Mezopotamya mirazıyla yaşar, var olur ve korunur

Oluşumu yeni değil ama son bir yılda aldığı kıvamla gönül sahnemizde yerini alıp hayatımıza hızlıca girdi Miraz Trio. Büyük şehirlerde, yaban ellerde köklerinden uzakta, tam olarak adını koyamadığımız bir özleyiş, nedenini bilmediğimiz bir arayışın bilinmezindeyken ruhumuzun yavan kuytularını Miraz’la şenlendirdik. Yer yer derinlere indik, köklerimizi eşeledik, yer yer özümüze döndük, kendimizle yüzleştik. Sahne almaya başlayalı henüz bir yıl bile olmamışken yurtiçi ve yurtdışında verdikleri konserlerin sayısı 15’i bulan, dinleyicisini kâh coşturan kâh hüzünlendiren, herkesi ayrı bir tınıdan yakalayan Miraz Trio ve Miraz Erbane Topluluğu’nun hamurundaki mirazı Agos okurları için, kurucuları Burcu Yankın, Fırat Alkış ve Fuat Alkış’tan dinledik.

ARZU BALCI

Yeni yıl Miraz’ıyla geldi

Oluşumu yeni değil ama son bir yılda aldığı kıvamla gönül sahnemizde yerini alıp hayatımıza hızlıca girdi Miraz Trio. Büyük şehirlerde, yaban ellerde köklerinden uzakta, tam olarak adını koyamadığımız bir özleyiş, nedenini bilmediğimiz bir arayışın bilinmezindeyken ruhumuzun yavan kuytularını Miraz’la şenlendirdik. Yer yer derinlere indik, köklerimizi eşeledik, yer yer özümüze döndük, kendimizle yüzleştik.

Miraz’, Zazacada hamurun kıvama gelmesi için kullanılan öz, maya demek; ‘miracle’ yani mucize kelimesiyle paydaş. ‘Murat’ ve ‘sır’ da, mirazın karşılıklarından.

İçinde Mezopotamya’nın atom parçacıklarını hıfzeden mirazı hücrelerimize karmak üzere bizim için sırtlayan Fırat ve Fuat Alkış kardeşler Varto’dan yola çıkmış iki âşık, saz ve söz üstadı. Kardeş Türküler’den tanıdığımız, Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu’nda yetişen Burcu Yankın’la yolları İstanbul’da kesişmiş, Miraz’ın can suyunu birlikte vermişler. Bu bir yol hikâyesi, yolculuk aynı zamanda, yolda gelişen, yeni hikâyelerle beslenen, çoğalan... Her biri kendi hikâyesiyle pişmiş, alaylı, her biri ayrı bir üstat.

Mezopotamya’dan mayasını almış Kürt, Türk, Ermeni, Rum, Alevi ve diğer tüm halk ezgilerini keşfetmek, onları yok olmadan kayıt altına almak, o mayadan beslenerek yeniden kıvam alıp öze varmak, yeni dokunuşlarla müzikal harmanlamalar yapmak üzere Miraz Trio olarak başladıkları yolculuklarına, yetiştirdikleri öğrencilerden oluşan Miraz Erbane Topluluğu’nu da ortak ettiler.

Perde arkasında 20 yıllık bir emek var. Son 10 yılda müzikal üretim ve erbane-def atölye çalışmalarını aralıksız yürüten Miraz’ın ‘Çêber’ [Kapı] adlı bir de albümü bulunuyor. Sahne almaya başlayalı henüz bir yıl bile olmamışken yurtiçi ve yurtdışında verdikleri konserlerin sayısı 15’i bulan, dinleyicisini kâh coşturan kâh hüzünlendiren, herkesi ayrı bir tınıdan yakalayan Miraz Trio ve Miraz Erbane Topluluğu’nun hamurundaki mirazı Agos okurları için, kurucuları Burcu Yankın, Fırat Alkış ve Fuat Alkış’tan dinledik.

