'Kürtler Cumhuriyet'in asli kurucu vatandaşlarıdır'

KCK davasında mahkeme Kürtçe savunmayı reddetti. Red kararında açıklama olarak Türkçe bilen ve resmi işlem yapma durumunda olan herkes Türkçe konuşmak zorunda olduğu belirtildi. Bununla birlikte avukutlurın Kürtçe savunma için Lozan'a gönderme yapmalarına mahkeme, Kürtlerin azınlık değil cumhuriyetin asli kurucu unsurlarından olduğunu söyleyerek bu talepleri reddetti.

KCK davasında sanık avukatlarının verdiği Kürtçe savunma talebi, savcının devletin konumunu hatırlatan ve mahkemenin de tarihi tespitlerine dayanan bir kararla reddedildi. CİHAN haber ajansının dün (1Şubat Çarşamba) geçtiği bilgilere göre devletin resmi dilinin Türkçe olması, Kürtlerin gayrimüslim azınlık konumunda değil de cumhuriyetin kurucu unsur olması sıralanan gerekçeler arasında.

İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi ret kararında şahısların etnik kimliği veya anadilinden bağımsız olarak Türkçe savunmayı şart koşuyor: 'Türkçe bilen ve resmi işlem yapma durumunda olan, Türkiye Cumhuriyeti devleti uyruğu olan ya da olmayan tüm şahıslar, başkaca hangi dili biliyor olurlarsa olsunlar Türkçe dilini kullanmak zorundadırlar.' Bunun üzerine Lozan Antlaşması'nı hatırlatan avukatlara mahkemenin yanıtını tarihçilere bırakmakta fayda var; antlaşmanın azınlıkları kapsadığını belirten mahkeme Kürtlerin azınlık olmadığını, kurucu unsur olduğunu vurguladı.

Feribot kaçırma eyleminde öldürülen Mensur Güzel'in kız kardeşi Şeyma Güzel'in de aralarında bulunduğu 72 sanığın yargılandığı davanın ilk duruşmasında, sanıkların birçoğu Kürtçe savunma yapmak istemişti. Avukatlar Kürtçe savunma talebinin Lozan Barış Anlaşması kapsamında yerine getirilmesi gerektiğini savunmuştu.

Mahkeme bu talebi duruşma sonrasında değerlendirme kararı almıştı, bu konuda öncelikle duruşma savcısı Celal Kara'ya görüşünü sordu. Kürtçe'nin kayıtlarına “bilinmeyen dil” olarak geçtiği mahkemeye, savcının “bilinmeyen sanıklar” ısrarı damgasını vurdu.

Kim oldukları belirlenemeyen sanıklar

Savcı Celal Kara, hazırladığı mütalaada, duruşmada kimlikleri tespit edilemeyen sanıkların mahkemeden talepte bulunamayacaklarını, avukatlarının ise bu kişilerin müdafii olduklarının bilinemeyeceğini hatırlattı. 'Dolayısıyla kim oldukları mahkeme huzurunda belirlenemeyen sanıklar adına avukatları talepte bulunamaz.' diyen Kara, 'Lozan Barış Antlaşması'nın 1. maddesinde antlaşmanın tarafı olan devletler belirtilmekte olup bir antlaşmanın hükümlerinin o antlaşmanın taraflarını bağlayıcı olduğu belirtilmektedir. Kendilerini Kürt olarak niteleyen Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşları, Türkiye dışında bu antlaşmanın tarafı olan hiçbir devletin uyruğu olmadığı gibi bunlarla etnik köken bağı da bulunmamaktadır.' dedi. Savcının sözleri, Kürtçe savunma talebiyle mahkemenin reddi arasında söz konusu olanın, etnik kimlik olduğu gerçeğini ortaya koymuş oldu.

Kürtler gayrimüslim değil

Aynı sözleşmenin 'Azınlıkların Korunması' başlıklı bölümünün, Türkiye Cumhuriyeti devleti uyruğuna tabi olacak azınlıklarla ilgili olduğunu hatırlatan Kara'ya göre, 29. maddede etnik köken ve dini mensubiyet itibariyle azınlık olarak nitelenen kişilerle ilgili açık ifadeler bulunuyor. Kendilerini Kürt olarak niteleyenlerin Türkiye Cumhuriyeti devleti uyruğunda olduğunu belirten Kara, Kürt sanıkların gayrimüslim azınlık konumunda bulunmadıklarını söyledi.

İyi derece Türkçe konuşan sanıklar

Kara, bu şartlar altında, Türkiye'de eğitim görüp iyi derecede Türkçe konuşan, Türkiye Cumhuriyeti uyruğuna bağlı ve gayrimüslim statüsünde bulunmayan sanıkların Kürtçe savunma taleplerinin reddedilmesini istedi. Anadil, eğitim ve dini inançlar arasındaki bağ üzerine savcının bir açıklaması olmadı.

Sanığın resmi dili

Savcı Kara ayrıca, Anayasa'da devletin resmi dilinin Türkçe olduğuna dair bilinen hükmü tekrar hatırlatarak, 'Türkçe bilen ve resmi işlem yapma durumunda olan Türkiye Cumhuriyeti devleti uyruğu olan ya da olmayan tüm şahıslar, başkaca hangi dili biliyor olurlarsa olsunlar Türkçe dilini kullanmak zorundadırlar” dedi. Böylece devletin resmi dili olduğu kadar etnik kimliği ne olursa olsun her sanığın bir de resmi savunma dili oldu.

Kurucu unsur olarak Kürtler

Mahkeme de aldığı kararda Lozan Antlaşması'na atıf yaparak 39. maddede yer alan 'Devletin resmi dili bulunmasına rağmen Türkçe'den başka bir dil konuşan Türk uyruklarına, mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilmeleri bakımından uygun kolaylıklar sağlanacaktır' hükmünü hatırlattı. Bu hükmün Türkiye'deki Müslüman olmayan azınlıkların haklarına ilişkin olduğunu vurgulayan mahkeme, 'Antlaşmanın müzakere edildiği ve imzalandığı dönemin koşulları ve dağılan Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırları içerisinde Müslüman olsun veya olmasın Türkçe'den başka dillerde konuşan çok sayıda milletler yer almaktaydı. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu unsurları arasında yer alan Kürtleri azınlık statüsüne almaya ilişkin bir kısım itilaf devletleri tarafından getirilen teklif ve çalışmalar kabul edilmemiştir. Asli kurucu vatandaş olan Kürtlerin azınlık statüsüne alınmamaları ve Lozan Antlaşmasındaki koruma önlemlerinin yalnızca Müslüman olmayan azınlıklarla sınırlı tutulması göz önüne alındığında, bu düzenlemeyle Müslüman olmayan azınlıkların haklarının korunması amaçlanmaktadır. Bu nedenle söz konusu hükmün, somut olayımıza uygulanamayacağı anlaşılmaktadır.' dedi.

 

vE