‘istos’tan yükselen Yunanca nağmeler

Beyoğlu’nun çokkültürlülüğünü korumaya ve yaşatmaya çalışan ‘istos kafe&kitabevi’, yapılan Yunanca dersleri, kültürel etkinliklerin yanı sıra İstanbullulara Rebetiko ve Yunan geleneksel şarkıları öğrenme fırsatı da veriyor. Atinalı müzisyen Asineth Fotini Kokkala’nın inisiyatifiyle hayata geçen ‘istos korosu’, her pazartesi yapılan derslerde repertuarına yeni şarkılar ekliyor. Seslendirdiği 30 şarkı ile farklı etkinliklerde ve festivallerde yer almaya başlayan ‘istos korosu’nu kurucusu Fotini Kokkala anlattı.

Atinalısınız. Hayat sizi nasıl İstanbul’a getirdi?

Evet, Atina doğumluyum. Sekiz senedir İstanbul’da yaşıyorum. Buraya ilk  kez Erasmus öğrencisi olarak geldim. Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi’nde Müzik Bölümü’nde bir sene okudum. Ardından yine aynı bölümde staj yaptım. İstanbul’da yaşamayı hep hayal etmiştim. Yunanistan’dan gelen birçok insanın aile hikâyesi İstanbul’dan geçiyor. Fakat benimki öyle değil; ailevi bağlantılarım olmamasına rağmen bu şehre aşık olup, burada yaşamaya karar verdim.

Beni Türkiye’ye getiren de aslında müzik oldu. Türk müziğine ilgim eskiden geliyor. Yunanistan’dayken müzik okuluna gittim. Ardından Arta’daki Halk ve Geleneksel Müzikleri Bölümü’nde okudum. Girit’te organize edilen müzik atölye çalışmalarına katılmaya başladım. Oraya dünyadan her yerinden müzisyenler geliyordu. İran, Azerbaycan, Türkiye’den gelen müzisyenlerin atölye çalışmalarına katılma fırsatım oldu. Osmanlı müziğini de oraya gelen Türkiyeli hocamdan öğrendim.  Kendimi orada büyümüş gibi hissediyorum.

Yunanistan ve Türkiye’nin kültürleri çok yakın olduğu için Türkiye’ye gelmek istiyordum. İstanbul’a aşık oldum ve burada kalmaya karar verdim. Sekiz sene çocuk bakıcılığı yaptım, çocuklara müzik-pedagoji dersi verdim, piyano çalmayı öğretiyorum, yetişkinlere de kanun dersi veriyorum. İstanbul’daki farklı müzik gruplarıyla çalıyorum. Yunanistanlı iki kadın müzisyenle beraber ‘Sinafi Trio’ adlı müzik grubu kurduk, yakında ilk albümümüzü da çıkaracağız. Grupta kanun, ud ve vokal var. Bu grupta her şeye beraber karar verdiğimiz ve benzer müzik zevklerine sahip olduğumuz için çok huzurlu hissediyorum.

Sizi İstanbul’a bağlayan şey nedir?

Türkiye’nin her yerinde yaşamak istemezdim, sadece İstanbul’da yaşamak isterdim. Hep bu şehirde yaşamak istiyordum. Bunu başardığım için de çok mutluyum. Sekiz senedir buradayım ve artık kolay kolay gidemem. Artık beni buraya bağlayan insanlar ve farklı şeyler var. Bazen kızdığım da oluyor. Kültürlerimiz çok ortak diye düşünürüz ama farklı yönlerimiz de fazla. “Bu nasıl böyle olur? İnsanlar bunu nasıl yapar?” dediğim noktalar da oluyor ama buna rağmen hem bu şehri, hem insanlarını çok seviyorum.

‘istos korosu’nu kurdunuz ve her hafta müzik dersi veriyorsunuz. Bundan bahseder misiniz?

İstanbul’da birçok insan Yunan müziğini sever. Ama müzisyen olarak şöyle bir sorunla karşılaşıyoruz. İnsanlar arasında yaygın olan Yunan müziği gerçek Yunan müziğinden çok farklı demeyeyim, zira onun bir parçası, ama çok kalıplaşmış bir halde. Rebetiko dediğimiz zaman mesela, sadece ‘Rebetiko’ adlı filmin şarkısını biliyorlar. İnsanlar için Yunan müziği, özellikle de filmlerden dolayı çok popüler ve kalıplaşmış bir imaj kazanmış. Aslında bu algıyı değiştirmekti amacım.