Geçmişte bugünün şifreleri var’

Miraz olarak düsturumuz şu: “İnsanlığın varoluşuna uzanan bu topraklar nice mucizeler barındırıyor içinde, kendi mayasıyla yoğruluyor, kendi bereketiyle var oluyor. Mayadaki mucize gibi, sahip olduğumuz kültürlerin taşıdığı o sırrın keşfine çıktık.”

Burcu Yankın:Yolda gelişti her şey. Yola çıkış açısından maya, öz; kültürel / sanatsal çalışmalarımızda daha sağlam, daha nitelikli bir maya oluşturabilmek adına ilham veren bir isim oldu Miraz. ‘Delal’ şarkısını yaptık ilk olarak. Çalışmalar devam ettikçe, biz kafa yordukça yeni ihtiyaçlar doğdu, yeni müzisyen arkadaşlar katıldı aramıza; bir yandan erbane dersleri vermeye başladık, bir yandan da erbane grubumuz oluştu.

Fırat:Hani hamuru yaparsınız da sonra mayası gelir ya, işte bizde de öyle, kıvam aldıkça bir şeyler çıkıyor. İsmi gibi, ‘miraz’ın tanımı bu zaten.

Fuat:Geçmişte bugünün şifreleri var. Var olan mirası anımsatmak, hafızayı canlandırmak gibi bir derdimiz var. Ne kadar öze inersek o kadar bugüne ulaşırız. O geçmişin, eskinin içindeki yeniyi keşfetme çabası içindeyiz.

Burcu:Öyle geniş bir dünya ki bu... Çok fazla türkü, ezgi var Anadolu, Mezopotamya’da. Çok avantajlı topraklar, bu anlamda.

Fırat:Müziğin kendisinde hepsi gizli, bütün ritimler var, o derinlik, o zenginlik var aslında. Sizin nasıl dokunduğunuza, nasıl işlediğinize bağlı.

Türkülerini söyleyen dilini unutmaz

Fuat:Sadece müzik değil mesele; insanlar kendi kültürlerini de merak etmeli, irdelemeli, kendi dillerine sahip çıkmalı. Mesela bizim anadilimiz Zazaca, bu konuda hassasiyetimiz var, özellikle dikkat ediyoruz. Tehlike altında bir dil bu, konuşulmalı, kaybedilmemeli.

Burcu:Hâlâ eksiklerimiz var. Derleme çalışmaları da yapılmalı. Bu işler ayrı bir mesai, ayrı imkânlar istiyor. Köy köy gezmen, kaynaklara ulaşman gerek. Biz oralara uzanan bir hassasiyet de oluşturmak istiyoruz. Hiçbir şey yapamasak dahi elimizdeki, evimizdeki kasetleri, eski kayıtları toplayıp unuttuğumuz pek çok ezgiyi gün yüzüne çıkarabiliriz.

Fuat:Sözlü kültür kayıt altına alınmalı. Zaza köylerine gidip, masallar, stranlar, ağıtlardan kayıtlar yapmak arzusundayız. Bunları paylaşıma açmak da önemli; biz kullanmasak bile ileride birileri ele alır. Yaşlılardan destek almak gerek. Onlarla olan onlarla gidecek. Köklere dair canlı tanıklıkları bugüne taşımak adına sınırdayız artık.

Burcu:Bu bölgeler ekonomik, zorla yerinden edilme vb. nedenlerle çok göç vermiş. Avrupa’da özellikle Mezopotamya’dan dağılmış, azımsanmayacak bir diaspora var. Kaynağa ulaşmak için çok farklı yerlere de gitmek gerekebiliyor.

Fuat:Burada yetişmiş bir gencin bilmediği bir ezgiyi, oralara konsere gittiğimizde, gurbetteki bir aile isteyebiliyor bizden, sıla özlemiyle. Varto’da hiç yaşamamış, orada büyümemiş ama içsel olarak o ezgideki duyguyu yakalayabiliyor.

