Ara Dinkjian binlerce plaktan oluşan arşivini anlattı: O plaklar atalarımın sesleri

ABD’de müzik çalışmalarını sürdüren besteci, müzisyen, koleksiyoncu ve tarihçi Ara Dinkjian ile Berlin merkezli Houshamadyan sitesinin editörü Vahé Tachjian, Orient-Institut Istanbul’da “Ermeni Müziğinin Erken Kayıtları” buluşmasında bir araya geldi.

“Ben bir entelektüel, bir araştırmacı, bir akademisyen değilim. Kendimi bir halk müzisyeni olarak görüyorum; ama aynı zamanda, eşimin ‘fanatik’ diyeceği ölçüde, eski plakların tutkulu bir koleksiyoncusuyum.”

Ermeni müziğinin köklü geleneğini geçmişten bugüne taşıyan, ABD doğumlu Ermeni besteci, müzisyen, koleksiyoncu ve tarihçi Ara Dinkjian bu sözlerle başladı Orient-Institut Istanbul’daki konuşmasına. Buluşma nedenimiz, Ermeni Müziğinin Erken Kayıtları başlıklı etkinlikti.

Dinkjian, Anadolu’dan gelen Ermeni müziğinin diaspora içinde nasıl dönüştüğünü ve Amerikan müziğinin etkisiyle kendine özgü bir sese evrildiğini kayıtlar ve örneklerle gösterirken, Berlin merkezli Osmanlı Ermenilerinin yerel tarihini ve belleğini yeniden kurmayı amaçlayan Houshamadyan web sitesinin editörü Vahé Tachjian da Osmanlı Ermenilerinin somut olmayan kültürel mirasının iki önemli unsuruna —şarkılar ve danslara— odaklanan projeleri anlattı.
Sunum, Dinkjian’ın koleksiyonundan parçaları ve sanatçıları tanıttığı konuşmasıyla başladı. Babası Onnik Dinkjian Diyarbakırlı, annesi Araksi ise Harput kökenli olan Ara Dinkjian 1958’de New Jersey’de doğdu. Müziğe, henüz çocuk yaşlarda babasının da etkisiyle ilgi duymaya başladı. Üç yaşındayken evde her yere ritim tutmaya başlayınca aile dostu Eddie Amca ona ilk darbukasını hediye etti. Böylece müzik yolculuğu başladı. Beş yaşındayken babasının solist olduğu grupla çaldı, Amerika’daki Ermeni eğlencelerinin en sevilen çalgısı uda gönlünü kaptırdı ve önemli bir müzisyen olarak bu günlere geldi.

“O plaklar atalarımın sesleri”

Ara Dinkjian, altmış yıldır Ermenilerin ve Türklerin icra ettiği  78’lik plaklarını topluyor. Aralarında bir asrı aşkın yaşı olanların da bulunduğu 5.500 plağa ulaşmış durumda. Çoğu Ermeni-Amerikan evinde bu değerli plaklar korunmuş; kimileri Türkiye’den ithal edilmiş ya da lisanslı olarak getirilmiş, kimileri de yerel olarak kaydedilip üretilmiş. Genç kuşakların ilgisini yitirmesiyle birlikte bu kıymetli kaynaklar atılmaya başlanınca, Dinkjian onları kurtarmayı, belgelemeyi ve dijitalleştirmeyi kendine görev edinmiş. Böylece hem müzikal hem de tarihsel belleği koruyan geniş bir arşiv ortaya çıkmış.
Dinkjian, koleksiyonunun kendisi için önemini, “O plaklar kelimenin tam anlamıyla atalarımın sesleri. Onların nasıl duyulduğuna dair elimizdeki en eski belgeler. Bu yüzden paha biçilmezler, gerçekten tarifsiz bir değerleri var” sözleriyle anlattı. Ermeni müziğini anlatırken genellikle Gomidas’tan başladıklarını, koleksiyonunda 1908’de Aleksandropol’de (bugünkü Gümrü) kaydedilmiş ve Gomidas’ın a cappella söylediği nadir bir plak bulunduğunu aktardı. Ayrıca bu tür Osmanlı dönemi azınlık kayıtlarının çok değerli olduğunu vurguladı.

