Türkiyeli tarihçilerin Bloch’tan öğreneceği çok şey var

Tarihçi Ümit Kurt, İletişim Yayınları’ndan çıkan ‘Tarih Savunusu veya Tarihçilik Mesleği’ni yazdı.

ÜMİT KURT

Tarih üzerine konuşmak ve daha da önemlisi tarih yazmak epey meşakkatli bir iş. Bunu en iyi tarihçiler anlar sanırım. Bir olayı, bir dönemi ya da tarihsel şahsiyetleri analiz etmek, yorumlamak ve değerlendirmek başlı başına bir seçim yapmayı ve pozisyonu almayı gerektiriyor ya da en azından bir bakış açısına sahip olmayı. Belki de bu yüzden ‘tarih, tarihçilere bırakılmayacak kadar önemli bir meseledir’ sözü oldukça önem kazanıyor. Ancak, bana kalırsa tarih ‘sadece’ tarihçilere bırakılmayacak kadar önemli bir meseledir ve bunun yanında en çok tarihçinin ‘kendi’ meselesidir. Bu minvalde, en çok tarihçi bütün zorluklara rağmen tarihin savunusunu yapmak zorundadır.

Naziler kurşuna dizdi 

Tarih Savunusu veya Tarihçilik Mesleği
Marc Bloch
Çeviri: Ali Berktay
İletişim Yayınları
221 sayfa.

Bu noktada, bu zorluklara göğüs gererek tarihin ve tarihçinin ne derece hayati bir iş yaptığını bize kanıtlayan ve tarihçiler arasında adını altın harflerle kazıttıran bir tarihçiden bahsetmek elzem: Marc Bloch. 1929’da Annales dergisinin iki kurucusundan biri olan, Vichy rejimi döneminde Yahudi olduğu için gizlenmek zorunda kalan, 1943’te Lyon’daki direniş hareketinde Keskin Nişancılar teşkilatına katılan ve 16 Haziran 1944’te bu kentin yakınıda Almanlar tarafından kurşuna dizilen Bloch’un, ömrünün sonuna doğru kaleme aldığı, ancak tamamlayamadığı mükemmel eseri ‘Tarih Savunusu veya Tarihçilik Mesleği’ İletişim yayınlarından çıktı.

Bu eserinde Bloch, aslında tarihi ve ona hizmet etmek isterken zarar veren tarihçilere karşı savunmaya çalışıyor. Tarihçiyi bir meslek erbabı olarak tanımlayan Bloch, onun çalışma pratiklerini ve bilimsel hedeflerini bilimin ötesine geçerek araştırmaya çalışıyor. Bunun yanında, tarihin ne olması ve tarihçinin nasıl çalışması gerektiği üzerine de etraflı bir analiz ortaya koyuyor.

Az sayıda seçilmiş kişinin ayrıcalığı

Bloch’un bu önemli eserindeki meramı esasında tarihçinin çalışmalarını yayma ve öğretme yükümlüğü. Bloch’a göre, tarihçi hem akademisyenlere hem de ilkokul öğrencilerine aynı üslupla seslenmeyi becerebilmelidir. Bloch, bu derece yüksek düzeyde bir basitliğin ise yalnızca ‘az zayıda seçilmiş kişinin ayrıcalığı’ olduğunu vurguluyor.

Bloch’un kitabında ele aldığı ve tarihçiler adına üzerinde özellikle durulması gereken kavramlar var. Bunlardan biri ‘tarihin meşruiyeti’. Bu ifade, tarihin epistemolojik sorununun Bloch açısından sadece entelektüel ve bilimsel bir sorun değil, aynı zamanda yurttaşlığa ilişkin, hatta ahlaki bir sorun olduğu. Hakikaten tarihçinin bir anlamda hesap vermesi gereken sorumlulukları var. Ve bu tarihçileri irdeledikleri tarihe ve bu tarihin yapıcılarına karşı da sorumlu hale getiriyor. Bu bağlamda tarihçi olmanın getirdiği bir ahlaki sorumluluk söz konusu.

