Radiohead’in geri dönüşü

Grubun 20 yıllık külliyatının son halkası da ilk günkü hissiyatından farklı gelmiyor. ‘Radiohead’in oluşturduğu karanlığın rengi sadece bir ton daha koyu.

İngiliz müzik grubu ‘Radiohead’, geçtiğimiz günlerde beş yıllık suskunluğuna son vererek ‘A Moon Shaped Pool’ isimli 9. stüdyo albümünü paylaştı. 1990’ların kült alternatif rock grubu ‘Radiohead’, 2011’de yayınlanan ‘The King of Limbs’ albümünden beri sessizliğini korumuş, grup üyeleri bireysel projelere ağırlık vermişti.

Özellikle son aylarda yeni albümün sinyallerini veren grup geçtiğimiz 1 Mayıs günü tüm sosyal medya hesaplarını sıfırlayarak hayranlarında küçük bir şok etkisi yaratmış, yeni albümün gelmek üzere olduğunu iyiden iyiye açık etmişti. Nihayet 3 Mayıs günü albümden çıkan ilk kayıt ‘Burn The Witch’ stop motion animasyon videosuyla dikkatleri üzerine çekmiş, baştan sona kadar duyulan yaylılar ile şahsına münhasır Thom Yorke vokalinin uyumu oldukça beğeni toplamıştı.

Henüz hayranlarının içi soğumamışken ‘Daydreaming’ isimli kaydı da yayınlayan Radiohead, parçanın klibi için ise ünlü yönetmen ‘Paul Thomas Anderson’ ile işbirliğine gitmişti. Parçayı 23 yıldır birlikte olup geçtiğimiz sene ayrıldığı sevgilisi Rachel Owen’a adayan Thom Yorke’un klipte tam 23 adet kapı açması ise dikkatlerden kaçmamıştı. Parçanın hüzünlü atmosferi bu ayrılığı en biçimsel yöntemlerle hissettirmiş, albüme dair beklentilerin artmasına yetmişti.

8 Mayıs günü geldiğinde ise ‘A Moon Shaped Pool’ internet sitesinden, Apple Music ve Google Play’den dinlenebilir hale geldi. Uzun bekleyiş sona ermişti, sıcağı sıcağına ilk fikir birliği albümün grubun ‘Kid A’ ve ‘Amnesiac’ günlerini anımsattığı yönündeydi. Alışılagelmiş ‘Radiohead’ karanlığı yeni albümde de esas duygunun temelini oluşturuyordu. ‘The King of Limbs’ ile gelen elektronik sound eleştirileri dikkate alınmış olacaktı ki, ‘A Moon Shaped Pool’da elektronik seslere daha az yer verilmişti. Albümü büyük bir heyecanla dinlemeye koyulurken bunun örneği de çok geçmeden görülüyordu;

‘Desert Island Disk’ akustik gitar ezgileriyle country havasında yağ gibi akıp gidiyor. Melankolik hava zihinlere iyice nüfuz etmişken, bir klasik müzik sahnesindeymişçesine çıkan ‘Glass Eyes’ adlı kayıda kulak kabartıyoruz. Olabildiğince dingin -ki söz konusu ‘Radiohead’ olunca bunun bir sınırı yok- durağan bir yapıya sahip olan kayıt depresif bünyelere pek de yardımcı olmuyor.

Grubun konserlerinde sıklıkla çaldığı bir başka kayıt olan fakat nedense pek bilinmeyen ‘Identikit’, stüdyoda son halini alarak albüme girmiş. Düzenli bas ritmleriyle bezeli parçaya, mükemmel koro vokal performansı ve son derece naif gitar riffleri eşlik ediyor.

Uzunca bir süre gitarları saklayıp tarzını büsbütün değiştirerek, müziğini yeniden şekillendiren ‘Radiohead’ bu albümde ise yaylılara fazlasıyla yer vermiş. Jazz esintileriyle başlayan ‘The Numbers’ adlı kayıtta gitar ve piyano ezgilerinin katkıları albümdeki hüznü başarılı bir şekilde yansıtıyor.

Kısacası, grubun 20 yıllık külliyatının son halkası da ilk günkü hissiyatından farklı gelmiyor. ‘Radiohead’in oluşturduğu karanlığın rengi sadece bir ton daha koyu olarak karşımıza çıkıyor. Fakat kusursuza yakın ve neredeyse gerçek dışı…

 

 

Kategoriler

Kültür Sanat Müzik

Etiketler

Radiohead Derkenar


Yazar Hakkında