Burcu:Köklerle alakalı bir durum bu. Dolayısıyla yolumuzu zaman zaman dinleyicimiz çiziyor, “Şu şarkıyı da yorumlayın” diyerek. O hamur bazen sahnede kıvam alıyor, pişiyor.

Dengbejlik biterse Kürt tarihi öksüz kalır’

Fırat:Bizim müziğimizde Nizamettin Ariç, Şivan Perwer var; Metin-Kemal Kahraman, Mikail Aslan var; Sayat Nova, Knar var; Kardeş Türküler, Kamkars var. Etkileşim kaçınılmaz. Bu güzel bir şey esasında. Kimse bundan kaçamaz; 100 yıl sonra da bir grup çıksa, yine bunlardan beslenecek. Bu gruplar çoğalmalı, yeni Kardeş Türküler, yeni Miraz’lar oluşmalı. Farklı grupların, seslerin çıkması, kendini göstermesi lazım.

Burcu:Miraz, daha çok Mezopotamya. Ama farklı müzisyenlerle özgün, ortak çalışmalar olabilir. Onlardan yeni şeyler öğrenmek ve aktarmak da isteriz.

Fuat:Erkan Oğur’un bizim üzerimizde emeği, manevi desteği çok. Farkındalığımızı, müziğe bakışımızı, farklı enstrümanların farklı müzikal türlerde kullanılması, örneğin erbanenin, temburun, kopuzun cazda icra edilmesi gibi noktalarda müzikal algımızı çok etkiledi.

Fırat:Dengbejler çok önemli, hele de kadın dengbejler... Hikâyeleri, yansıttıkları duygular, yaşamın kendisi; bunları yaşatmak gerek. Gençler el almalı, bundan sonrası yok çünkü. Dengbejlik biterse Kürt tarihi öksüz kalır.

Burcu:Kimlik mücadelesi veren, çok dilli müzik yapan gruplar pek çok sıkıntı yaşıyor. Sesimizi duyurabileceğimiz mecralar çok sınırlı, her yerde yer almıyor çalışmalarımız. Belirli salonlara giremiyorsunuz, üniversitelerde festivallere gidemiyorsunuz. Konserlerimiz basında, medyada yer almıyor. Sansür var, hep de olacak. Zaten bunları göze alıyorsunuz bu yolda. Vazgeçmeyeceğimiz cümlelerimiz, ilkelerimiz var, kültürel çoğulculuk gibi. Biz hissettiğimiz müziği yapacağız – kim neyi alırsa...

Mezopotamya’daki iç içelik yadsınamaz

Fuat:Ermeni kültürü bu toprakların yapıtaşlarından. Ezgiler birbirine çok benziyor, geçişlilik çok. Bir ezginin kökenine bakıyorsunuz, Ermeni müziği. Bu kaçınılmaz bir durum, etkilenmememiz mümkün değil. Bizi çeken bir şey bu, açıkçası. Araştıracağız, geliştirmeye çalışacağız. Birçok şarkının Kürtçe, Türkçe, Ermenice versiyonlarını bir arada yorumluyoruz. Bu olmasaydı sahnemiz eksik kalırdı. ‘Mezopotamya’ diyorsak bu iç içeliği yadsıyamayız.

Fırat:Hrant Dink ve Tahir Elçi, yürüdükleri yol, bize bıraktıkları dil ve dertleriyle beni en çok dağlayan insanlardan. Hrant Dink’ten dinlediğimiz ‘Su çatlağını buldu’ öyküsündeki metafor bizim Miraz’a bakışımızla da örtüşüyor.Agos bizim için çok kıymetli, Agos’un Türkiye’deki yeri de çok kıymetli.

En çok babamın duygusundan etkilendim’

Fırat:Hayat hepimize zor. Toplumsal hayatta büyük sıkıntılar var. Bu bizim müziğimize yansıyor, yansıması da gerekiyor. Böyle zor zamanlarda geçmişin direnişçilerini, Pir Sultan’larını hatırlayacağız, hatırlatacağız.

