ve taleplere:
Göç ve iltica konusunda asıl sorumluluk devletlerindir, AİHM’in değil.
Sözleşme devletlerin temel hükümranlık haklarından olan yabancıları kontrol etme hakkına engel olmamalı.
Sözleşme günümüzün göç, güvenlik ve suç sorunlarına cevap vermede yetersiz olduğundan yorum ve uygulamada değişim gerekiyor.
Göçmen hakları ile kamusal güvenlik arasında yeni bir denge gerekiyor.
Ağır suç işleyen yabancılar aile bağları ve ikamet sürelerine bakılmaksızın kolay sınırdışı edilebilmeli.
İnsanlık dışı ve aşağılayıcı muamele tanımı çok geniş olduğundan yargı sınırdışı kararlarını engelliyor, dolayısıyla işkence yasağı daha dar yorumlansın.
Göç yönetimi sığınmacıların üçüncü ülkelere gönderilmesi (Britanya’nın Ruanda modeli); geri kabul, iade ve başvuru dışı bölgelerdeki uygulamalara (offshore iltica) Sözleşmenin engel olmaması gerekiyor.
Göç, özellikle Belarus, Rusya gibi ülkelerce silah olarak kullandığından Sözleşmenin buna karşı devletlere özel koruma alanı tanıması gerekiyor.
***
Hatırlanması gereken Britanya ile Danimarka’nın bu beyanda talep edilen değişikliklerin neredeyse tamamını şimdiden kendi yasa ve yönetmeliklerine uygulamaya başlamış olmaları.
Keza, Avrupa Birliği 2024’te kabul edilen ancak seneye tam kapsamla yürürlüğe girecek olan yeni Göç ve İltica Paktı’nda çok benzer uygulamalara yöneldi.
Pakt, göçü daha etkin yönetmek amacıyla daha hızlı prosedürler, sınırda tarama uygulamaları, ortak bir “güvenli kaynak ülkeler” listesi ve daha sıkı geri gönderme kuralları içeriyor.
Başlıca unsurları arasında, düzensiz yollarla gelenler için zorunlu sınır kontrolleri, güvenli kabul edilen ülkelerden gelen başvuruların hızlandırılmış şekilde değerlendirilmesi (reddedilmesi) ve sınır dışı işlemlerini kolaylaştıran yeni “geri dönüş direktifi” yer alıyor.
Sözün özü, tüm bu düzenlemeler, daha hızlı karar alınmasını ve geri göndermelerin artırılmasını hedefliyor.
***
Avrupa hukukunun son kaleleri, güvenlikçi Kale Avrupası’na feda edilmekte. Yalnız, bedende açılmış bu derinlikte gediklerle hukuk kalesi hepten ayakta kalamayabilir.

