Mahrum bırakıldığımız Rumların tarihçesi olarak Tatavla

Karin Karakaşlı, İstanbul’daki Rum yayıncılığına 50 yıl sonra can veren İstos Yayıncılık’ın ‘Tatavla Tarihi’ kitabını yazdı.

KARİN KARAKAŞLI

İstanbul malûm kentsel ve toplumsal dönüşümden en büyük payı alan şehirlerden. Bu kavramlar gözde olmadan çok önce de sayısız istimlâk ve zorunlu göçle mahalle dokuları kökünden değişen şehir, kuşkusuz en dramatik dönüşümlerden birini gayrimüslim azınlık nüfusun eriyişi ile yaşadı. Son dönem Osmanlı ve yakın dönem Cumhuriyet tarihinin her biri ayrı travmatik kırılma noktaları ile azalan nüfusu geride hayalet konaklar, yıkıntı kiliseler, boş okullar, anısı iç burkan meyhaneler, pastaneler ve eski dönemin bereketli özel dükkânlarıyla birlikte ironiye dönüşen bir kayıp  ‘kozmopolit İstanbul’ bıraktı. Nelerin kaybedildiğini tek bir semt üzerinden algılamak için elimizde bir özel kitap var bugünlerde. ‘Tatavla Tarihi’, Rum cemaatinin hikâyesini en ince ayrıntılarıyla gözler önüne seriyor.

150. yıla ithafen

Tatavla Tarihi
Melisinos Hristodulu
İstos Yayıncılık
396 sayfa. 

1913 yılında dönemin Pamfilos Episkoposu Melisinos Hristodulu tarafından yazılıp basılan ‘Tatavla Tarihi’, bugün Kurtuluş diye anılan semtte yaşayan köklü Tatavla Rum Ortodoks cemaatine dair eşsiz bir kaynak. Tatavla Fukaraperver Cemiyeti’nin 150. yıldönümü vesilesiyle Tatavla Aya Dimitri Kilisesi Vakfı girişimiyle yeniden gün yüzüne çıkan kitap, İstos Yayınları’nın özenli baskısıyla bu kez Çağdaş Yunanca ve Türkçe olarak iki dilli çevirisiyle karşımızda. Haris Rigas, Çağdaş Yunanca çeviriyi üstlenirken, Anna Maria Aslanoğlu ve Stefo Benlisoy Türkçe çeviri; Foti Benlisoy ve Fivos Nomikos ise yayım sürecine emek vermişler. “Bu kitap, orijinal bir eserin yalnızca bir yeniden basımı değildir” diyen editörler, hummalı bir çalışmayla yeni görsel malzemeler ve açıklayıcı dipnotların yanı sıra dönemin önde gelen Rum din adamı ve cemaat temsilcilerine yönelik özel tasarlanmış kutu bölümlerle pırıl pırıl bir iş çıkarmışlar. Kitabın satışından elde edilecek gelir, yine bir geleneğin devamı olarak İstanbul Rum toplumu içinde ihtiyaç sahibi kişilere bağışlanacak.  

Ahırdaki Tersaneliler!

Belgeye dayalı eserlerin pekçoğunda hayli soğuk, mesafeli bir hava eser. Dönemin cemaat arşivleri, Patriklik defterleri ve Osmanlı belgelerini ayrıntılarıyla inceleyen Episkopos Melisinos Hristodulu, din adamı olarak cemaati yakından bilmenin farkıyla eserine insan sıcağını katmayı da bilmiş. Dolayısıyla kitabı elimize aldığımızda bir dönemin Tatavlasında geziyormuş hissine kapılıyoruz. Eskiden beri at yetiştirilen, çok sayıda ahıra ve hayvanlara su tedarik etmek için kuyulara sahip semt adını da ahır anlamıyla bu geçmişinden alıyor. Bir dönemin mütevazı koşullu semtinin ilk sakinleri de Barbaros Hayreddin ve Piyale Paşaların deniz seferleriyle Ege, Akdeniz adaları ile Mora Yarımadası’ndan getirilip tersanede çalıştırılan savaş tutsakları ve köleler. Dolayısıyla ilk sakinlerin adı Tersaneliler. Semt, zamanla ticaret ve farklı mesleklerle uğraşan nüfusuyla hızla kalkınmış, Rum Ortodok Kilise bölgeleri içinde de nüfuzlu bir konuma yükselmiş.

İçinden sular akan semt

Episkopos Hristodulu bize tamamı Hıristiyan Ortodoks Rumlardan oluşan 20 bin nüfusluk bir Tatavla anlatıyor.  Bu dönemde çoğu ahşap üç bin civarında iki ya da üç katlı ev var. ‘Apartman’ ise yegâne kara ulaşım aracı olan tramvayın geçtiği Tatavla Caddesi’nde görülen bir istisna!

Kitabı okurken hep bir su sesi duydum. Yazar su kaynaklarını, çeşmeleri ve ayazmaları büyük bir coşkuyla anlatmış. Keza semtin önde gelen kiliselerinin oturma yerlerinden ikonalarına, taş duvarlarında yazıtlarının çevirilerine ayrıntılı tasvirleri, gerçek bir gönül bağının ürünü. Semtin canını çok yakan yangınların, itfaiye ve tulumbacı hizmetlerinin anlatıldığı bölümlerle, güzel havasıyla bir ‘mesire yeri’ olarak nam salan Ayios Dimitrios Meydanı, Ararat, Panorama, Ayios Elefthrerios Meydanı, Akropolis ve Kiparisakya ve bu sayfiye yerlerinde Paskalya dolayısıyla yapılan şenlikler, panayırlar ise birer sinema karesi.

Kuruşu kuruşuna tutulan kayıtlar

Episkopos Melisinos Hristodulu, bir din adamı olarak ayinleri huşu içinde anlatırken özellikle din istismarı, batıl itikat ve hurafeler konusunda sert uyarılarda bulunarak, dönemin yaygın kimi kilise dışı uygulamalarını eleştirmekten de geri durmuyor. Bana en çok dokunansa, muganni heyetinden tamirata, yortu giderlerinden, okul bütçelerine kuruşu kuruşuna tutulan kayıtlar oldu. Bir de 1929’daki büyük yangını anımsayarak Tatavla Koğuşu’nda bulunan tulumba ve edevat listesinde ürperdim: “Üç tulumba. Beş boru. Dokuz hortum. Dört köken anahtarı. Yirmi balta. On yedi kanca. Zincirli ip. İki muşambalı fener…Elli yedi adet kova. On kollu büyük merdiven…”

Bir semtin tarihi, insanların tarihidir. Bugün onların varlığını hayal bile edemiyorsak, o zaman da aslında bir yokluğun tarihidir. İstanbul’da Rum toplumunda mahrum bırakıldık çünkü kimse rızasıyla gitmedi. O yokluk, bir başına resmi tarihe cevaben yaşanmış hayattır. Ve bu hayatı en azından bilmek, hepimizi çoğaltır.

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