Tarihe tanıklık etmenin aşk hali

Ermeni Soykırımı’nın 100. yılına yaklaştığımız bugünlerde, bu coğrafyada tanıklık edilen hikâyelerin bir özeti aslında ‘Arsine: Tehcirde Bir Ermeni Kızı’. ‘Aynasız Düşüncelerim’, ‘Kertik’ ve ‘İntiharda Bir Polis’ isimli kitapların yazarı ve halen polis memuru olan Ali Bayram’ın günümüz coğrafyasındaki ironik bir izdüşümü bu kitap. Belki de Arsine, bizler için gaz bombalarıyla değil de kalemiyle gündeme gelmeyi başarabilmenin ütopyası…

BARIŞ DAĞLI

Ermeni Soykırımı’nın 100. yılına yaklaştığımız bugünlerde, bu coğrafyada tanıklık edilen hikâyelerin bir özeti aslında ‘Arsine: Tehcirde Bir Ermeni Kızı’. ‘Aynasız Düşüncelerim’, ‘Kertik’ ve ‘İntiharda Bir Polis’ isimli kitapların yazarı ve halen polis memuru olan Ali Bayram’ın günümüz coğrafyasındaki ironik bir izdüşümü bu kitap. Belki de Arsine, bizler için gaz bombalarıyla değil de kalemiyle gündeme gelmeyi başarabilmenin ütopyası…


Ermeni Rafuel Teyel’in kızı Sonya'nın köyde bir Türk gencine kaçmasıyla başlayan aşkın çevresinde şekillenen gizli hikâyelerden oluşan, Deva Yayıncılık tarafından yayımlanan Arsine’nin Ekim 2013 tarihli 1. Baskısı (Demo), her ne kadar editoryal anlamda eksiklikler barındırsa da bunların diğer baskılarda düzeltileceğini umarak kendimizi hikâyenin gerçekliğine ve dolayısıyla yaşanmışlıkların acısına bırakmamızı sağlıyor. Bunun yanı sıra metnin ikinci yarısında karşımıza çıkan kitabın sonunu getirme aceleciliği anlatının eksik yönünü oluşturuyor. Fakat bunca acının yaşandığı bu topraklarda gerçekle yüzleşmek adına bu kez editoryal hataları ve noksanları görmezden gelmek mümkün görünüyor.


Arsine’den Ayşe Nine’ye


Yüzyıllardır beraber yaşamış halkların tarihsel süreç içinde yaşanmışlıklarını günümüze taşırken en büyük silahtır aşk, bir kalem işçisi için. Acıyı, şehveti, fakirliği, zenginliği, tarihi barındırır içinde… Bazen bir savaş nedenidir, bazen ise barışa vesile olur. Bazen de yüzleşilmesi gerekilen bir acıyı zihnimize sokar. Nasıl ki aşk ile başlıyorsa hayatlarımızın çoğu —ya da biz böyle olduğunu umuyoruz hâlâ en saf halimizle— yine aşk ile taşınır hikâyelerimiz yarına, acısıyla, tatlısıyla. İşte böyle bir hikâye; ölüp, dirilip Ayşe Nine’ye evrilen hikâyesi Arsine’nin.
Bu coğrafyada hâlâ beraber yaşamakta olan halkların tarihle yüzleşmesi ne yazık ki tahmin edildiği kadar kolay olmadı. Ermenilerden ve yaşanmış acılardan bihaber insanların ancak Hrant Dink’in katledilmesi sonrasında yüzlerini geçmişe ve nihayetinde geleceğe çevirmeleri de bu topraklara has bir ikircikliği içinde barındırır. Ancak ve ancak günümüzde yaşanan bir acı ile yüzümüzü geçmişin karanlık sayfalarına çevirebiliyoruz. Belki de geçmişin karanlık günlerinde yaşanan aşkın güzellik hali değil de acıtan yeridir yüzleşmeye olanak verecek olan.


‘Arsine: Tehcirdeki Bir Ermeni Kızı’, toplumsal baskıların aynı köy içindeki iki halkı nasıl da birbirinden kopartabileceğini, fakat bunun yanı sıra bu baskılara göğüs geren insanların da nasıl aşkı büyütebiceğini zihnimizde canlandıran bir hikâye. Cami ile kilisenin, Rafuel ile Hasan Emmi’nin, Raşe ile Gülendam’ın, İbrahim ile Sonya’nın yaşadığı dağ eteğine kurulmuş Çatlıca köyü, bizlerin de doğup büyüdüğü bir köy olabilir. Bu kitapta anlatılan aşk nasıl ki biz insanlara dairse, yaşanmış acılar da bizlere aittir.


Kitabın sordurduğu sorular


Sonya’yı Suna, Arsine’yi Ayşe Nine yapan korku muydu yoksa büyük bir aşk ile geçmişi geleceğe taşımanın bedeli mi? Geçmişin yaraları, değiştirilen dinlerde mi yoksa isimlerde mi saklıdır? Bir devletin birbirine düşürdüğü halklar bunun hesabını sorarken hangi isme ve dine muhtaçlardır? Hangi ‘kama yarası’ndan akan kanın rengi farklıdır?

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