Gece güneş doğar mı hiç?

Karin Karakaşlı’nın ilk çocuk kitabı Gece Güneşi’nden çocukların öğreneceği, yetişkinlerin ise unuttuklarını hatırlayacağı şeyler var.

 

Semra Pelek

Kitap Kirk, Aralık 2011

Hiçbir şey ya da kimse, birileri onu yok sayıyor, görmüyor diye yok olmaz; oradadır. Aynı karların altında kalan çiçekler gibi; bahar geldiğinde ve karlar eridiğinde çiçekler bütün güzellikleriyle, rengârenk açacaktır. Ya da gökyüzündeki ay gibi… Ay, kimi zaman kapkaranlık bulutların ardında kalır veya ayın bazı günleri hilaldir, diğer yarısını yeryüzüne göstermez; ama onu göremesek de Ay oradadır. Üstü siyah bulutlarla kaplı diye yok olmamıştır, bulutlar dağılır ay ortaya çıkar, Ay’ın 14’ü gece güneşi gibi parlar. Hiçbir varlığın yok olmaması gibi, sırf birileri yok olsun istiyor diye farklılıklar, renkler, kokular, sesler de öyle kolay kolay yok edilemeyecektir. Bütün renkler silinip siyah yapılsa da siyah da sonuçta mavi, sarı ve kırmızı renklerinden oluşur.

Karin Karakaşlı’nın yazdığı Gece Güneşi kitabını okurken, çocukluğumuz boyunca nasıl simsiyah önlükler içine hapsedilip renklerimizin bir bir silinmeye çalışıldığını, sadece çocukluğumuzda değil, yetişkin olduğumuzda da hayallerimizden, onları “uçuk kaçık” veya diyelim ”aklı beş karış havada” bulunlar tarafından uzaklaştırıldığımızı düşündüm. Hangimiz, yaşadığımız ülkenin tek düzeliğinden, renksizliğinden, üzerimize çöken kasvetinden sıkılıp da dünyanın başka ülkelerine, şehirlerine gitmeyi, renksiz ve sıkıcı hayatlarımızın rengini o uzak diyarlarda bulmayı düşlemedik? Uzun bir girizgah belki ama illüstratör fiirin Dağtekin Yenen’in resmettiği, Karakaşlı’nın hikayesini okuyunca, hikayenin kahramanlarından Arda gibi, insan tekrar çocukluk hayallerinin peşine takılmak istiyor.

Birileri Ay’ı çalıyor?

Arda, anaokuluna giden evin afacanıdır, ilkokul çağındaki ablası Arya ise aklı başında ve hep kardeşinin yanındaki abla. Arda için dolunay Gece Güneşi’dir, Arya kardeşine onun Güneş değil Ay olduğunu anlatmaya çalışır ama nafile. Arda gece güneşinin peşindedir, geceleri pencereden onu izler ve bir akşam ”Birileri Ay’ı çalıyor” diye ağlayarak ablasını kaldırır; Ay’ın yarısı yoktur. Arya, kardeşine, kışın çiçekleri göremediği için ağlayan arının hikâyesini anlatır. Annesinden, baharda çiçeklerin yine açacağını öğrenen minik arı gibi, Arda da arının hikâyesiyle, hiçbir şeyin biz görmedik diye yok olmayacağını öğrenir.

Ay, Arda için önemlidir zira orada dinozorlar, eski oyuncaklar, iyileşmeyen hastalar yaşamaktadır, yani durum Ay’da epey karışıktır. Arda’nın, Ay’da işleri yoluna koymak için Hindisyan’a gidip, bol bol baharat alıp iksir yapması gerekmektedir.

İşler bu kadar karışmışken hayat da bir taraftan devam eder. İki kardeşin okula gitmesi, akşam ödevlerini yapmaları, gece dişlerini fırçalamaları gerekir. Derdi, Ay’daki hastaları iyileştirmek kadar, hayatı renklendirmek olan Arda için dış macunu şekerdir, sadece okula giderken yanından ayrıldığı Dünya küresine bakıp Hindisyan yolculuğunu, başka ülkeleri hayal eder. Ablası Arya ise bazen çok sıkılır, okuma parçaları, matematik ödevleri üstüne yığılır, hayat bazen çok zordur. Bir de her gün okula giderken forma giymek yok mu? Arya, ”Herkes aynı oluyor, çok sıkıcı” diye söylenir. Neyse ki Arya’nın kardeşi Arda’nın imdadına yetişip, hayatta öyle olduğunu zannettiğimiz şeylerin öyle olmadığını açıklaması gibi, bu kez de babaları Arya’ya forma giymenin herkesi aynı yapmayacağını anlatır: ”Arya’cığım, sen benim biricik kızımsın. Senden bu dünyada bir tane var. Sen ne giysen hep özelsin. Giysiler insanı özel yapmaz, sakın unutma!”

İki kardeşin kavga edip küstükleri bir Pazar gezisinde Arda’nın düşüp, doktorluk olması her şeyi değiştirir. Arya, annesine ”Hadi, kalk Hindisyan’a gidiyoruz” deyince yolculuk başlar. İki kardeş, anneleriyle vapurla Marmara denizini aşar, yol onları Mısır Çarşısı’na çıkarır. Orada Arda’nın aradığı baharatlar, bin bir çeşit renk ve koku vardır. Aradığımız renkler, kokular ve hastaların iyileşme ihtimali deniz aşırı uzak ülkelerde değil, işte tam yanı başımızdadır. Mesele sadece bakmak, görmek, keşfetmektedir. Ve Ay da neden olmasın, Gece Güneşi’dir.

İlk çocuk kitabı

Karin Karakaşlı, Agos okurları için tanıdık. Karin’i şahsen tanımayanlar da onu Agos’taki yazıları kadar Radikal İki’de her hafta yazdığı yazılar ve Başka Dillerin fiarkısı (1999) ile Can Kırıkları adlı öykü kitapları, ilk romanı Müsait Bir Yerde İnebilir Miyim? (2005), Cumba (2008) adlı denemesi ve Benim Gönlüm Gümüş (2009) adlı şiir kitaplarından tanıyor. Ay Denizle Buluşunca (1977) adlı gençlik kitabının yazarı Karin Karakaşlı, ilk kez bir çocuk kitabı yazdı.

Gece Güneşi’ni okuduktan sonra, Karin çocuk kitapları yazmayı bırakmasın diyor insan.

 

Gece Güneşi

Karin Karakaşlı

Resimleyen: Şirin Dağtekin Yenen

Günışığı Kitaplığı

Ekim 2011, 91 sayfa

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