‘İnsanları susturacak herhangi bir mahkeme kararı olacağını sanmıyorum’

Rusya Yüksek Mahkemesi, Aralık 2021’de ülkenin en önemli insan hakları merkezlerinden biri olan Memorial’ı kapatma kararı aldı. Rusya’da tarihsel belleğin korunmasında ve araştırılmasında önemli bir rol oynayan, siyasi baskıları inceleyen ve siyasi baskılara maruz kalan kişilerin manevi ve yasal rehabilitasyonunu teşvik eden, ticari amaç gütmeyen kurum, ‘yabancı ajan’ olarak faaliyet göstermeye yönelik yasayı çiğnediği için kapatıldı. Agos, Uluslararası Memorial Topluluğu’nu kapatılmaya götüren ve yıllar içerisinde farklı biçimlerle artan baskılarını, topluluktan Natalia Petrova ve Gleb Strunnikov’dan dinledi.

1992’de Moskova’da kurulan ve insan haklarının korunması, siyasi hükümlülerin hakları, mülteci ve göçmenlerin hak savunuculuğu için 30 yıldan uzun bir süredir çalışmalar sürdüren Uluslararası Memorial, kapatıldı. Kurumun halka ilişkiler direktörü Natalia Petrova ve uzun yıldır yürüttüğü ‘Tarihten dersler’ projesinin (https://urokiistorii.ru/) editörü Gleb Strunnikov yıllardır yaşadıkları baskıyı, Rusya’nın ‘ajan yasası’nı, mahkemenin örgütü kapatma kararını ve bundan sonra faaliyetlerine nasıl devam edeceklerini anlattı.

Rusya Mahkemesi’nin bu kararı veriş sürecini anlatır mısınız?

Gleb Strunnikov: Memorial’a karşı baskının ne zaman başladığını söylemek zor. Fakat en yaygın olarak 2012 yılı diyebiliriz çünkü ülkede ‘yabancı ajan’ yasası o zaman geçti. Rusya’daki sivil toplumu hedef alan bu yasanın baskıları arttıracağını herkes öngörüyordu. Memorial da bu yasanın Rusya’daki sivil toplumu yok etmeye yönelik olduğuna dair ta o dönem bir açıklama yapmıştı. 2016’da International Memorial bu ‘yabancı ajan’ listesine eklendi. Ondan sonra devletin birçok baskı hamlesi oldu. Örneğin Memorial’ın iki bölge temsilcisi, Karelya ve Çeçenya’daki çalışanları hapsedildi. Karelya’daki temsilci, porno üzerine uydurma bir suçlamayla hâlâ hapiste. Çeçenya’daki kişiyse esrar bulundurduğu gerekçesiyle içeri alındı. Bu çok aptalca. Alkol içmez, esrar kullanmaz, Müslüman kendisi. Fakat esrarı arabasına koydular ve birkaç sene boyunca hapiste tuttular. Bu, Memorial’ın Çeçenya’daki örgütlenmesini yok etmeyi amaçlıyordu.

Başka bir örnek de okullarda yürüttüğümüz, benim de şahsen dahil olduğum kompozisyon yarışmasıyla ilgiliydi. Bu yarışmayı 22 yıl boyunca düzenledik. Okul öğrencileri için bilimsel bir kitap yarışması. Çocuklar kendi ailelerinin, yaşadıkları şehir ve köylerin tarihini, hikâyesini öğreniyorlardı. Herhangi bir siyasi partinin veya gücün tarihi değildi. Okulda öğrendikleri tarihi değil, belli aileleri, kişilerin, evlerin hikâyesini araştırıyorlardı. Bütün bu süre boyunca 50 binden fazla öğrenci yarışmaya katılım sağladı. 2016’da Rus ünlü yazar Lyudmila Ulitskaya bu yarışmanın kazananlarına ödülü takdim ediyordu. Kimliği belirsiz kişiler ona saldırıp üstüne zelyonka [parlak yeşil, görme kaybı dahil fizikî zarara yol açan bir ilaç] döktüler. Çok korkunçtu. Kitap yazarı o, insan hakları savunucusu değil.

