Kars mutfağı ile Gümrü mutfağı arasındaki benzerliklere odaklanan ‘Beraber Az mı Tuz Ekmek Yedik’ projesi kapsamında, belgesel filmin ardından bir de kitap yayımlandı. Kars Şehir ve Kültür Araştırmaları Derneği tarafından yürütülen projenin koordinatörlüğünü İhsan Karayazı ile Armine Avetisyan üstleniyor. ‘Sofranız Şen Olsun’ kitabının yazarı Takuhi Tovmasyan da projede danışman olarak yer aldı. Projenin koordinatörlerinden İhsan Karayazı’yla ‘Beraber Az mı Tuz Ekmek Yedik’ kitabı hakkında konuştuk.
Belgeselin geçen yıl Temmuz’da, Oxford’da düzenlenen, ‘coğrafya’ temalı ‘Yemek ve Aşçılık’ sempozyumunda gösterilmesinin ardından, projenin kitaplaştırılması konusunda çalışmalar başlamıştı. Kitapta, 2014’te Kars ve Gümrü’de yapılan saha çalışmaları sırasında yapılan görüşmelerde ortaya çıkan hikâyeler ve yemeklerin reçeteleri yer alıyor. Geçen hafta yayımlanan kitabın tanıtımı, 10 Ocak Çarşamba günü yapıldı. Projenin koordinatörlerinden İhsan Karayazı’yla ‘Beraber Az mı Tuz Ekmek Yedik’ kitabı hakkında konuştuk.
Kars ve Gümrü’ye ilişkin bir proje yapmaya nasıl karar verdiniz?
Ben on yıl Kars’ta yaşadım. Önce öğrenci olarak gitmiştim, sonra Belediye’de çalışmaya başladım, ardından Birleşmiş Milletler’in bölgesel turizm projesinde görev aldım. Bu süre zarfında Kars’ın yerel kültürüne ilgi duymaya başladım. Orada çalıştığım dönemdeki belediye başkanı, sınır ötesi işbirliğinin geliştirilmesi konusunda çok hevesliydi. Her yıl festivaller düzenliyorduk, o festivallere her yıl Ermenistan’dan da gelenler oluyordu. Bu vesilelerle ben de Ermenistan’a gidip gelmeye başladım.
İki şehrin mutfak kültürüne nasıl yöneldiniz?
Bu ziyaretler, gidip gelmeler sırasında, Kars’ta ve Gümrü’de evlerde pişirilen yemeklerin benzerliğini fark ettim. Yemeklere verilen isimler dahi hemen hemen aynı. Bölgesel turizm projesinde çalışırken aklıma ilk olarak, Kars’taki restoranların menülerine, aynı yemeklerin sınırın ötesinde de olduğu bilgisini yazmak geldi. Bu fikri birkaç restorancıyla konuştum ancak siyaseten biraz çekindiler. Ben yine de bir şeyler yapmak istiyordum. Kafkasya İşbirliği Ağı’nda yer alıyordum; birlikte bir proje yapmayı kararlaştırdık. Toplantılar düzenleyip, yeni diyalog zeminleri kurabilmek için ne gibi yeni araçlar geliştirilebileceği üzerine konuştuk.
Gümrü’deki aileler projeye nasıl dahil oldu?
Yemek, tüm toplantılarda en çok öne çıkan konuydu ama mutfak kültürünü projeye nasıl dahil edeceğimizi bilmiyorduk. Başta bir reçete kitabı hazırlamayı düşündük ama bunu yapmak için yeterince bilgi yoktu elimizde. İnternette birçok şey olsa da, o bilgilerin çoğu doğrulanmamıştı. Bunun üzerine bir saha çalışması yapmayı kararlaştırdık. Takuhi Tovmasyan’la tanışıklığımız vardı, onunla iletişime geçtik ve birkaç kişiyle birlikte saha çalışmasına başladık. İlk olarak Gümrü’ye gittik, Şirag bölgesinde bazı yerler belirlemiştik. Yerel kontaklarımız sayesinde köylülerle görüşme fırsatı bulduk. Mutfakta en sık pişen yemekleri neler olduğunu, özel günlerde neler pişirdiklerini, bu yemekleri pişirirken neler hatırladıklarını vs. sorduk, yemekler veya reçetelerle ilgili anekdotlarını dinledik. Asıl merak ettiğimiz, yemeklerden ziyade, aynı yemeğe iki tarafta neden farklı baharatlar konduğuydu. Bu çalışmanın benzerini Kars’ta da yaptık.
Kars’taki ve Gümrü’deki kadınlar arasında bir diyalog oluştu mu?
Biz sürekli hem Kars’a hem de Gümrü’ye gidip geliyorduk ama, asıl önemli olan, iki şehirdeki insanların birbiriyle tanışması, kaynaşmasıydı. Bu düşünceden yola çıkarak, her iki şehirde de kamusal alanda birer etkinlik düzenledik. İlk olarak Gümrü’ye gittik. Oradaki bir restoranın mutfağını bize tahsis ettiler. Kars’tan gelen kadınlarla Gümrü’dekiler beraber çalıştılar, yemek pişirdiler, ardından da kamusal bir mekânda toplanıldı. Bir panayır havası oluştu, yemekler yendi, dans edildi... Projedeki kadınların çoğu yurtdışına ilk defa bu etkinlik vesilesiyle çıktılar. İki ay sonra Gümrü’deki kadınları Kars’ta misafir ettik. Kars’taki etkinlik Ramazan’a denk geldi, biz de iftar sofrası kuralım dedik. İftar yemeğine 400 kişi katıldı. Halk, orucu Gümrü’den gelen lavaş ve kayısıyla açtı. Bu da sembolik olarak çok güzeldi.