BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

İlahiyatçı yazar İhsan Eliaçık’ın “Yaşayan Kur’an Türkçe Meal-Tefsir” adlı kitabına İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliği yayın yasağı ve toplatma kararı getirdi. Orta Çağ’da, uygun görmediği kitapları Papalık bizzat yasaklıyordu. 21. yüzyıldaki Tek Adam Rejimi’nde bu yasaklama işinin “Laik Türkiye Cumhuriyeti’nde” Diyanet’e düşeceği beklenirken, onun nasıl bir İslam istediğini herhalde iyi bilen İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğine düşmüştü görev.

Bahsettiğim özel rezalet, Fenerbahçe ve Beşiktaş maçlarında “Hükümet İstifa!” sloganlarının atılması üzerine deplasman yasağı konulmasını, stada giriş yasağı getirilmesini, dahası, kulüpleri iflas ettirmeye yönelik seyircisiz lig ve şifresiz yayın tehditlerinin yapılmasını çocuk oyuncağı haline getiren türden bir bölücü ırkçılık rezaleti.

Zaten İYİP’in MHP’yle benzerliği hatta ayniyeti şuradan belliydi ki, MHP oy kaybettiği oranda İYİP kazanıyordu. Zaten Akşener’i coşturan da buydu. Bu MHP bileşenlerinden birincisi şimdi Akşener’e hâkim oldu. Durumun gösterdiği budur. Artık beklenen, partiden şakır şakır istifalardır.

Kızılay’ın genel müdürü Kerem Kınık başlı başına bir fenomen. Olaya önce “Büyütülecek bir hadise değildir” demesi, ardından “Sonunda vatandaşımıza hizmet gitmiş” diye gevşemesi, ardından “Ahlakidir, akılcıdır, yasaldır” diye sahip çıkması, ardından “Haberim yoktu, öğrenince arkadaşları eleştirdim” demesi, sonunda şurada karar kılması: “Satış medyaya düşünce ben arkadaşları arayıp satışı durdurdum." Hele bu son söylediği “çok iyi” diyordum ki, ardından şöyle bi “mükemmel”i geldi.

Diyanet’e bağlı cami hocalarının yanı sıra, bizzat Din İşleri Yüksek Kurulu’nun da (DİYK) katkıları var bu bapta. “Depremzede çocuklar evlat edinilebilir mi?” sorusuna kanuna ve ahlaka aykırı bir fetva veriyor sitesinde. Ama ne gam; idealimiz T.C. kanunları değil ki, İslam kuralları.

Küçük tüy: Seçim gelirken, depremzedeleri talebe yurtlarına yerleştirmek için Türkiye’deki bütün üniversiteleri geçici olarak kapatıp “online”a geçirmek istiyor. Büyük tüy: Anayasanın çok net hükmüne aldırmayıp seçimleri ertelemeye çalışıyor. Önce, bu tüylerin nelerin üzerine dikilmek istendiğine mümkün olabildiğince kısa bir göz atalım.

Yazının başlığına gelelim. CB Erdoğan depremin vurduğu illerdeki bütün vali ve belediye başkanlarını derhal birbiri ardına telefonla arıyor. CHP’li olan Adana ve Hatay büyükşehir belediye başkanları hariç. ki buçuk saat geçiyor, CB Erdoğan Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ı da arıyor. Ardından Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ı arıyor. İki yorum mümkün.

Adından da belli, bu nüfus değişimi bir anlaşma sonucuydu. Her iki ulus-devlet de, bu acımasız devlet türünün doğası gereği, “öteki”den kurtulmak için karşılıklı olarak etno-dinsel temizlik yapmışlardı. Yani bu utanç ortak idi. Yaklaşık bir ay sonra, 16 Mart 1964 olayının 59. Yıldönümünü idrak edeceğiz. Bu olay, anlaşma sonucu veya karşılıklı filan değildi. Düpedüz, devletimizin İstanbullu Rumlara uyguladığı tek taraflı bir etno-dinsel temizlik idi.