Genelde milis hareketlerinden gelen bu tipler belirli aralıklarla ofisimize saldırıyor, duvarlarımıza tehdit içeren grafitiler yapıyorlar. Birkaç ay önce organize ettiğimiz film gösterimine saldırdılar. Golodomor üzerine bir film gösteriyorduk. Açık bir film gösterimiydi. İçeri girip “Faşistler, faşistler, defolun gidin” diye bağırmaya başladılar. Polisi aradığımızda etkinliğe saldıranları karakola götürmediler. Kendileriyle götürüyormuş gibi yaptılar fakat ardından kendim şikâyetçi olmaya karakola gittiğimde orada değillerdi. Sadece serbest bırakıldılar. Polis bu saldırganları gözaltına almamakla kalmadı, etkinlik sırasında ofisin giriş ve çıkışlarını engelleyip davetlilere, filmi izlemeye gelenlere mâni oldu. Bu saldırının üst düzeyde bir yerlerden, devlet veya gizli birimler tarafından organize edildiği çok belliydi.

Memorial’ın çalışmaları sadece yasal yollarla engellenmiyordu diyebilir miyiz? Devlet tarafından organize edilen veya teşvik edilen sivil saldırılar da oluyor size karşı, doğru mu?

Natalia Petrova: Kesinlikle. Bunlar ulusal halk hareketi diye anlatabileceğimiz grup mensupları tarafından yapılıyor ve elbette devlet tarafından doğrudan destekleniyor. Gleb’in bahsettiği film gösterimi saldırısı Rusya Yüksek Mahkemesi’nden bu girdiğimiz sürece dair evrakların bize ulaşmasından bir ay önceydi.

Yaptığınız çalışmalardan devleti özellikle rahatsız eden neydi?

NP: Çocuklarla yürüttüğümüz çalışmalar. Bunların konusu da II. Dünya Savaşı veya Rusya’da daha yaygın Bütün Vatanseverlik Savaşı. Organize ettiğimiz seminer ve konferanslar, film gösterimlerimiz bu konuyla bağlantılı. Devlet için bu çok hassas bir konu, kırmızı çizgileri bu. Anında tepki gösteriyorlar. Dokuz yıl önce farklı ülkelerdeki okul kitaplarında II. Dünya Savaşı’ndan nasıl bahsedildiğini karşılaştıran bir proje yürütüyorduk. 2013 yılıydı ve yandaş medyadan ciddi bir karalama aldık. Aşılmaması gereken sınır hep belli, hassas oldukları konu belli.

GS: Putin dahil tüm devlet yetkilileri de kendilerini repressiyaları, toplu katliamları yapan kişilerin çocukları ve torunları olarak görüyor. Birçok polis karakolunda duvarda tarihteki gizli polis teşkilatının komutanlarının fotoğraflarını görebilirsiniz. Sonu gelmeyen bir döngü bu. Memorial en iyi ihtimal tolere ediliyordu ama nefret ediliyordu. Fakat son yıllarda, özellikle Aleksey Navalni’nin neredeyse suikasta uğraması, ardından da hapsedilmesinden sonra, Rusya’da sivil toplum artık daha yoğun yıkım politikasıyla karşı karşıya kaldı diyebilirim. Natalia’nın dedikleri doğru, bu konularda çok hassaslar ancak bahsettiğim yarışmada repressyaları konu olarak işlemiyorduk. Mesele şu, Rusya’nın 20 yüzyıl tarihi çok kötü. Devrimler, iç savaş, 30’lardaki baskılar, yedi milyon insanın ölümüyle sonuçlanan ve birçok kez yaşanan açlık, II. Dünya Savaşı... Dolayısıyla ülkede herhangi bir ailenin hikâyesini araştırmaya başladığınızda muhakkak çok kötü şeylerle karşılaşıyorsunuz. İktidardakiler ise bunu farklı görüyor. Çalışmalarımızı ülke, tarih ve/veya onların ataları hakkında kara lekeler bulmaya çalışıyormuşuz gibi algılıyorlar. Mesele bu sanırım.

