BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

"Jeep jandarma karakolunun yanındaki meydanda durdu. Seyit Rıza sehpaları görünce durumu anladı. ‘Asacaksınız’ dedi ve bana döndü. ‘Sen Ankara’dan beni asmak için mi geldin?’ Bakıştık. İlk kez idam edilecek bir insanla yüz yüze geliyorum." İhsan Sabri Çağlayangil 'Anılarım’da çok net anlatıyor. Şimdi yorumsuz vereyim, belki bitirince sonuna bir satır eklerim.

Bu haftaki yazımı, 6 Kasım Pazar gecesi kaydettiğim haberlere dayanarak yazmak zorundayım. Türkiye Yüzyılı’nda Türkiye’nin en önemli tatil yerindeki durum böyle.

Yurt dışından bir iletişim uzmanı angaje edilmiş iktidarın seçim kampanyası için. İnsanları kutuplaştırıcı ve çatıştırıcı üsluptan uzaklaştırmak ve Tek Adam iktidarını benimsetmek amaçlanıyormuş. Tabii, bu kolay iş değil. Kutuplaştırıcı üslup yumuşatılırsa partinin çekirdek dinci takımı çok rahatsız olabilir çünkü çok alıştılar fütursuzca kapıp koyuvermeye.

İktidar, kimi suçladığının tabii ki farkında. Ama suçu birilerine atmak lazım ki üzerinden gitsin. Kime atsa, “senin önlem alman lazımdı” diyecek. En sağlamı, “kader” diyerek Allah’a atmak. Nasıl olsa kendisini dinin sözcüsü ilan etmiş bir Diyanet var arkasında

İrlanda’da otuz yıllık mücadeleden sonra Temmuz 2005’te silah bırakarak parlamenter mücadeleye başlayan İRA. İspanya’da Bask ülkesinde Ekim 2011’de silah bırakan ETA. Kolombiya’da 1964’te başladığı isyanı 2017’de siyasi partiye dönüştüren FARC. Şimdi PKK’nin de evrilerek Kürtleri çoktan hak ettikleri onur ve huzura kavuşturması için bir fırsat var: HDP ve 6 yıldır inatla yatırılan Demirtaş.

Cok yazdım ama yine yazayım: Yunanistan, Lozan’ın ihlali olarak Boğazönü adalarını 1930’larda askerîleştirmeye başladı ve bunu Türkiye, iki devlet için de İtalyan tehlikesinin zirveye çıktığı sırada (1936) Dışişleri Bakanı T. R. Aras’ın ağzından bir TBMM konuşmasında destekledi.

Fakat Bodrum’da? Bodrum gibi bir turistik Ege kasabası halkını etkilemeyi umuyor olamaz bu rejim, ezan hoparlörlerini bu kertede çığrıştırarak. O zaman, sakın bu bir intikam yöntemi olmasın? Kimden intikam?

Başta Gazi olmak üzere Türk resmî makamları bu konuda sessiz kalıyor. Üstelik Gazi, 1927’de TBMM’de okuduğu toplam 36,5 saatlik Büyük Nutuk’ta S. N. Paşa’ya olan antipatisini ciddi bir şekilde belirtmekte, onu tam 16 sayfa boyunca yerin dibine batırmakta. Fakat burada İzmir yangınına dair tek kelime etmiyor. Sonra da etmiyor. En fazla söylediği: “Evet, bu yangın nahoş bir hadisedir.”