Dertlerin, nasıl yaşadığın, biriktirdiklerin, etkilendiklerin, karşılaştıkların önemli. Doğduğun yer de önemli. Fuat ve ben köyde doğup büyüdük, doğanın içinde, tarım ve hayvancılıkla.

Ben en çok babamın duygusundan etkilendim. Çok sert ama çok duygulu bir adamdı, tuhaf bir gamı vardı. Bize sürekli Şakiro dinletirdi, dengbejleri dinletirdi. Onu taklit ettim hep. Niye üzülüyor bu adam diyordum, ben de üzülmeye yani onun duygusuna girmeye çalışıyordum. Müziğe yönelmemde, Miraz’a giden yolda bunlar da etkili oldu.

Aslında birilerinin dertlerini alıyor insan. Dengbejlerle, pirlerle büyüdük, onların deyişlerinden çok etkilendik. Oradan aldıklarımızı kafamızda büyütüp hayallerle bu noktaya getirdik. İstanbul’a geldiğimizde, her şeyi daha çok araştırmaya, irdelemeye başladık. Burada farkındalığımız pekişti.

Hayallerimi hep korudum. Pazarcılık yaparken dahi hayal kuruyordum. Gündüz pazarlarda çalışıp akşamları müzik yapıyorduk. Sonraları Miraz Erbane grubunu da hayallerime ortak ettim.

90’ların ortalarında, koyun güderken Erkan Oğur’un Fırat türküsünü dinliyordum. Kim olduğuna, ne olduğuna dair en ufak bir fikrim yoktu. O fotoğraf hiç gitmiyor gözümün önünden. Çok etkilenmiştim. Yıllar sonra Erkan Oğur beni aradığında, o an işte benim için çok özel, yeri bambaşka. Ben bunu değerli tutuyorum hissiyatımda. Hayallerimin duygusu, gerçekleşmesinden daha önemli. ‘Tam’a vardığında o duygu yok olabiliyor. O özlemin orada kalması önemli oysa. O hayalin duygusuna zarar gelmemesi için başladığım noktaya geri giderim.

'Vicdanımız fikirlerimizin önünde’

Sahnede kusursuzluk değil, duygunun peşindeyiz, duyguyu aktarmak istiyoruz. Vicdanımızı fikirlerimizin önünde tutuyoruz. Hayallerimizi, açmazlarımızı, başkaldırımızı, bizi biz yapanı müzik aracılığıyla ifade ediyoruz.

İyi bir devrimci, iyi bir insan olmak için sokaktan, halkın yaşantısından kopmamak gerekiyor, Önce kendi hayatında bir şeyleri irdelemeli, sorgulamalı, devirmeli insan; akışı değiştirmeli.

Elin toprağa değmeli, çamura, ağaca, hayvana... Elini topraktan çekmeye başladığın anda hayattan kopuşlar da başlıyor, çünkü maya orada, kökte, köyde. Mayayı oradan alıp tüm dünyaya yayıyoruz, yaptığımız o. Kök olmazsa maya tutmaz. Bu yüzden hep oralara gidip o suyu vermek, o muhabbeti eksik etmemek gerek. O mayayı yaşatmak için besleyip çoğaltmak, korumak ve de paylaşmak gerek.

Albüm tanıtımından

Albümümüze ‘Çêber’ (kapı) dedik. Kadim Varto’dan Dersim’e, Horasan’a uzanan sır kapılarını; Pir Sultan Abdal’ın isyanında, Gomidas’ın hüznünde, Sey Qaji’nin baharında, Vartolu Hıdır’ın aşkında gizli kalmış kapıları; Botan’ın sarı harmanından Nazan’ın yeşil vadilerine, Hazar’ın mavisine uzanan kapıları; bir mezar taşına sazıyla kazınmış yapayalnız âşıkların emanet bıraktığı kapıları aralamak istedik. Eşiklere yeni sözler, yeni ezgiler ekledik. Dilimiz döndüğünce, sazımız, sözümüz yettiğince…”

Kategoriler

Kültür Sanat Müzik

Etiketler

Miraz