NP: Daha yeni yaşanan bir meseleyi paylaşmak isterim. Rusya’da edebiyat öğretmeni programda olmayan yazarların eserlerini okutması büyük tepki topladı. Tarihte hapsedilmiş, hapiste ölmüş yazarlar elbette okul kitaplarına dahil edilmiyor. Bu aslında yaşadığımız gerçekliği anlamak için iyi bir örnek.

30 yıldan fazla süren çalışmalarınıza devam edebilecek misiniz? Ne yapacaksınız bu durumda?

NP: Şimdiden buna cevap vermek zor. Karara itiraz ettik ve 28 Şubat’ta itiraz duruşmamız var, onu beklemek gerekir sanırım. Kararı bilmiyoruz elbette ancak tahmin edilmesi de zor değil. Kararın bizim için iyi olmayacağı aşikâr.

GS: Memorial, kısmen Sovyetler Birliği’nde faaliyetlerinden dolayı hapsedilmiş insanlar tarafından, bu insanlar henüz hapisteyken kuruldu. Kurum şimdi o zamankinden çok daha büyük. Memorial’da çalışan birçok insan için bu bir yaşam biçimine dönüştü, bu meseleler uğruna çalışıyorlar. Memorial’ın arkadaşları, destekçileri var. Bu insanlar bazen kurum için çalışarak destek veriyor, bazen de sadece etkinliklere katılarak ve dayanışmalarını göstererek. Bu insanların sayısı çok büyük. Hafızayı korumayı hayat amacı olarak bellemiş insanları susturacak herhangi bir mahkeme kararı olacağını sanmıyorum. Bu insanlara “E tamam, mahkeme kararı var, yerimizde oturup bir şey yapmayalım” dedirtecek herhangi bir mekanizma yok. Muhakkak ki çalışmalarımızı yürütmenin yasal yollarını bulacağız.

Rusya, insan hakları ihlalleriyle sıkça gündeme geliyor ve Memorial’a karşı saldırıların da sadece son yıllarla sınırlı olmadığını anlattınız. Ancak 2021 Rusya’da insan hakları açısından çok zorlu bir yıldı. Buna dair neler söyleyebilirsiniz?

NP: Her şey adım adım ilerliyor. Bu yıl, geçen yıla göre daha kötü. Ama önceki yılı da ondan öncekiyle karşılaştırdığımızda, daha da kötü. Geçtiğimiz 10 yıl boyunca devlet mekanizması baskıları arttırıyor. Sadece muhalefete karşı da değil. Kendileri gibi düşünmeyen her insana ve kuruma karşı baskılar artıyor. Devlet mekanizmasının günümüzdeki amacı herkesin düşüncelerini aynı yola sürüklemek, aynı biçimde düşünmelerini sağlamak.

GS: Rusya’da durum 10 yıl önce, Bolotnaya Meydanı’ndaki protestolarla çok kötü bir hal almaya başladı diye düşünüyorum. İnsanlar hapislere atıldı, protestoya katıldıkları için mahkûm edildi. Rusya Meclisi’ne, Duma’ya ‘çılgın yazıcı’ diyoruz biz. Çünkü birer birer deli yasalar geçiriyor.

NP: Cuma günleri artık kurumlara ‘yabancı ajan’ etiketini yapıştırdıkları gün oldu. Her Cuma yeni kurumlar böyle fişleniyor. Ajanda bu artık.

GS: Günümüzde herhangi özgür medya veya Sivil Toplum Kuruluşu, Putin’e karşı çıkan herhangi bir kişi ‘yabancı ajan’ ilan ediliyor. Bundan sonra bu kurumlar veya kişilerin bütün gelir ve giderlerini bildirme zorunluluğu oluyor. Aldığınız peynirin hesabını bile vermelisiniz. Herhangi bir mesajınız, Facebook paylaşımınız bile bildirilmeli. Eğer bildirmezseniz de ciddi cezalar kesiliyor. Yaptığınız her faaliyette “Bu faaliyet ‘yabancı ajan’ olarak ilan edilmiş bu kurum veya kişi tarafından yapılmıştır” gibi bir bilgilendirme yapılmalı.

