Cumhuriyet tarihinde bir ilk: Süryanice kurstan 29 mezun

Türkiye’de yalnızca bir anaokulu bulunan Süryaniler, anadilinde eğitim hakkından faydalanamıyor. Uzman Süryolog ve Turabdin Enstitüsü Başkanı Adem Coşkun’un girişimiyle, Cumhuriyet tarihinde ilk kez, Mart ayında Midyat’ta Süryanice dil kursu açıldı. Üç ay süren kursta 29 öğrenciye eğitim veren Coşkun, “Süryaniler, anadillerine sahip çıkmalı” dedi.


Verilere göre, 1913-1914 öğretim yılında, Osmanlı vilayetleri ve livalarında, Hıristiyan toplumlara ait toplam 2 bin 580 okul bulunuyordu. Bu okullardan 29’u ise Süryanilere (Asuri-Arami-Keldani) aitti. Lozan Antlaşması ile Türkiye’deki Hıristiyan toplulukların eğitim hakkı güvence altına alınmış olmasına rağmen, 1928’de Mardin’deki son Süryani okulunun da kapatılması ardından Süryaniler yaklaşık 90 yıl boyunca okul açamadı.

Süryaniler; Irak, İran, Suriye, Almanya ve İsveç’te anadilinde eğitim hakkı ve materyallere sahipken, bu hak Türkiye’de yok.

Süryani Dernekler Federasyonu (SÜDEF), 25 Eylül 2013’te ilkokul açabilmek için Milli Eğitim Bakanlığı’na dilekçeyle başvurdu. SÜDEF Başkanı Evgil Türker, başvuruya dair şu bilgileri paylaştı: “MEB bu başvuruya, 11 Ekim 2023’te dönüş yaptı. Yanıt belirsizdi; ne hayır ne de evet demişlerdi. Başvuru sürüncemede kaldı. Aslında onları aşan bir durum olduğunu belli ettiler. O tarihten bu yana da hiçbir girişimde bulunmadılar.” 

Türkiye’de yalnızca bir anaokuluna sahip olan Süryaniler için Cumhuriyet tarihinde bir ilk gerçekleşti. Uzman Süryolog ve Turabdin Enstitüsü Başkanı Adem Coşkun’un girişimleri ile Midyat Halk Eğitim Merkezi’nde 1 Mart’ta Süryanice kurs açıldı. Üç ay süren kursta, Coşkun’un hazırladığı materyallerle Süryani, Kürt, Arap ve farklı kimliklerden 29 kişi Süryanice dil eğitimini tamamladı.

Adem Coşkun, Süryanice kursa dair sorularımızı yanıtladı.

Kurs hakkında bilgi verebilir misiniz? Ne zaman ve nasıl başladı, materyaller nasıl sağlandı?

Türkiye’de Süryanice’nin MEB bünyesinde resmi bir statü kazanması için 2023’te Midyat Halk Eğitim Merkezi (HEM) yönetimi ile görüşüm. Ancak Süryanice’nin mevcut eğitim modülleri arasında yer almadığını gördük. Bu yüzden de Süryanice’ye ilişkin herhangi bir eğitim kursunun açılamayacağını belirttiler. Bunun için izlenecek yol ile ilgili de HEM yönetimi ile istişare etmeye devam ettim. 2024’te uzun ve kapsamlı, gerekçeli bir rapor hazırlayarak Ankara’ya gönderilmesini sağladım. Raporun dönüşü de Şubat 2025’te ve olumlu bir şekilde gerçekleşti. Tabii bu kazanım Türkiye’de bir ilk olduğundan, hemen ilk kurs ilanını verdik. 1 Mart 2025’te de, haftada 10 saat olacak şekilde üç aylık eğitim sürecine başladık. Kurs boyunca genel olarak, Mardin Artuklu Üniversitesi Uzaktan Eğitim ve Araştırma Merkezi (MAUZEM) ve Turabdin Enstitüsü için hazırlamış olduğum materyalleri ve bunlara ek olarak Süryanice okuma kitaplarını kullandım.

29 öğrencinizin hepsi Süryani mi?

