YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

TRT’den yayınlanır mı yayınlanmaz mı bilinmez ancak iktidarın en güçlü rakibi İmamoğlu’na yönelik organize ettiği –siyasi hayata darbe niteliği taşıyan- yargı sürecini seçim yılı olan 2028’e kadar taşımak istediği ve böylece hem İmamoğlu’nun hem CHP’yi olabildiğince yıpratmak istediği anlaşılıyor. Gezi direnişi tutuklularından Tayfun Kahraman hakkındaki Anayasa Mahkemesi kararını ise, yerel mahkeme, uygulamama yoluna gitti. Aynı Can Atalay vakasında olduğu gibi.

Ermenistan Başbakanı Paşinyan'ın Türk-Ermeni-Azeri düşmanlığını SSCB ve KGB'nin şekillendirdiğine dair açıklaması bazı çevrelerce eleştirilirken, bazılarınca takdir edildi. Türkiye ve Sovyetler ilişkileri uzmanı, "Türkiye'nin Dönüşümüne Sovyet Yaklaşımı" isimli kitabın yazarı ve Ermenistan Amerikan Üniversitesi öğretim üyesi Vahram Ter-Matevosyan, "Osmanlı İmparatorluğu’nun gerçekleştirdiği soykırımdan ve Kemalist güçlerin katliamlarından sağ kurtulan Ermenilerin ailelerine, köylerine, şehirlerine, kiliselerine ne olduğunu anlamak için, 1954’te kurulan KGB’nin, yönlendirmesine ihtiyaçları yoktu" dedi.

Bütün bu tablo içinde Bahçeli’nin -süreç özelinde elbette- Erdoğan’a kıyasla Öcalan ile daha fazla aynı frekansta olduğunu söylesek çok mu iddialı bir analiz yapmış oluruz? Muhtemelen. Ama özellikle ABD ve İsrail’in bölgedeki rolü hakkında Bahçeli ve Öcalan aynı kaygıları taşımakta. Erdoğan ABD’de Trump ile görüşürken Bahçeli’nin Türkiye-Rusya-Çin ittifakı önerdiğini hatırlayalım. Öcalan da sürece bilhassa İsrail’in zarar verebileceği yönünde uyarılarda bulunmuştu. Bu hafta bir diğer gelişme ise ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın, Türkiye ve İsrail arasında yakınlaşma mesajı vermesi oldu.

“Demokrasi ve özgürlüklerle doldurmadığımız sürece kavramın içi boş kalır” diye yıllardır söyleyegeldiğimiz “Cumhuriyet” 102'inci yılında ne durumda? Açıkçası gerek demokrasi, gerek insan hakları, gerekse ekonomik açıdan hiç de parlak durumda değil. Üstelik 102. yılda yeni bir uygulamaya gidildiğini öğrendik meselâ.

PKK özetle genel bir af yasası değil “PKK’ye özgü geçiş hukuku”ndan bahsetmekte. Bu geçiş hukuku nedir, nasıl formüle edilebilir şu an bilemiyoruz. Hükümet böyle bir özel geçiş hukukuna hazır mı, bunu da bilemiyoruz. PKK “özel geçiş hukuku”nun yanısıra ayrıca “demokratik siyasete katılabilmek için gerekli özgürlük ve demokratik entegrasyon yasaları”ndan da bahsediyor. Peki hükümet ne diyor?

Evet Bahçeli’nin önerisi uygulanabilir değil ancak kanımca konu da Kıbrıs’la hem ilgili, hem değil. Kıbrıs ile ilgili çünkü MHP’nin ve MHP’ye yakın isimlerin KKTC’de güçlü ilişkileri var ve belli ki Tatar’ın Cumhurbaşkanlığı makamında olmaması Bahçeli’yi rahatsız edecek. Öte yandan pek de ilgili değil çünkü MHP, “İmralı Süreci” ile ilgili olarak İYİ Parti ve Zafer Partisi’nin yanısıra ulusalcı diyebileceğimiz çevreler ve bu çevrelere yakın medya tarafından da sıkıştırılıyor. Ve aslına bakılırsa “Süreç” de pek kolay ilerlemiyor.

Ermenistan'da Rus oligark Samvel Karapetyan'ın kurucusu olduğu ve partileşme aşamasında olan "Bizim Yöntemimizle " hareketinin düzenlediği son toplantıda Nobel ödüllü ekonomist Daron Acemoğlu'nun gönderdiği bir görüntülü mesaj paylaşılmış ve Acemoğlu'nun harekete danışmanlık yapacağı belirtilmişti. Acemoğlu Agos'a yaptığı açıklamada "Onların konferansı için bir mesaj gönderdim ama parti ile hiçbir bağlantım yok" dedi.

Barış elbette önemli. İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırılarda en az 67.869 kişi hayatını kaybetti. Bu kişilerin çoğu kadın ve çocuk. Binlerce insan sürgün edildi, evlerini kaybetti. Ancak olup bitenin arka yüzüne de bakmak zorundayız. İki devletli çözüme ne oldu? İsrail’in 1967 işgali öncesi sınırlarına çekilmesi taleplerine ne oldu? İsrail’in Filistin’de “işgalci” konumda olduğu kayda geçirildi mi, geçirilecek mi? İki yıl süren “Soykırım” uygulamasından ne zaman söz edilecek?

DEM Parti yöneticileri de 8 Ekim’de Adalet Bakanlığı’na yürüdü ve burada bir açıklama yapıldı. “Bizzat hükûmete sormak istiyoruz. Bu barış nasıl olacak? Demirtaş'ı, Yüksekdağ'ı, cezaevinde tutarak barış inşa edilebilir mi?" dendi. Bunlar gayet haklı sorular. Beri yandan iktidarın aklında ise öyle görünüyor ki Demirtaş’ın bir süre daha özgür olmadığı bir “süreç” var. Bu süre nedir bilmiyoruz. DEM Parti hem mücadele hem de müzakere yürütürken “açmaz” diyebileceğimiz durumla karşı karşıya. Seçilmiş siyasetçiler ısrarla hapiste tutulurken nasıl “mücadele” edilecek, nasıl “müzakere” edilecek? Bu soruya aslında DEM Parti’den çok iktidarın yanıt vermesi gerekiyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump arasındaki zirve 25 Eylül’de Beyaz Saray'da gerçekleşti. Görüşme iki saati aşkın sürdü. İki liderin görüşme öncesi yaptığı açıklamalara göre, F-16 ve F-35 alımı, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması, Halkbank Davası, ABD'nin Türkiye'ye yönelik ticari yaptırımları ile Türkiye'nin Rusya'dan petrol ürünleri alımı ana gündemi oluşturdu. İki lider görüşme öncesi basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Heybeliada Ruhban Okulu konusunda gerekli adımların atılacağını, konuyu döndüğünde Patrik Bartholomeos ile görüşeceğini belirtti. Uzun süredir Türkiye Rum toplumunun bu yönde bir beklentisi vardı. Erdoğan’ın açıklamalarını uzun yıllardır bu konular üzerinde çalışan Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Elçin Macar ile konuştuk.