Stepan Epremyan'dan Melikcan Zaman için 'Yasak Serenat'

Sanatçı Stepan Epremyan, Vortvods Vorodman Kilisesi Patrik Mesrob Mutafyan Kültür Merkezi’nde verdiği ‘Yasak Serenat’ adlı konseri ani ölümüyle Ermeni toplumunu yasa boğan Melikcan Zaman’a adadı. Epremyan ile konser sonrası ‘Yasak Serenat’ı konuştuk.

Ermeni sanatçı Stepan Epremyan, Adıyaman HAYDER öncülüğünde 15 Haziran Pazar günü, Kumkapı Vortvods Vorodman Kilisesi Patrik Mesrob Mutafyan Kültür Merkezi’nde, “Yasak Serenat” isimli konser düzenledi. Müzisyen, konserini 11 Haziran Çarşamba günü geçirdiği kalp krizi sonucu 43 yaşında hayatını kaybeden Yeşilköy Ermeni Okulu Müdürü ve Sayat Nova Korosu şefi Melikcan Zaman’a armağan etti.
Yas ortamının hakim olduğu konserde kilisedeki tüm pencereler perdelerle örtüldü, ışıklar söndürüldü. Ezgiler ise Melikcan Zaman için karanlığın içerisinde yankı buldu. 

“Şarkılarımız umarım Melikcan’a ulaşır”

Konserde ilk olarak ‘Yasak Serenat’ adlı sinevizyon gösterimi izlendi. Sinevizyonda, Ermeni kültürü ve müziğine dair fotoğraf ve videolar sergilendi. Daha sonra Epremyan, kısa bir açılış konuşması yaptı. Melikcan Zaman’ı anarak “Şarkılarımız umarım Melikcan’a ulaşır. Kaybettiğimiz herkese ulaşır. Yasaklansa dahi biz bu serenatı ömrümüz boyunca yapacağız” dedi.

‘Yasak Serenat’ın başlangıcı, Epremyan’ın kendi bestesi olan ve Diyarbakır’daki kiliseyi bir kişiye benzeterek, 100 yıllık süreci ona anlatarak Ermenice yazdığı ve seslendirdiği “Surp Giragos” ile oldu.

Fotoğraf: Marta Sömek

Kayıplar için ağıtlar ve ezgiler

Epremyan konser boyunca, Ermeni müzisyen ve müzikolog Gomidas Vartabed ile Ahmet Kaya’nın ezgilerinin de dahil olduğu Ermenice, Zazaca, Türkçe ve Kürtçe 12 şarkı ve ağıt seslendirdi. Ermeni Soykırımı, Hrant Dink, Sarkis Seropyan, Hakan Bakırcıoğlu, Sevag Balıkçı, Ahmet Kaya, Sırrı Süreyya Önder, Gezi Direnişi, Feminist Gece Yürüyüşü gibi pek çok isim ve konuya dair görüntüler de konser esnasında izlendi.
Ud, bağlama ve gitar eşliğinde konser veren Epremyan’a, Ari Vergel de gitarıyla eşlik etti. Epremyan’ın ezgilerine, Hrant Dink’in “Su çatlağını buldu” hikayesi eşlik ederken ise kiliseyi gözyaşları ve hüzün kapladı. Kilisenin tamamının dolduğu konser, izleyiciler tarafından büyük ilgiyle dinlendi. Epremyan, konserini “Im Anoush Mayrig” ezgisi ile sonlandırdı.

Bir müzik işçisi…

Etkinlik sonrasında Epremyan’a hem konseri hem de Ermeni müziğinin yaşamındaki yeri üzerine sohbet ettik. Epremyan kendisini, “Duygularını notalara yükleyerek hayatı, aidiyetini, kültürünü, geleneğini, yaşanmışlıkları ya da geleceğe dair umutları ruhundan, yüreğinden ve elinden geldiğince ezgilerle anlatmak isteyen bir müzik işçisi Stepan” sözleriyle tanıtıyor.

