BERCUHİ BERBERYAN

Bercuhi Berberyan

KAPLUMBAĞA

Çıldırtan Belediye icraatları

Nedendir bilinmez, Belediye ani bir asfalt yenileme kararı aldı ve yamalama usulüyle ortalığı darmadağın eden bir icraat başlattı. Hiç de gerek yoktu bence. Gerçi bizim oralar ikide bir elektrik, su, doğal gaz, kanalizasyon diye zırt pırt açılıp kapandığından, epey yamalıydı yollar ama zaten baştanbaşa bütün caddeler aynı anda asfaltlanamayacağına göre, yine yamalı oluyor. Caddenin sokaklara birleştiği yerler yamrı yumru olduğu gibi, kaldırım kenarına park etmiş araba dizisini kaldıramadan çalıştıkları için oralar resmen çukurda kalıyor. Yine boşa gidecek bir masraf... Üstelik Şişli, Osmanbey, trafiği bol bir bölge olduğundan, bu çalışmalar geceleri yapılıyor. Gece dediğim, 23.3O’da başlayıp sabaha kadar sürüyor. Eğer benim gibi eviniz caddedeyse yandınız, gürültünün boyutunu tahmin edemezsiniz. Geçen hafta hiçbir gece uyumadım diyebilirim. Hele tam evimin önünde çalıştıkları üç gün, kâbus gibiydi. Bir kere saat 23.00’te o bölümün trafiği kesiliyor önce, sonra hayatımda ilk kez gördüğüm dev aletler sıralanıyor yol boyunca. Vallahi, her biri âdeta bilim kurgu filminden fırlamış birer Transformer, birer Voltran... Eğilip bükülüyor, şekil değiştiriyor, oradan buradan uzantılar çıkarıyor ve evet, resmen ‘Voltran’ gücü oluşturuyorlar. Derken, boyları bir köşeden diğer köşeye olan, asfalt yüklü dev kamyonlar geliyor. Ondan sonra gırtlaklar yırtılarak çıkan, “Geeel geeel, sağ yap, doğru gel, al al al, bas geri, hooop hop” gibi yardımcı seslerle birlikte bir gümbürtü başlıyor ki gök gürlemesi vızıltı kalır. 

Bir kere o ‘Transformer-Voltran’lar hareket ettikçe hiç bitmeyen ekstra bir ‘biiip biiip’ sesi çıkarıyorlar, saatlerce durmadan bipliyorlar. Birkaç çeşitler. Her yana dönen, kancalı, matkaplı, balyozlu, merdivenli olanı var; acayip bir boynuzu olanı var; silindirli, püskürtmeli olanı var. İleri geri, sağa sola, her yöne doğru çalışabiliyorlar. Sanırım, daha önce hiç görmediğim bu uzay aracı görünümlü iş makineleri yeni alınmış. Eh, madem alınmış, kullanılsın bari değil mi? Yine dostlar alışverişte görsün bir iş ki sormayın. Eninim bu tarz işleri organize edenler, böyle şikâyet dolu bir yazı okuduklarında “Yahu, ne yapsak yaranamıyoruz bu millete” diyecekler. Ben de “Ah be kardeşim, yedirdiğiniz kaşığın sapıyla gözümüzü çıkarmasanız, hatta kaş yapayım derken göz çıkarmasanız, pekâlâ yaranırsınız” diyeceğim. Ya da bir işi yapmaya kalkışırken, öncelikli olarak hatır gönül cep doldurmaları yerine, milletin yararına, en dürüst yollarla en doğru şekil bulunabilse... Rastgele seçilmiş vasıfsız işçiler yerine, kullandıkları aletlerin teknolojik gücüne hâkim, şehrin altyapısını bilen, kalifiye elemanlar çalıştırılsa, malzemeden çalınmasa vs. Birkaç yıl önce her yeri köstebek yuvasına çevirip sokaklara paket taşı döşediler de ne oldu? Dikkat edin, her bir taş yukarı doğru pörtledi, yürümek cambazlık; çakıl taşı dökülse daha iyi. Ya kaldırımlar? Kaç kere sökülüp baştan yapılıyor? Niye acaba? Ay, uzatmayayım da, bu asfalt meselesine bu kadar takmamın az biraz detayına ineyim, yukarıdaki deyimlerin ve örneklerin hakkını vereyim bari.

Geçen Cuma gecesi benim evin hizasındaki asfalt çalışmaları doruk noktasındaydı. Gürültü had safhada, uyumak zaten imkânsız da, televizyon falan izlemek de imkânsız. Sesi köküne kadar açsan para etmiyor. Saat 3.30 gibi aniden seslerin rengi değişti. Var olanlara telaşlı bağrışmalar, koşturmalar, hatta feryatlar eklendi. Pencereden baktım ki ne göreyim; tam önümüzde, dört yol ağzında yerden kaplıca kaynağı gibi sular fışkırıyor. Hem de ne fışkırma, çağıl çağıl bir çağlayan, azgın bir şelale. Taşıyor, kaynıyor, köpürüyor, fışkırıyor, akıyor, akıyor, yeni dökülmüş asfaltın üzerinden Pangaltı yönüne doğru giden bir dere. Başına toplanmış, şaşkın şaşkın bakıyor, içine kürek uzatıyor, nereden geldiğini bulmaya çalışıyorlar. Bulsalar ne olacak? Deldikleri yere asfalt mı dökecekler? Baktılar suyun duracağı yok, oturup başına birer sigara yaktılar, en son moda telefonlarıyla fotoğraf çekiyorlar. Ben pencereden “Yahu, İSKİ’yi arasanıza beyinsizler!” diye bağırıp saçımı başımı yoluyorum. Duymadılar bile. O dev yaratıklarla, etrafı yeniden kırıp, deliği biraz daha büyütüp beklemeye yattılar.

Sabah 6.30’da gücüm tükenip de uyumaya gittiğimde su hâlâ aynı şiddetle fışkırıyordu. Saat 10.00’da delinen yere ek konuyordu, dere de göl olmuştu. O kalın su borusu yüzeyin hemen iki karış altındaymış, ilk işlemde yine delinir bence. Hem daha ne hatlar var orada... Nitekim bugün bir doğal gaz müdahalesi için yeniden delindi ve de bizim binanın bodrumunu su bastı; diğer binaları bilmiyorum. Hemen gelip boşaltacaklardı, daha gelmediler. Şimdi bu, kaş yaparken göz çıkarmak değil de nedir? Ve de çileden çıkmakta haksız mıyım?