Ey sanat! Söyle nedir ederin?

Lora Sarı, Sel Yayıncılık’tan çıkan ‘Paha Biçilemez: Kültür, Ekonomi ve Sanatta Değer Kavramı’ kitabı üzerine yazdı.

LORA SARI

Kültür ve sanat ekonomisine ilişkin makalelerin yer aldığı, ekonomist Michael Hutter ve David Throsby tarafından derlenen, 'Paha Biçilemez: Kültür, Ekonomi ve Sanatta Değer Kavramı' Sel Yayıncılık etiketiyle raflardaki yerini aldı. Sanat ve kültürde değer üzerine yapılan araştırmaların iç açıcı cevaplarla sonuçlanamamasının sebebini, bu alanda çalışma yürüten akademisyenlerin konuyu kendi disiplin sınırları içinde ele almaları olarak gören kültür ve sanat ekonomisi ve ekonomi politikaları dallarında uzman profesörler, Hutter ve Throsby, konunun disiplinler arası bir tartışma zemininde incelenmesi gerektiğini düşünerek, 2000 ve 2004 yılında Sanatta Değer Biçme Pratikleri' adlı iki atölye çalışması gerçekleştirdiler.

Paha Biçilemez: Kültür, Ekonomi ve Sanatta Değer Kavramı
Michael Hutter ve David Throsby
Çeviri: Ceren Yalçın
Sel Yayıncılık
295 sayfa.

İlk atölyede ekonomistler; sanat, edebiyat ve müzik tarihçileri; sanat yönetmenleri ve sanatçılar bir araya gelirken, ikinci atölyede bu gruba estetik felsefeciler, edebiyat akademisyenleri, antropologlar ve siyaset bilimcileri de ekleniyor. Atölyeye katılan akademisyenlerin çoğu, yukarıda sayılan disiplinlerden birkaçıyla zaten ilgileniyor ve hepsi kültür veya sanat ekonomisi konularında çalışmalar yapıyor. Atölyelerin doğurduğu fikirler ekseninde şekillenen 16 makalenin yer aldığı bu kitabı benzerlerinden farklı kılan, kültür ve sanat ekonomisinin sahip olduğu çeşitli değişkenleri göz önünde bulundurmasıyla, konuyu disiplinler arası alana taşıması oluyor.

Yanıtı çok zor bir soru

Teoride bir araya getirilebilen sanat, kültür ve ekonominin, pratikte bir arada var olması ne derece mümkündür? Piyasa tarafından parasal bir değer biçilen sanat eserleri, ekonomik değerlerden fazlasına sahiptir. Ve asıl sorulması gereken, piyasanın bir resmin, müzik eserinin veya geleneksel bir ritüelin değerini nasıl belirlediği ve tüketici için hangi değerlerin öncelikli olduğudur? Birey olarak tüketici, yapıtın siyasal, toplumsal ve kültürel bağlamlarından, başkalarının o esere biçtiği değerden etkilenebilir. Ancak sanata biçilecek değer göreceli mi yoksa mutlak mı olmalıdır? Kitaptaki makalelerden 'Sanatçının Değer Yatırımı', sanatçıların tüketici taleplerine göre şekillenen sanat eserleri üretmelerini ve böylelikle sanatın ticaretle giderek daha da iç içe girmesini tartışıyor. Bu tartışmanın beraberinde, ticari bir ürün gözüyle yaklaşılan sanat eserlerinin, içsel değerleri yok sayıldığında nasıl tehlikelerle karşılaşıldığı sorusu da gündeme geliyor.

Kitabın en ilginç makalelerinden biri 'Avusturalya Yerli Sanatı' örneğinden yola çıkarak anlatılan kültürler arası değer yaratımı konusuydu. Bir başka makalede ise, romanların, filmlerin, müziğin sahip olduğu eğlendiricilik değerleri masaya yatırılıyor, eğlendiricilik değerinin sanata değer biçmede ne derece yer aldığı araştırılıyordu. Makalenin bir başka ilginç yönü de kültür eleştirmenlerinin çoğunda varolan sanat ve eğlenceyi karşı karşıya getirme eğiliminden bahsediyor olması.

1999’da New York'ta açılan ve büyük ses getiren 'Sansasyon Sergisi'nin ardından doğan tartışmaların, sanata kattığı kamusal bir değerleri anlatan, 'Karşı Sanatın Kamusal Değeri' adlı makale de okunmayı hak ediyor. Makaleye göre, bir yapıt kendi hakkında ne kadar konuşturursa değeri o kadar artıyordu, yani toplumun bizzat kendisi sanata değer katan parametrelerden biriydi.

İstanbul Bienali’nin başladığı ve sanat üzerine sohbetlerin koyulaştığı bu dönemde, ‘'Paha Biçilemez: Kültür, Ekonomi ve Sanatta Değer Kavramı' bu konularda merakınızı giderebilecek ve ufkunuzu genişletebilecek güçte bir içeriğe sahip.

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