Henüz küçük yaşta müzik ile tanışan Epremyan, müziğe olan ilgisinin kendisine mamasından (annesi) geçtiğini söylüyor. Mamasının terzi olduğunu ve dikiş makinasının başında çok fazla şarkı söylediğini paylaşan Epremyan, “Çocukluğum o makinanın başında, Mayriğimin dizinin dibinde, onu dinleyerek geçti. Oradan bir müzik merakım başladı. Daha sonra depremde kaybettiğim ahpariğimin (abim) bağlama dersi aldığı zamanlardaki, çok hatırlayamadığım halimle bile aşırı merak duyup enstrüman çalma isteğim oluştu. O ders aldıkça ben de ona bakarak kendi kendime öğrenmişim. Daha sonra da diğer enstrümanları aldım hayatıma” diyor.

“Kendimi bildim bileli Ermeniyim” vurgusunu yapan Epremyan, şunları paylaşıyor: “Ailem de öyle. Sadece yaşadığımız coğrafya, kendin gibi yaşamaya izin vermiyordu ne yazık ki. Kısmen hala öyle. Bir etki tepki meselesi aslında. Bizim, kendini lanse etme, ayrıştırma, gösterme sorunumuz olmadı. Yok sayılma, ya da istedikleri tarzda yaşamaya karşı bir direniş sorunumuz oldu hep. Onlar baskıyı arttırdıkça, biz de daha da sahip çıktık kendimize. Belki korkulardan arındıran da o oldu.” 

‘Yasak Serenat’ın sözleri tarihe, bestesi taşlara ait

Epremyan, ‘Yasak Serenat’ın hikayesini ise şu sözlerle anlatıyor: “İlhamını tarih boyunca birçok topluluğa ev sahipliği yapmış bu kadim toprakların kültürü ve Ermeni geleneğinden alan ‘Yasak Serenat’, yasakların hissedileni engellemediğine vurgu yapmak için bu adı aldı. Yani bir bakıma sözleri tarihe, bestesi taşlara ait olan bir notasız şarkının adı... Bir başka deyişle, üzeri tozlansa da bir zaman sonra bu şarkının tınılarının aynı toprakta filizlenip ruhunuzu ister istemez yeniden bulması...

Her ne kadar insanlar birbirinden hep uzaklaştırılmaya çalışılmışsa da farklı dillerde dahi olsa aynı göğün ezgileri her zaman galip gelmiş ve yüreklere bir şekilde ulaşmayı ve halkları bir arada tutmayı başarmıştır. 

'Serenat, aşkın en melodik ve romantik haykırışı malum... Aşık olduğunuzu sadece yüreğiniz bilir ve söyleyebilir. Anlatmaya kilit vurmak hissedileni engeller mi? Kendi dilinde, kendi kültürüyle yaşamak da öyle bir şey işte...”

Ermenice ezgiler seslendirmenin, yaşamı hissediş biçimi olduğunu dile getiren Epremyan, “Her etkinlik ayrı bir tat bırakıyor ruhumda. Bu da o farklı tatlardan biriydi. Sanırım en fazla duygulandıklarımdan biriydi. Gelen her misafir ile kimliği ne olursa olsun bütünleştirebiliyoruz aynı duyguda. O çok etkiliyor beni. Mekan zaten başlı başına bir etki. Surp Vortvots Vorodman Kilisesi'de başlı başına büyüleyici bir atmosfere sahip. Şarkıların konusu da genelde yitirdiklerimiz olunca, o atmosfer başka bir boyuta evriliyor ister istemez. Yitirdiğimiz ve programda andığımız çok can vardı. Melikcan da şaşkınlığımızı, üzüntümüzü henüz üzerimizden atamadığımız kayıplarımızdandı. O yüzden o hüzünlü şarkıları, ağıtlarımızı ona, erken gidişine yakmak istedim” cümleleriyle ‘Yasak Serenat’ı seslendtirmeye devam edeceğini belirtiyor.

Kategoriler

Kültür Sanat



Yazar Hakkında