YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Erdoğan’ın bu çıkışı hayli tartışıldı. Acaba seçmenlerden son kez oy isteyerek duygulara mı sesleniyordu? Bu çıkış bu anlamda istediği etkiyi yaratacak bir çıkış mıydı? Bu pek anlaşılmadı. Ancak daha da tuhaf olan, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un sanki bu açıklamayı tekzip edercesine “Erken seçim olursa Cumhurbaşkanı tekrar aday olabilir” demesiydi.

Bu kadar çok kamu görevlisinin yargılandığı başka bir siyasi cinayet yok. Herhâlde her seferinde yeniden başlayan başka bir siyasi cinayet davası da yok. Bu kadar duruşmadan sonra hâlâ ilerleyemiyorsak bunun basit açıklamaların ötesinde bir nedeni olmalı, değil mi?

AKP’nin İstanbul adayı Murat Kurum, İliç faciası nedeniyle biraz yara almış gibi görünse de AKP ve MHP seçmeni için böyle bir gündem maddesi yok. İstanbul’da DEM Parti Meral Danış Beştaş ve Murat Çepni’yi aday gösterdi. Beştaş gibi güçlü bir ismi aday göstererek CHP’nin adayı İmamoğlu’nun işini zorlaştırdılar, bu bir olgu. Ancak DEM Parti seçmeni de uzun süredir ‘yedek lastik’ durumunda olmak istemiyor, bu da ayrı bir olgu. Propaganda faaliyetleri ise gayet eşitsiz biçimde devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan her gün bir tesis açıyor ya da bir vesileyle konuşma yapıyor.

Azerbaycan'da 7 Şubat'ta yapılan erken seçimin resmi olmayan sonuçlarına göre, ülkeyi 20 senedir yöneten İlham Aliyev, 7 sene daha görevde kalacak. Merkezi Seçim Komisyonu'nun verdiği sonuçlara göre, oyların yüzde 92'den fazlasını İlham Aliyev aldı. İkinci sıradaki Zahid Oruc'un oy oranı yüzde 2,2 düzeyinde. Ancak gözlemciler, Azerbaycan seçimlerinin “ciddi eksikliklerin” gölgesi altında yapıldığını belirttiler. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) gözlemcileri, mükerrer oy kullanıldığına ve sandıktan seçmen sayısından fazla pusula çıktığına dair işaretler olduğunu açıkladı. Azerbaycan’daki gelişmeleri yakından izleyen ve bir dönem Agos için de makaleler kaleme alan Arzu Geybulla ile son gelişmeleri konuştuk. Arzu Geybulla insan hakları odaklı haberleri için Aliyev rejiminin baskılarına da maruz kalmış bir isim.

Bilhassa AKP dönemine damga vuran bir olgu var. Çevreyi tahrip edecek her türlü faaliyet yürütülüyor. Sivil toplum kuruluşlarının, uzmanların uyarılarına kulak asılmıyor, bölge halkı bu projelere itiraz ederse, hele de yürüyüş yaparsa eylemciler çok sert müdahalelerle gözaltına alınıyor, iktidar sonra da çıkıp “En çevreci biziz” diyor.

Bu değişimleri nasıl anlamalıyız? Evet, ‘değişim’ elbette sihirli bir kelime ancak gidenin neden gittiğini, yeni gelenin neye göre belirlendiğini bilmek istiyor insan. Mesela yoksullukla mücadele konusunda CHP içinde önemli çalışmalar yapan Hacer Foggo'nun hiçbir adaylığa layık görülmemesi soru işareti.

Tüm bunların ışığında, Başak Demirtaş’ın çıkışı, Selahattin Demirtaş’ın bu sıkışıklığa müdahalesi gibi yorumlanabilir. Başak Demirtaş aday olursa, İstanbul’da CHP’nin seçimi kazanmasının iyice güçleşeceği de ortada. Şu da var ki, DEM Parti’nin bu sürpriz çıkış karşısında İstanbul için güçlü bir aday gösterip göstermeyeceği, gösterse bile bunun Başak Demirtaş olup olmayacağı bilinmiyor. Şimdi DEM Parti de bu yeni durum karşısında yeni bir pozisyon belirleme ihtiyacında.

Hrant Ahparig, âdetim olduğu üzere bu yılın mektubunu yazmak için klavye başına oturdum. Yine pek iyi haberlerim yok.

Genel seçimlerden farklı olarak, bu seçimde herkesin dikkatle bakacağı yerler İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Antalya gibi kentler. Buraları CHP, geleneksel seçmeninin ve medyasının büyük şehirlerde güçlü oluşu sayesinde koruyabilir. Yani CHP’nin üzerinde bir ‘genel seçim kazanma baskısı’ yok. Biraz abartarak söyleyelim, CHP sadece İstanbul, Ankara ve İzmir'i kazansa bile kendini galip sayabilir.

Tarihçi Ümit Kurt’un “Kanun ve Nizam Dairesinde: Soykırım Teknokratı Mustafa Reşat Mimaroğlu’nun İzinde Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Devlet Mekanizması” başlıklı yeni çalışması geçtiğimiz haftalarda Aras Yayıncılık’tan çıktı. Kurt, 24 Nisan 1915 tutuklamalarını ve devamındaki soykırımı “masa başında” uygulayan önemli bürokratlardan –daha sonra Danıştay Başkanlığı’na kadar yükselecek- Mustafa Reşat Mimaroğlu’nun hayatına, Ermenilerin sürülmesini nasıl meşrulaştırdığına ve sorguladığı Şavarş Misakyan ile “tarihsel” diyebileceğimiz karşılaşmasına odaklanıyor