İyiyi kuracak deneyimler
Geçen ay Avlu Sanat Galerisi’nin davetlisi olarak Eskişehir’deydim. Uzun yıllardır gitmediğim şehri bu defa biraz dolaşma imkânım oldu.
Belki benim dolaştığım yerlere özgüdür ama gördüğüm kadarıyla şehir, geniş caddeleri ile insana ferahlık duygusu veriyor. Yeşil alanlara dokunulmamış ya da yeni yeşil alanlar yaratılmış gibi kendinizi betonun içinde hapsolmuş hissetmiyorsunuz, yeşilin içinde soluklanıyor, nefes alıyorsunuz.
Gençlerin yoğunluğu ve cıvıltısı içinizi neşe ile dolduruyor, burası üniversiteler şehri. Adım başı, kültür sanat atölyeleri, müzelerle karşılaşıyorsunuz. Belediye bisiklet yolları yapımına da başlamış.
Son gittiğimde şehrin ortasından geçen Porsuk çayı pislik içindeydi ve kokuyordu. Porsuk, temizlenmiş, üzerinde gondollarla geziliyor. Restore edilen odun pazarı, şehrin en çok turist çeken alanı. Toplu ulaşım olanaklarıyla, geniş caddeleri, yeşili ve bisiklet yollarıyla şehir insana göre tasarlanmış, demek ki istenince oluyormuş. İnsanda yeniden gelmeliyim hissi uyandırıyor.
Avlu Sanat Galerisi ise mekânıyla insanıyla adım attığınız andan itibaren samimiyetin, dostluğun ve dayanışmanın bütün sıcaklığıyla karşılıyor sizi, sarıp sarmalıyor.
Çok kıymetli dostlar edindim burada. Söyleşi sonrası kurulan sofranın, sohbetin tadı hâlâ damağımda.
Avlu Sanat’ın hikayesi, kendilerinin aktarımıyla şöyle:
“Avlu Sanat’ın kuruluş yolculuğu, ressam Gülser Tuna’nın çalışmalarını sürdürme ihtiyacıyla eşi Yüksel Tuna’yla birlikte bir ev kiralamasıyla başlıyor. Eskişehir’in Odunpazarı semtinde iki katlı eski bir ev. Bütçeleri iki emekli maaşından oluşuyor. Bu nedenle Yüksel Tuna, evi resim atölyesi ve galerisine tümüyle kendi çalışmasıyla dönüştürüyor. Mutfak düzenlenmesindeyse Avlu Sanat dostları yardımcı oluyor.
Binanın açılışı 15 Eylül 2023 tarihinde çok sayıda Eskişehirli ressamın yapıtlarıyla yer aldığı Karma Sergi ve yazar Nalan Barbarosoğlu’nun konuk edildiği edebiyat söyleşisiyle gerçekleşiyor. Kâr amacı taşımayan amatör platform için Eskişehir Avlu Sanat adı seçiliyor. Daha sonraki tarihlerde Büyükşehir Belediyesi’nin aynı adı taşıyan bir sanat merkezi açmasıyla platformun adı bu kez Eskişehir Avlu Sanat Galeri olarak değiştiriliyor.
Bina o tarihten sonra başka yazarların katıldığı edebiyat, resim sanatı, kent mimarlığı gibi değişik alanları kapsayan söyleşilerin, müzik, resim, seramik atölyelerinin, okuma gruplarının küçük ölçekli konserlerin yanında avlusunda çok sayıda sokak kedisine de ev sahipliği yapıyor.
Avlu Sanat Galeri’nin dostlarından oluşan düzenli bir izleyici topluluğu var. Etkinlikler ücretsiz.
Sokak canları için mama dışında bağış kabul edilmiyor.”

Şayet bir gün yolunuz Eskişehir’e düşerse, Avlu Sanat Galerisi’ni ziyaret etmenizi öneririm.
İnsan olmak esasında diğerleriyle ortaklaşmak, karşılaşmak ve karşılıklı bağlantı kurarak kendini gerçekleştirmek ise ki öyle, Eskişehirli dostlarımızın yaptığı tam da bu.
Etrafımızı saran karanlığa, kötülüğe inat, iyiyi kuran deneyimler, çok kıymetli.
Ben bu yazıyı söyleşi sırasında sorulan bir soruya ve sorunun yol açtığı diğer sorulara değinerek bitirmek istiyorum.
Eskişehir'de Ermeni var mı?
Karşılıklı sohbet şeklinde geçen söyleşi sırasında katılımcılardan biri söz aldı ve şöyle bir soru sordu:
“Eskişehir’de yaşayan Ermeni var mı, biz bulamadık da varsa tanımak isteriz”
Samimiydi, hani varsa bir Ermeni, komşu olmayı, tanışmayı ister bir hali vardı ama söylediği şeyin kendisi başlı başına çok trajikti.
Çok yakıcı ve travmatik bir tarihe tutulmuş bir ayna gibi gerçeği bütün çıplaklığıyla yansıtmıştı ortama.
Eskişehir’de bugün aranıp da bir tane bile bulunamayan, 1915 öncesinde kiliseleri, okulları ve kulüpleri ile yoğun olarak da Porsuk kıyısındaki Hoşnudiye mahallesinde yaşayan Ermenilere ne olmuştu?
O zamanlar Kütahya Sancağına bağlı ve nispeten küçük bir yerleşim yeri olan Eskişehir’de yaşayan Ermeni nüfus 4500’ün üzerindeymiş. Bugün numunelik de olsa yok ki arıyoruz, bulamıyoruz.
Ermeni nüfus yok edildiği gibi, Ermenilere ait kiliseler, okullar, kulüpler, işyerleri, Ermeni varlığına ait koskoca bir kültür yok edilmiş, bütün izler silinmiş.
Üstelik Eskişehir’de izleri silinen sadece Ermenilere ait olanlar değil, ciddi bir Rum nüfustan geriye de hiçbir şey kalmamış.
Neredeydi Eskişehirli Rumların kiliseleri, okulları, kulüpleri, bunlardan da iz yok.
Anadolu’nun dört bir yanında olduğu gibi burada da Hıristiyan nüfus yok edildiği gibi bu gruplara ait bütün yaşam müesseseleri, bütün dini ve kültürel varlıkları, ekonomik varlıkları tahrip edilmiş, geriye iz bırakılmamış.
Varın bu yapılanın adını da siz koyun.

