ORAL ÇALIŞLAR

Oral Çalışlar

Sıfır Noktası

Lefter’in kayıp kolyesi

Datça’daki 6. Kış Yüzme Maratonu’nun en etkileyici taraflardan biri, Manş’ı geçmiş iki Adanalı yüzücü Erdal Acet ve Nesrin Olgun Arslan’ın öyküleriydi. 1976 yılının Ağustos ayında, son derece soğuk Manş Denizi’ni tüm imkânsızlıklara rağmen bir rekora imza atarak geçen Erdal Acet ve ondan birkaç sene sonra yine aynı imkânsızlıklara meydan okuyan Nesrin Olgun Arslan, yaşadıklarını paylaştılar.

Adana, deniz kıyısında olmayan bir kent. Buna rağmen, 1950’li ve 60’lı yıllarda Adanalı yüzücüler Türkiye rekorlarını ellerinde tutuyor, neredeyse bütün yarışmaları kazanıyorlardı. O yıllarda Adana’nın bir spor kulübünün ve bir yüzme havuzunun olması, gençlerin önünü açmaya yetmişti. Erdal Acet ismi o günlerde öne çıkmıştı. Nesrin Olgun Arslan da bir sonraki kuşağın yüzücüsüydü.

Yıllar sonra Datça’da hatırlanmaktan ve bu ‘maraton’a davet edilmekten çok mutlu olmuşlardı. Erdal Acet, ödül töreni sırasında ilginç bir Lefter öyküsü de anlattı.

Fenerbahçe, Lefter’in ünlü olduğu yıllarda bir maç için Adana’ya gelir. Lefter, yüzerken kolyesini havuza düşürür ve çok üzülür. Dört metre derinliğindeki havuz, dibi görünmeyecek kadar kirlidir. Adanalı yüzücüler Lefter’in üzgün halini görünce dalışlara başlarlar.

Epeyce bir uğraştan sonra Erdal Acet’in kardeşi milli yüzücü Mustafa Acet kolyeyi bulur ve Lefter’e teslim eder. Lefter mutludur. Aradan uzun yıllar geçer, Erdal Acet çocuklarıyla Büyükada’ya gider. Faytonla bir ada turuna çıkarlar. Çocuklarına Lefter öyküleri anlatarak övünür. O sırada Lefter’i görürler. Lefter’in son yılları... Erdal Acet, ona kolye öyküsünü anlatır. Adanalı olduğunu söyler. Lefter o günleri anımsayamayacak durumdadır. Ancak Erdal Acet’e şunları söyler: “Füze Selami ne yapıyor?” Füze Selami, Adanademirspor’un ünlü frikikçisiydi. Hafıza daha gerilere doğru gitmiş ve Lefter’e Selami’yi hatırlamıştı.

Erdal Acet ve Nesrin Olgun Arslan’la 6. Açık Deniz Yüzme Maratonu’nu izlemek için gittiğim Datça’da karşılaştık. Datça, tipik bir sahil şehri. Temiz denizi, oksijeni bol havasıyla yaz tatilcilerinin ilgisini çekiyor. Yazı kalabalık, kışı sakin. Havaalanlarına uzak (Dalaman Havaalanı 175 km, Bodrum havaalanı 240 km mesafede) olması hem avantaj, hem dezavantaj.

Datça aşırı ilgiden uzak olduğu için, üzerindeki yapılaşma baskısı diğer sahil kasabalarına göre daha az. Bu durum, şehrin daha sakin bir şekilde yapılaşmasına dikkat edilerek düzenlenmesi açısından bir avantaj. “Bu ne kadar başarılabilmiş?” derseniz, olumlu cevap vermek zor. Belediye Başkanı Şener Tokcan, şehrin doğal dokusunu bozan yapılaşmayı kontrol altında tutabilmek, kurallara uygun bir çevre bilinci oluşturabilmek için gayret sarf ediyor. Kolay olmadığını, anlattıklarından anlıyorum.

Kış Maratonu, kışın iyice sessizleşen Datça’ya geçici de olsa bir hareket sağlamış. Yunanistan’dan gelen yüzücülerin sayısı, ülkelerindeki ekonomik kriz nedeniyle beş kişiye düşmüş olsa bile, katılmaları anlamlıydı. Her yıl kış ve yaz maratonuna katılan Yunanistanlı Zakarias Aleksandrakis, yarış sonrasında düzenlenen törende duygulu bir konuşma yaptı.

İlk yıllar çekinerek gelen bu topluluğun şimdi kendini evinde hissettiğini söyleyen Aleksandrakis, her yıl bir yıl öncesine göre daha iyi karşılandıklarını ifade etti. Bu yıl yarışın Lefter adına düzenlenmiş olması da onlar açısından anlamlı olmuştu.

Datça Maratonu’na, dokuzu kadın 38 yüzücü katıldı.

Yüzme maratonculuğunun, kışın yarışmanın ayrı bir rekabet alanı olduğunu anladım. Çeşitli yarışmalara katılıyor ve değişik başarılara imza atıyorlar. En büyük dertlerinden biri, uluslararası yarışmalara katılabilmek için gereken maddi desteği sağlayacak sponsorlar bulabilmek.

68’li arkadaşım Necati Sağır da, 60’ların ortasına gelen yaşıyla, geçmişten devraldığı örgütlenme yeteneğiyle hem yüzüyor, hem de organizasyonu yönetiyordu.

Datça Kış Yüzme Maratonu, bu şehrin bu yarışmaya gönül vermiş insanları sayesinde, artık klasikleşmiş durumda.