Annelerimiz, kendimiz*

Perihan Mağden anlatıyor, “Anne-kız ilişkileri benin için çok önemlidir. Her sanatçı yalnızca bir tane soruna odaklanabilir, ben de annemle olan ilişkime takıntılıyım. Annemle garip, yorucu, iyi/kötü bir ilişkiye sahiptim. Ben on yaşındayken babamla ayrıldılar. Burjuvaydı ve boşanma yüzünden aniden sınıfsız hale geldi. Toplumdaki konumumuzu kaybettik. Çok fazla seyahate gittik. Onun projesi gibiydim. Aynı zamanda, onun kardeşi ya da en yakın arkadaşı gibiydim. Bu ilişkide birbirimize çok fazla bağımlı olmuştuk.”

Naomi de la Torre**

Bambi ve annesi tek başlarına kaçıyorlar. Sahip oldukları her şeyi arkalarında bırakarak ve kimseyle ilişki kurmadan bir otelden diğer otele doğru hareket ediyorlar. Öte yandan, Bambi’nin annesi yalnız olmadıkları, tersine kendi sessiz dünyalarında birbirlerinin çevresinde dönen “uydular” oldukları konusunda emin. Her yeni otelde, kendileri için bir yuva havası verebilmek çok çaba sarfederek, odalarını yeni mobilyalarla, biblolarla, oyuncaklarla, taşbebeklerle, hatta kumsaldan topladıkları çakıltaşları, istiridye kabukları ve dallarla yeniden dekore ederler. Fakat, Bambi küçük bir çocuk olarak nedenini anlamasa da er ya da geç ayrılmak zorunda kalırlar.

“Anneme bakıp kollarsam sürekli, Annemi anlarsam her zaman, hayatta kalabiliriz. “Bize kimse dokunamaz o zaman. Yakalayamaz.” Annem böyle diyordu. Dışardan bakınca hayatımız tuhaf gözükebilir. Ama hiç de öyle değil. İçindeyiz çünkü biz.”

Hikaye coşkulu bir şekilde anlatılmış. Bambi’nin (gerçek adını hiç öğrenmiyoruz), günlük yaşamlarının garip içsel labirenti ve aykırı annesine olan körü körüne bağlılığı nakledilirken, onun naif anlatıcı sesi kullanılmış. Bambinin daracık dünyası açığa çıkarken, biz de yükselen bir tedirginlikle izliyoruz. Roman, biz Bambi’nin anlatımının hemen altında ortaya çıkan korkulardan farkında olmaya başlarken, hem bir boş zamansızlık hem de anne-kız çiftinin oteldeki tekrarlanan günlerinde ateşli bir rüyasında ortaya çıkan ve elektirklenen momentum hissi veriyor.

Ancak, annenin konuşulamayacak eylemlerinin farkında olmamıza rağmen, kendimizi onunla bir dereceye kadar sempati kurmaktan alamıyoruz çünkü Biz kimden kaçıyorduk Anne?, bir aşk hikayesi. Bu dünyaya bir çocuk doğduğunda, her seferinde dünyayı yerinden sarsan, derin bir aşk. Ülkeleri ve dilleri kapsayıcı türden bir aşk. Seni herşeyden vazgeçirebilecek ve eğer inandığın çocuğunu korumak zorunda olduğunsa seni sürekli bir kaçış halinde yaşatacak türden bir aşk. Bir annenin aşkı.

Biz kimden kaçıyorduk Anne?’de hikaye boyunca hepimizin içinde hissettiği deliliğin bir tonuna ses veren bir hezeyan var. Kabul edelim ya da etmeyelim, birini ya da bir şeyi obsesyon derecesinde sevmeyi engelleyemeyiz. Bambi ve annesinin paylaştığı birbirlerini yutan, bağımlı anne-kız ilişkisi, hem korkutucu, hem de korkutucu şekilde gerçek.

SheKnows ile yaptığı bir söyleşide, kitabın yazarı Perihan Mağden bu ilişkinin doğuşunu anlatıyor, “Anne-kız ilişkileri benin için çok önemlidir. Her sanatçı yalnızca bir tane soruna odaklanabilir, ben de annemle olan ilişkime takıntılıyım.” Diyor ki: “Annemle garip, yorucu, iyi/kötü bir ilişkiye sahiptim. Ben on yaşındayken babamla ayrıldılar. Burjuvaydı ve boşanma yüzünden aniden sınıfsız hale geldi. Toplumdaki konumumuzu kaybettik. Çok fazla seyahate gittik. Onun projesi gibiydim. Aynı zamanda, onun kardeşi ya da en yakın arkadaşı gibiydim. Bu ilişkide birbirimize çok fazla bağımlı olmuştuk.”

Biz kimden kaçıyorduk Anne?’deki anne aslında annemin benimle olan bir karışımı” diye itiraf ediyor Mağden. “Annemin uçlarda bir kişiliği vardı. Öfke nöbetleri geçirirdi. Fakat, romandaki anne gibi agresif değildi. Fakat, eğer ben romandaki anne gibi dengesiz bir ruh haline sahip olsaydım, ben de onun gibi tehlikeli olurdum. Kitaptaki karakteri yaratmak için annemin ve kendimin en hastalıklı yanlarını bir araya getirdim. Annelik doğal olarak deliliğin sınırındadır. Eğer korumacı olmak istiyorsanız, aşırı korumacı hale gelirsiniz. Buna engel olamazsınız. Fazla tutkun hale gelmek o kadar kolay ki. Bu fikri kendimle, annemle ve kızımla olan ilişkimde düşünmek istedim.”

 

* İngilizce aslından çeviren Levent Özata. Yazının orijinali için

http://dailydelights.sheknows.com/articles/824581/book-review-escape-by-perihan-magden

** Yazar, Arizona Üniversitesi Yaratıcı Yazarlık mezunu. Eski bir dünya salsa şampiyonu olan de la Torre, şu anda iki çocuk büyütüyor ve ABD’nin en çok tıklanan kadın sitesi SheKnows’a yazılar yazıyor. 

Kategoriler

Şapgir

Etiketler

Perihan Mağden