Annales’a karşı Bloch

Marc Bloch’un tarihinin savunusunu yaparken özellikle tarih metodolojisine ilişkin bu eserinde bize sunduğu oldukça önemli noktalardan biri ileri Annales tarih okulunun da çatısını oluşturacak olan pozitivist tarih anlatısına ve tarihçiliğine karşı getirilen güçlü eleştiri. 19. Yüzyılın sonlarına doğru beliren ve Auguste Comte ekolünün etkisinde olan söz konusu tarih felsefesi tarihsel araştırmaya nesnel, ‘bilimsel’ temeller vermekle birlikte, bütüncül tarih yapmak yerine, tarihsel çalışmayı konu edindiği nesneye indirgeyen faydacı bir zihniyet ve yöntemle malul. Bu anlayış Bloch tarafından yapısökümüne uğratılıyor. Zira, Bloch belirli bir çıkara yönelik olmayan entelektüel çabanın özgüllüğünü savunuyor.

İnsan fikirler ve eylemlerden ibaret değil

Bu eleştirinin özellikle Türkiye’de cari olan tarihçilik anlayışına baktığımızda bir hayli geçerli olduğunu iddia etmek mümkün. Tarihsel olguyu ‘pozitif’ bir veri alarak, onu kendi belleğinde yeniden inşa etmeyen ve bu nedenle de söz konusu veriyi adeta himeti kendinden menkul bir belgeye dönüştüren böyle bir tarih ve tarihçilik, hiçbir biçimde veri olarak alınan olgunun hangi bağlamda ve nasıl bir düşünsel atmosferde ortaya çıktığını gösteremez. Bu nedenle Bloch’un vurguladığı üzere, gerçek tarih insanı sadece fikirleri ve eylemleri ile değil, bedeni, duyarlılığı ve zihniyetiyle yani bir bütün olarak ele almalıdır.

Bloch’un tarihin bilimselliği üzerine serdettiği fikirlerin her tarihçinin kulağına küpe olması gerektiğini düşünüyorum. Unutmama gerekir ki sadece “fenomenler arasında açıklayıcı bağlantılar kurabilenler gerçek bilimlerdir” (s. 18). Dolayısıyla, tarihin de bilimler arasında yer alabilmesi için rasyonel bir tasnif ve giderek artan bir idrak önerebilmesi gerekir.

Aslında, Bloch’un, onun kurduğu ve başını çektiği eleştirel tarihçiliğin yapıtaşlarını kuran Annales tarih okulu mensubu tarihçilerin istedikleri tarih, hem genişletilmiş hem de derinleştirilmiş bir tarih anlayışı. ‘Pozitivist’ tarihçilerin yüzeysel ve dair tarih yaklaşımının karşısına, tarih alanını genişletme ve derinleştirme yönündeki bu irade, tarih bilimine özgün bir karakter kazandırmıştır.

Geçmişin bilgisi durmadan dönüşür

İyi bir tarihçi, belge sınıfı içinde anlatıyı, olgular sınıfı içinde de olayı saplantı haline getirmeyen tarihçidir. Geçmişe ait her şeyi bilemeyeciğini kabul ederek izler halindeki bir bilgiyi kullanmakla yetinmeyi, her bilimde rastlanan ‘yeniden kurgulama’ yöntemlerine başvurmalıdır. Zira, geçmiş doğası gereği, artık hiçbir şeyin değiştiremeyeceği bir veridir. Ama geçmiş bilgisi durmadan dönüşen ve inşa edilen, ilerleme halindeki bir şeydir.

Kitabın erdemi

Bloch’un bir öğrencisinin aktardığı gibi akıl ve duyarlılıkla yoğrulmuş, öğretmen ve tarihçi olduğu kadar insan ve yurttaş da olan; kesin doğrulara tutkun, ama tarih biliminin belirsizliğinin de farkında olan, engin bir bilgi birikimine sahip olmasına rağmen öğrenme, anlama ve açıklamaya aç bir bireyin eseri olan ‘Tarih Savunusu’ bize bir kez daha tarihçi olmanın aslında ne derece dayanılmaz bir ağırlığı ve aynı zamanda ne derece yaratıcı ve ahlaki bir eylem olduğunu hatırlatıyor. Kitap erdemini tam da bu noktada ifşa ediyor.

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