LEVON BAĞIŞ

Levon Bağış

OBUR

Kilisenin mimarisi muazzam. Adaya uzaktan baktığınızda heybetiyle büyülüyor. Ama benim esas hayranlığım rölyeflerine. Adanın kıyısına adım atar atmaz kilisenin dört duvarında kutsal kitaptan sahneleri görüyorsunuz. Ama bütün o hikâyeleri gölgede bırakan tek bir motif var: üzüm salkımları. Duvarların dört yanını ince ince nakış gibi işlenmiş üzümler süslüyor. O rölyefler bize bu coğrafyada üzümün sadece meyve değil; kültürün, belleğin, hatta inancın parçası olduğunu söylüyor. Neredeyse 8.000 yıldır yani ilk şarap üretildiği günden beri buralarda şarap imal ediliyordu. Ne yazık ki Van’ın en önemli miraslarından olan Erciş Karası, neredeyse 100 yıldır şaraba işlenmiyordu.

Yattığı hastaneye köfte-ayran gönderip içlerini rahatlıyorlar. Ama akıllarına gelmiyor ki, belki de o çocuk o köfteyi annesiyle yemek istiyor. Asla sormuyorlar, bu çocuğun neden orada kaldığını.

Savaşan kimseyi savunmuyor, hak iddia etmiyorum. Sadece, mevzu Ermeniler olunca yalanlara inanmanın bu kadar kolay olması içimi acıtıyor. Her hissiyata alışır da insan, yalnızlık en zor alışılanı galiba.

Umaminin temel tat olarak kabul edilmesi 1985 yılını bulmuş. Kabul görmesinin bu kadar uzun sürmesinin nedeni çok karmaşık bir tat ve yapıya sahip olması.

Yaz bitti ama sıcaklar devam ediyor. Bu sene kış zor kış geçecek diyenler çok. Gelecek havayı şimdiden tahmin etmek zor olsa da, eninde sonunda kış gelecek. Havalar sıcakken roze şarapların keyfini çıkarmaya çalışmak lazım.

Üzümü olgunlaşmadan tüketmemeye de yarayan ‘üzüm bayramı’ da tıpkı şarabın adı gibi bin yıllara direnen bir âdet olarak ‘Verapohum Surp Asdvadzadzin’, yani Meryem Ana’nın göğe alınışı şeklinde, bu sefer Anahit’in adıyla değilse de başka bir kutsal kadının adıyla devam ediyor.

Oysa Lübnan inatla yaşamayı, hem de iyi yaşamayı seçenlerin de ülkesi.

Bağbozumu vakti sadece üzümün toplandığı zamanı anlatmaz. Bağbozumu, Anadolu için aynı zamanda bir mevsimin adı ve bin yıllardır kutsal addedilmiş bir zaman dilimi.

Meyhane sadece meyhane değil, aslında bir kültürün, bir yaşam biçiminin göstergesi.

Polonyalı Simeon 1608 ile 1619 yılları arasında yaptığı gezileri anlattığı seyahatnamesinde, bağbozumu zamanı Malatya’ya vardığını belirtir ve ekler: Şehirde kimse yoktur. Şehir halkı üzümleri toplamak için bağlara gitmiş, şehir boşalmıştır. Tarih boyunca, belki de şarabın ilk bulunduğu günden beri bağcılık yapılan Malatya ve özellikle Arapgir bölgesi hep bağcılığıyla meşhur olmuş.