Kurulacak koroda sadece geleneksel müzik üzerine çalışmak istiyordum. Yunanistan küçük bir ülke olmasına rağmen müzik ve kültür çeşitliliğine bakınca her yöresinin ayrı bir ülke olduğunu düşünür insan. Bu çok doğal. Yunanistan’ın kuzeybatısında Arnavutlarla kültürel yakınlık görürsünüz. Trakya kültürünün bir kısmı Türkiye’ye yakın. Ayrıca Bulgaristan’la da ortak kültürel yönler var. Girit müziği bambaşka…  Karadeniz, Pontus kültürünün etkisi de vardır. Yani Yunan müziğinin bir mozaik olduğunu söyleyebilrsiniz. Yunan müziğini öğrenmek isteyenler için bu çok enteresan bir durum. Ama Türkiye’de insanlar daha çok Rebetiko’yu biliyor. Tabii Rebetiko tarzının İstanbul’da çok bilinmesinde ‘Tatavla Keyfi’ müzik grubunun etkisi çok büyük.

Rebetiko’dan söz eder misiniz?

Rebetiko da aslında çok geniş. Rebetiko’nun farklı dönemleri ve ekolleri var. En büyük iki ekollerinden biri İzmir ve İstanbul’da yaygın olan ‘kafe aman’ yani meyhanelerde söylenen, çalınan müzik. Burada ud, kanun, keman, klasik kemençe gibi enstrümanlar görüyoruz. Makamsal müzik çalınıyor. Sözlerinde ise aşkı, insanların derdini anlatırlardı. İstanbul ve İzmir ticari açıdan önemli, kozmopolit merkezler olduğu için müzik kültürü de çok geniş.

Diğer ekol ise adını Atina’nın en büyük limanından almış Pireotiko. Burada parlak, ışıklı bir tarz göremezsiniz. Esrar kullanan insanlar tarafından, hapishanelerde söylenen, çalınan ve kimse tarafından dinlenmeyen  müzik. Pireotiko eğitimsiz insanlar tarafından argo ile söylenen şarkılardır. Burada buzuki ve bağlamanın kullanıldığını görürüz. Tabii bu iki ekol birbirinden bir şeyler aldı, karıştı. Yeraltı müziği olduğu için Rebetiko Yunanistan’da yasak olan müzikti.

Bunları da anlatarak öğrencilerime farklı şarkılar öğretmeye çalışıyorum. Müzik toplumun bir yansımasıdır. Ben de bu müzik ekollerinin gelişimini de anlatarak, ders sırasında üç şarkı öğretiyorum: Bir Pireotiko, bir kafe aman, bir tane de farklı yörelere ait türkü seçiyorum.

‘istos korosu’na kimler katılabilir?

Halen grupta yaklaşık 10 kişi var. Koroya katılmak isteyenlerin müzik eğitimi olması gerekmiyor, herkes derslere katılabiliyor. Grupta daha önce korolarda yer almış, müzik eğitimi almış veya enstrüman çalan insanlar da var ama bu şart değil, herkes katılabiliyor.

Ders sırasında söylenen şarkılara ben kanunla eşlik ediyorum. Öğrenciler de bazen enstrümanlarıyla eşlik ediyor. Ama başta herkes şarkıları söylemeyi öğreniyor. Biri enstrümanla katılsa da önce şarkıyı söyleyecek. Çünkü müziğin ilk önce bedenden geçmesi gerekiyor; onu hissetmemiz gerekiyor. Bunun  ardından enstrümana geçirebiliyoruz.

İlk başladığımız zaman insanların ilgi duyup duymayacaklarını, koroya katılıp katılmayacaklarını bilmiyorduk. Bu kadar güzel bir grup oluşacağını beklemiyorduk. Ama koroya ilgi gitgide arttı. Aslında bu fikir hem Yunanlar hem de Türkler için çok ilginç.

Söylediğiniz şarkılar Yunanca. Dil sorunu yaşanmıyor mu?

Öğrencilerimden biri Rum ve çok iyi çeviri yapıyor. Ben de dil sorunu yaşanmasın diye şarkıları hem Yunanca hem Türkçe alfabeleriyle yazıyorum. Bazıları Yunanca okumayı bildikleri için Yunancadan okuyorlar, Yunanca alfabesini hiç bilmeyenler ise Türkçe harflerle yazılmış olandan faydalanabiliyorlar. Derslere Kasım ayında başladık ve artık otuzdan fazla Yunanca şarkı öğrendik. Bu şarkılarla farklı etkinliklere katılmaya da başladık. 9 Şubat’ta Özel Zografyon Rum Lisesi’nde koro festivaline katılacağız. Yunanistan’dan da koroların katılacağı festivalde ‘istos korosu’ olarak yer alacağız. Bizi dinlemek isteyenleri festivale bekleriz.

 



Yazar Hakkında