Faaliyetlerinizde bunun nasıl örnekleri var?

GS: Yasaya göre eğer ‘yabancı ajan’sanız bunu bildirmeniz gerekiyor. Sitemizde, paylaşımlarımızda bunu yaptık. Birkaç yıl boyunca sorun yoktu. Bir gün Roskomnadzor [Rusya Federal Bilgi Teknolojileri ve Kitle İletişim Denetleme Kurumu] tarafından ‘yabancı ajan’ olduğumuzu belirtmediğimize yönelik belgeler geldi ve bunun için 5 milyon ruble [909.335 TL] ceza kestiler. Kitap fuarı etkinliğimiz vardı. Birçok kitap vardı, bunların çoğu, bu yasanın yürürlüğe girmesinden önce basılan kitaplardı. ‘Yabancı ajan’ mührü basmadan kitapları dağıtamayacağımızı biliyorduk, o sebeple verdiğimiz her kitaba bu mührü basıyorduk. İki kişi geldi, kitaplara bakmaya başladı. Sonra savcılıktan olduklarını gösterip, bizi, ajan olarak etiketlemeden kitap dağıtmakla itham ettiler. Baktıktan sonra alacak olurlarsa mührü basacağımızı söylesek de umursamadılar. Yıllar geçtikten sonra Rusya Yüksek Mahkemesi’nin kararını aldık. Kararda, ‘yabancı ajan’ olduğumuzu belirtmek için kullandığımız kelimelerin yasaya uygun olmadığı yazıyordu. Yasada böyle bir formül belirtilmiyor. Roskomnadzor’dan gelen kararla böyle bir formülün varlığından bahsetmiyordu. Sonra zaten kapatılma kararı oldu. Yani bu yasa sadece bela getirmiyor, Rusya’daki kurumları kapatmak için gerekçe de veriyor. Rusya’da Yüksek Mahkeme yasayı istediği gibi yorumlayabiliyor. Roskomnadzor’a kendimizi tam olarak nasıl etiketlememiz gerektiğini soran dilekçelerimize cevaben, yasanın belli bir şey belirlemediğini aktardılar.

17 Şubat'ta film gösterimi

Uluslararası Memorial Topluluğu’nun kapatılmasının ardından, kurumla dayanışmak ve kurumun hikâyesini anlatmak için farklı ülkelerde ‘Memory Scrubbing’ [Bellek Temizleme] belgeselinin gösterimleri yapılıyor. Rusya’da kalan birkaç bağımsız medyadan biri olan TV Rain (Dozhd) tarafından hazırlanan belgeselde, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından birkaç yıl önce Memorial’ın temelini atanlarla röportaj yapıldı.

Küçük bir grup, muhalif Gulag’ın yasaklanmış anılarını nasıl toplayıp koruyabildi? Ve örgüt kapatılırsa, Sovyetler Birliği’ndeki zulüm kurbanlarının veri tabanına ne olacak? Bunun gibi soruların cevaplarını barındıran belgeselin İstanbul gösterimi 17 Şubat Perşembe saat 19.30’ta çevrimiçi olarak yapılacak. Gösterim sonrasında 2012 Uluslararası Hrant Dink Ödülü sahibi ‘Memorial’ hakkında soruları yanıtlamak için Rusya’da faaliyet yürüten OVD-Info’dan Leonid Drabkin ve Rusya’daki sivil alanın güncel durumuyla ilgili yorumlarını paylaşacak Human Rights Watch’tan Emma Sinclair Webb ile bir söyleşi olacak.

Etkinliğe buradan kaydolabilirsiniz.



Yazar Hakkında