Kraliçe Viktorya'nın Düşü'nde yüzyıllar

Gizem Asya Genç, Şavkar Altınel'in Kraliçe Viktorya'nın Düşü'nü ele alıyor şapgir için. Okuyucuyu sığ lirizmin tekinsiz sokağından çıkaran ve Kuzey'in bir dönemine ışık tutan bir fener işlevi gören şiirden bahsederken, yazarın aldığı eleştirilere de farklı bir bakış açısı getiriyor.

Gizem Asya Genç
giz_genc@hotmail.com

Bir şiir beklentisiyle Kraliçe Viktorya'nın Düşü geçiyor okuyucunun eline. Şiir büyüyor, öyküye el uzatıyor, öykü kabına sığmıyor tarihi bir romana dönüşüyor adeta. Kraliçe Viktorya'nın Düşü'nü okuyoruz. Hayır, metroda uyuyakalan modern çağın bağımsız kadınının düşünü... Hayır, isimler veriliyor ve okuyucunun zihninde Kuzey'in bir döneminin edebi ve tarihi dönemi sahneleniyor.

Şiirde vurgulayıcı anlatımın şiirle anlatılan 'hikâye' olması yeni değil. Turgut Uyar, Nâzım Hikmet, Orhan Veli gibi isimlerden Türk edebiyatında aşinayız buna, fakat şiirde anlatılan hikâyenin tarihsel bir gerçeklikle, şiirle bağını koparmadan bu kadar yalın iç içe geçmişliği nadir.

Şairin/romancının/seyyahın yarattığı karakterin düşü mühim bir hikâyeye gebedir.

Divan edebiyatının kadim bir geleneği, eser yazılmadan evvel bir düş görülür, bazen bir karakter görür bu düşü. Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi en bilineni, bu düşler hikâyenin bahanesidir. Şavkar Altınel bir modern zaman seyyahı, hemen tüm şiirlerinde gittiği şehirlere peşinden okuyucuyu da sürüklüyor, okuyucusuna jest yapmayı ihmal etmeden Viktorya'nın Düşü'nü de 'gezginlere ve bir terazi üzerinde dengede duranlara' adıyor şair.

'Büyük Britanya'nın işsizlik ve suç oranı en yüksek şehirlerinden Glasgow'da genç bir kız metroda uyuyakalır, kendi hayatıyla Kraliçe Viktorya'nınkinin birbirine geçtiği garip bir düş görür.'

Glasgow, Altınel'in uzun süre yaşadığı, iyi tanıdığı bir şehir... Viktorya döneminde önemli bir liman ve ticaret kenti olan şehir, romanın geçtiği dönemde artık bir suç şehri. Yeraltında, metroda, şehrin görüntüsünden uzakta genç kızın ağzından şöyle anlatıyor şimdinin Glasgow'unu:

'Tren sarsılır uyanamam
İt kopuk garip garip bakarlar bana
Ama ben hatırlarım hala o eski zamanı
Ben imparatoriçeyken ve onlar yokken daha'

Şiir okuyucuyu sığ lirizmin tekinsiz sokağından çıkarıyor ve Kuzey'in bir dönemine ışık tutan bir fener işlevi görüyor. 19. yüzyılın ilk yarısından 20. yüzyılın başlangıcına kadar süren Viktorya dönemi 'bağımsızlık, kadın hakları' gibi kavramların adının anılmadığı ve hatta sanata, edebiyata ket vuran, 'annelik, iyi eş olma' mefhumunun ve yapaylığın yüceltildiği bir dönem. Metroda uyuyakalan modern çağ kadınının bağımsızlığı, yaşam kaygıları ile Viktorya döneminin idealize ettiği kadının yaşam standartlarının tezatlığını 'İşe giderken her sabah, kirayı öderken her ay' dizesiyle baştan noktalanıyor.

Kraliçe Viktorya'nın Düşü şairin kentle organik bağı, kadının dünü bugünü, bir kentin dününe ve bugününe dair dolu dolu bir seyahat.

'Gri, karanlık ve yağmurlu bir şehirdi.
Benim Glasgow'um çoktan ölmüştü
Bir metropolde değil/bir nekropolde yaşıyordum...'

Şairi aklamak

Peki ne sıfatla? Kadirşinas bir okuyucu olarak sadece.

Şavkar Altınel, geçen yıl Notos'un Oğuz Atay'ı irdelediği sayıda Tutunamayanlar kitabını 'sığ ve yapay' bulduğunu açıkladı. Ardından sosyal medyada, çeşitli dergi ve gazetelerde hakkında yapılan 'haksız' yorumlar Altınel'in aynı yıl içinde aldığı Erdal Öz Ödülü'nün ve daha evvelki başarılarının üzerinden, deyim yerindeyse dozer gibi üzerinden geçti. Yazara güzelleme olsun diye değil, edebiyatı ve edebiyatın ihtiyaç duyduğu eleştiriyi, eleştirene kulak vermek ihtiyacı hissettiğimden.

Yaşanan tüm bu gerginliklerin aksini görmeye çalıştığınızda sebebinin Altınel'in tribünvari bir okuyucu kitlesine sahip olmayışından kaynaklandığını anlıyorsunuz. Zira yazar çok okunuyorsa 'eleştiriden muaf'tır bizim buralarda. Okul sıralarından itibaren Dünya Klasikleri adı ile okutulan eserlerin yazarlarının atışmalarına biraz kulak kabartırsak Altınel'in üslubunun zemzemle yıkandığını görürüz. Acaba Nabokov, Hemingway için 'Hemingway'i ilk kez kırklı yaşlarımın başında okumuştum. Ziller, zarlar gibi bir şeydi ve iğrenmiştim' dediğinde Hemingway sevenler böyle bir kara propagandaya girişmiş miydi, yoksa bilinç ve bi'linç arasındaki ayrımı yapamayan tek okuyucu kitlesi ülkemize mi mahsus?

 

 

Şapgir'de bu hafta 

Kategoriler

Şapgir