Bu hâlâ normalleşme sürecinin tamamen sancısız olacağı anlamına gelmiyor, özellikle de Türkiye'nin seçenekler konusunda halen Azerbaycan'a bağımlı olduğu göz önüne alındığında. Yine de Ermenistan ve Türkiye arasında normalleşmenin asla kolay ve hızlı olamayacağı aşikâr. Ama her şeye rağmen, her iki ülkenin geldiği yere baktığımızda, bu süreç umutlu ve iyimser olmak için zemin sunuyor.
Ukrayna'dan İran'a, dünya ne yazık ki savaşlarla karşı karşıya kalmış durumda. En son, İsrail’in İran’a askeri saldırılarının ardından Amerika da İran'ın nükleer araştırma merkezlerini bombalayarak destek vermişti. Rusya'nın üç yıllık başarısız Ukrayna işgali girişiminde Ukraynalı sivilleri hedef alan Rus saldırılarının da ardından ölümler artmaya devam ediyor.
Tüm bu silahlar ve etraftaki savaşa karşı diplomasinin rahatlatıcı geri dönüşü olarak, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ın 20 Haziran’da İstanbul'a gelip Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la ikili görüşmesi gibi tarihi diplomatik gelişmeler de yaşanabiliyor.
Ermenistan hükümeti tarafından bölge barışı için "tarihî" bir adım olarak tanımlanan Türkiye ziyareti gerçekten de bu tanımlamayı hak ediyor. Ziyaretin tarihî niteliği, Paşinyan’ın 2023’te Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın göreve başlama törenine katılmak üzere yaptığı ilk Türkiye ziyaretinden farklılık göstermesinden kaynaklanıyor. Bu ziyaret ve başka ülkelerde yapılan toplantılar, hep başka geniş etkinliklerin bir parçası veya uluslararası zirvelerde yapılan kısıtlı görüşmelerdi.
Ama bu sefer, hem statü hem protokol bakımından, Ermenistan Başbakanının ziyareti yalnızca iki lider arasında yapılan baş başa bir görüşmeydi ve tamamen Ermenistan ile Türkiye arasındaki 'normalleşme' sürecine odaklanıyordu.
Diplomatik Girişim:
Ayrıca bir nedenden dolayı hem görüşme hem de ziyaret ayrı ayrı çok önemliydi.
Bu ziyaret, aslında Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerde bir gedik açmayı hedefleyen ve bu konuda genel olarak başarılı olan, daha yenilikçi ve stratejik bir Ermeni diplomatik girişiminin örneğiydi.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Paşinyan'dan önce ziyaret etmek için bu denli acele etmesinin sebebi de buydu.
Zamanlama Kritik:
İkinci bir önemli faktör de zamanlama oldu. Türkiye yanı başında güçsüzleşmekte olan iki bölgesel rakibi Rusya ve İran'ın gidişatından yararlanma fırsatı görüyor. Türkiye stratejisi için, Ermenistan'la olan ilişkileri normalleştirmek demek, Rusya'yı marjinalize etmek ve İran'ı etkisiz hale getirmek demek. Aynı zamanda bu durum, Orta Asya’ya günden güne daha da değerlenen bir yol olan Ermenistan üzerinden bakabilmek demek.
Ermenistan'la ilişkilerini normalleştirmenin başka bir artısı da; Ermenistan ile olan kara sınırının açılmasının devam eden Kürt çözümünü güçlendirmesi ve Türkiye’nin doğusunun ticaret ve ekonomik faaliyetlerle bölgede istikrar sağlanması.
Ermenistan'ın Özgüvenli Duruşu:
Ermenistan’a iç siyasetine baktığımızda başbakan ve hükümeti 2026'nın Haziran ayında yapılacak seçimlerin öncesinde özgüvenli bir duruş sergiliyor.
Bu özgüvenin kaynağı muhalefet cephesinin halk tarafından pek tercih edilmeyen marjinal bir duruşunun olması (şimdilik) ve aynı zamanda Ermenistan-Türkiye normalleşme sürecinin eskisinden çok daha az sorunlu ve politik olarak daha az hassas olmasından geliyor.
Yalnız bu hâlâ normalleşme sürecinin tamamen sancısız olacağı anlamına gelmiyor, özellikle de Türkiye'nin seçenekler konusunda halen Azerbaycan'a bağımlı olduğu göz önüne alındığında. Yine de Ermenistan ve Türkiye arasında normalleşmenin asla kolay ve hızlı olamayacağı aşikâr. Ama her şeye rağmen, her iki ülkenin geldiği yere baktığımızda, bu süreç umutlu ve iyimser olmak için zemin sunuyor.
Özellikle Ukrayna ve İran’daki rahatsız edici gelişmelerin gölgesinde. Gazze’de olanları sayamıyorum bile.