Fotoğraf: Berge Arabian

Nadir örnekler

Dinkjian’ın koleksiyonundaki diğer örnekler arasında Orfeon plakları, Rumena Svartale ve Tanburi Cemil Bey’in kayıtları vardı. Karadaş Malutay’ın Diyarbakır sokak satıcılarını taklit ettiği tek yüzlük plağını ve Celal Yücelses’in şarkılarının korunmasını sağlayan kayıtlarını da dinlettirdi. Diyarbakırlı besteci ve şarkıcı Hovsep Şamlyan’ın 1921’deki kayıtlarıyla Diyarbakır ağzı ve özgün tarzın bugüne taşındığını belirtti. Ayrıca Vardan Marosyan’ın Harput-Elazığ kökenli amatör kayıtlarının özellikle düğünlerde hâlâ kullanıldığını söyledi. Ezgilerin kökeni ve karakterinin coğrafyayı, topluluğu ve kültürü yansıttığını, halk müziğinde bestecinin bilinmesinin önemli olmadığını ekledi. Sözlerini ise şöyle bitirdi: Ezgiler bize geldikleri yeri anlatır. Eğer bir ezginin karakterini ve biçimini incelersek, dünyada bir yere işaret eder: “Ben buradanım.”

Bu arada Dinkjian, ziyareti sırasında İstanbul’da İstos Korosu’yla da müzikseverlerle buluştu. 2017’den bu yana Fotini Kokkala şefliğinde faaliyet gösteren İstos Korosu; Dinkjian’ın yanı sıra Sokratis Sinopoulos (kemençe), Yann Keerim (piyano), Şakir Ozan Uygan (perküsyon), Ari Hergel (bas gitar), Ali Ağrı (ud) ve Fotini Kokkala’nın (kanun) yer aldığı bir ekiple sahne aldı. Geleneksel ve çok dilli Anadolu ezgilerinin seslendirildiği konser yoğun ilgi gördü. Alkışlarla üç kez sahneye geri çağrılan topluluk, 1 Ekim’de Moda Sahnesi’nde bir kez daha sahnedeydi.

Fısıldasa da hâlâ duyulan sesler

Vahé Tachjian ise çevrimiçi bağlanarak katıldığı sunumuna Ushamania projesini tanıtarak başladı. 2011’de başlatılan girişimin Osmanlı Ermenilerinin belleğini ve kültürel mirasını yeniden inşa etmeyi amaçladığını anlattı. Ushamania, makaleler, fotoğraflar, çizimler, filmler, şarkılar, haritalar, danslar, yemek tarifleri ve daha pek çok unsur aracılığıyla Osmanlı Ermenilerinin kasaba ve köylerindeki günlük yaşamı ve topluluk hayatını sunuyor. Sitede ayrıca Açık Dijital Arşiv (ODAR) bulunuyor; dünyanın dört bir yanındaki Ermeni ailelerinin koruduğu eşyalar ve mikro tarihleri burada paylaşılıyor. Bu katkılar, küçük aile hatıralarını büyük tarihsel tablolara dönüştürüyor. Ushamania ayrıca ABD’deki Ermeni topluluklarıyla da çalışıyor. 2021’den beri düzenlenen geleneksel dans atölyeleri filme alınarak öğretici videolarla sitede yayımlanıyor. İkinci proje ise Ara Duktian tarafından hazırlanan Katskirin Yerg (Şarkıyı Hatırlamak) video serisi; Osmanlı Ermeni müziğinin “kef müziği” gibi özgün öğelerini belgeliyor ve ABD’deki topluluklarda kültürel mirasın korunmasına katkıda bulunuyor.

Tachjian, konuşmasında Orta Doğu’daki Ermeni topluluklarıyla kıyaslandığında ABD’deki durumun farklarını şöyle anlattı: “Lübnan, Suriye, Yunanistan gibi yerlerde mülteciler kompakt topluluklar halinde yaşadı ve kilise, okul, dernek gibi kurumların güçlü etkisi altına girdi. Bu kurumlar neyin ‘otantik Ermeni müziği’ olduğuna karar verdi. Osmanlı’ya ait ya da ‘fazla Doğulu’ görülen unsurlar geri plana itildi. ABD’de ise bu tür hegemonik kurumlar daha az belirleyici oldu, Sovyet Ermenistanı’nın kültürel etkisi de çok sınırlı kaldı. Bu nedenle Osmanlı Ermeni mirasının kimi öğeleri ABD’de daha iyi korunabildi.”
Ardından Friko Olegyan’ın Badger romanından örnek vererek Osmanlı Ermeni müziğinin enstrümanlarının günümüzde neredeyse duyulmaz hale geldiğini şu sözlerle aktardı: “Romanda, Osmanlı’dan gelen kültürel mirasın çözülüşü müzik aletleri üzerinden betimleniyordu. Bir Paskalya kutlamasında keman, davul, akordeon, zurna ve ud çalınıyor; ama birlikte uyum sağlayamıyorlardı. En çok akordeon ve davulun sesi duyuluyor, ud ve zurna ise arka planda kayboluyordu. Osmanlı Ermeni müziğinin kalbinde yer alan bu sazların sesleri artık neredeyse işitilmez hale gelmişti. Sessizliğe itilmişlerdi; ya da belki sadece fısıldıyorlardı.”

Kategoriler

Toplum Kültür Sanat



Yazar Hakkında