Sarkis’in vitrayı ‘doğuş’u simgeliyor

Geçen yıl Venedik Bienali’nde ‘Respiro’ adlı işiyle Türkiye Pavyonu’nu temsil eden Sarkis, işin bir parçası olan ‘Altın İkona’ yerleştirmesini Anarat Hığutyun Binası’na hediye etmişti. Sarkis’in, Rakel Dink’in el izinin yer aldığı ikonanın ardından, Hrant Dink’in İran’da çekilmiş bir fotoğrafının vitrayı da binada yerini aldı.

Sarkis, vitrayın hikâyesini şöyle anlatıyor: “ ‘Respiro’da 36 tane vitray sergiledim. Bunlardan biri Hrant’ın fotoğrafıydı. Benim kaybettiğim yakınlarımın da vitrayları vardı. Annemin ve babamın Mecidiyeköy’deki mezarlarının vitraylarını sergiledim. O zenginliğin içinde Hrant’ın olmasını istiyordum. Üzgün bir Hrant istemiyordum. Bir fotoğrafçı tarafından çekilmiş olduğu belli olan bir fotoğraf da seçmedim. Hrant’ın narları sunan o içten hali, anlatmak istediğim şeye tam olarak tekabül ediyordu. Sergei Parajanov’un ‘Sayat Nova’ filmi nar suyuyla başlar; hem kan rengidir, hem can verendir. Bu fotoğrafta, sanki hepimizi beslemek ister gibi bir hali var Hrant’ın. Çok canlı, yaşayan bir fotoğraf aynı zamanda.”

Sarkis, bu vitrayla birlikte, hayalinde yarattığı bütünün tamamlanmış olduğunu söylüyor: “‘Respiro’nun sadece Venedik’te kalmasını istemiyor, başka yerlere de atlamasını, ‘doğuş’u haber vermesini arzuluyorduk. Anarad Hığutyun Binası’nın inşaatı biterken, yani bina doğarken, binayı gördüğümde, böyle bir fikir çıktı ortaya. Böyle bir vitray hazırlayıp binaya verme fikrini gönlümde yaşatmaya o zaman başlamıştım. Onu hazırlayanı, onu çağıranı, onun habercisini yerleştirmek istedim önce. Rakel Dink’in el izinin yer aldığı ‘Altın İkona’ oldu. Rakel’in ‘Atın İkona’daki eli, vitrayda onunla aynı yükseklikte olan, Hrant’ın kalbine dokunuyor.”

Vitrayı geçmişte dua köşesi olan bölüme yerleştiren Sarkis, bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Binayı gezerken, o bölümün eskiden dua yeri olduğun söylediler. Hrant’a sırtını döndüğün zaman, yukarıda dört renkli bir vitray görürsün. Eskiden pencere olan, daha sonra kapatılan bu bölümü ben boyattım. Hrant’a bakıyor o pencere, Hrant da oraya bakıyor. İkisinin birleşmesi, kaybolmuş şapeli anımsatmaya başlıyor. Vitrayın arkasındaki ışık, gece gündüz açık olmalı. Gündüz, vitrayın kendisi arkasında ışık olduğunu hissettirir, akşama doğru ise vitray ışıkla uyanır. Hrant böylece, binanın gece gündüz meleği, bekçisi ve koruyucusu oluyor.”



Yazar Hakkında

1985 İstanbul doğumlu. Toplum haberleri, Türkiye-Ermenistan ilişkileri, güncel politika, azınlık hakları, insan hakları ve müzik haberleri yapıyor.