İlk kurs için kontenjan 30 kişilik oldu. Kayıt olan öğrenci sayısı ise 29’du. Diğer kurslara oranla çok yüksek katılımla ilk kursu başlatmış olduk. Kursa katılan öğrencilerin büyük çoğunluğu Süryani değil. Tabii Süryani de var. Bunun dışında Türk, Kürt, Mıhalmi, Arap, Yezidi öğrencilerimiz Süryanice’ye yoğun ilgi gösterdiler.

Kurs ne kadar sürdü ve eğitimin içeriğinde neler yer aldı?

Her seviye için standartlaştırılmış kursumuz üç ay sürüyor. Materyali de, MAUZEM bünyesinde vermiş olduğum için bizzat benim hazırladığım, geliştirdiğim ve HEM için uygun hale getirdiğim Türkçe-Süryanice özgü materyalleri kullanıyorum.

Anadilinizde eğitim vermenin sizin için önemi nedir?

Bir Süryani olarak kendi anadilimde MEB bünyesinde, yani resmi bir kurumda eğitim vermenin mutluluğu tarif edilemez. Tamamen farklı bir alfabeye, binlerce yıllık yazılı bir geçmişe ve köklü bir literatüre sahip. Aynı zamanda bu kadim toprakların kadim dilinin, resmi bir şekilde ilk kursunu açmak ve öğretmek bir gurur kaynağı. Benim bu dile ve bu kültüre karşı da bir vefa borcumdur. Bunun bir kazanım olması açısından da ileriye dönük atılabilecek adımlar olması hesabıyla da son derece önemli buluyorum.

Kurs tarihi boyutta nasıl bir öneme sahip?

Süryanice, tarih boyunca çok önemli bir dil oldu. Nitekim İsa Mesih’in konuştuğu dil olması, ilk litürjik (dini) ayininin Kudüs’te Süryanice ile yapılmış olması, Tevrat ve İncil’deki bazı bölümlerin bu dille yazılmasının yanında erken dönemlerden itibaren bir lingua-franga (ortak dil) görevini gördü. Uzun bir dönem Çin’den Anadolu’nun içlerine kadar, Orta Asya’dan Suriye ve Mısır’a kadar kullanıldı. Tabii dönemin dini, sosyal, pozitif ilimleri ile ünlü olan Nsibin (Nusaybin) akademisini, Qenneşrin Akademisini, Gundişabur Akademisini ve Bağdat’taki Beth Hekmtho (Beytül-Hikme) Akademisini unutmamak gerekir. 

Bunlar 4. yüzyıldan başlayarak, bazıları 8. yüzyıl bazıları da 12. yüzyıla kadar varlıklarını ve faaliyetlerini sürdürmüş dönemin en önemli ilim merkezleri idi. Bu merkezlerde üretilen ilim ve Grekçe’den Süryanice’ye, yine Süryanice’den Arapça’ya yapılan çeviriler vasıtasıyla İslam kültürü ve sanatının oluşmasında çok ciddi katkı sağladı. 13. yüzyıldan sonra Süryani akademileri, dönemin şartlarından ötürü önemini yitirdi, ancak bu dil, kilise ve manastırlarda yine elit bir kesimin dili olmaya devam etti. Cumhuriyet döneminde ise 1928’e kadar devam eden Süryani rüştiye (lise) mektebi vardı. Bu kurs ise MEB bünyesindeki ilk Süryanice resmi kurs olma özelliği taşıyor.

Turabdin’de Süryanicenin kullanımı nasıl? Süryaniler, bu bölgede anadillerini nasıl öğrenebiliyor?

Turabdin’de özellikle Midyat ve çevre köylerinde yaşayan Süryaniler, Süryanice dilini (Surayt) konuşuyor. Aynı şekilde kilisede de litürji dili kullanılmaya devam ediyor. Durum böyle olunca sadece Süryani çocuklar doğal ve geleneksel yöntemlerle, kilisedeki litürjik ritüelleri ihtiyacını karşılayacak şekilde öğreniyor ve günlük hayatta kullanıyorlar. 

Süryaniler, anadilinde eğitim hakkından faydalanamıyor. Batı illerinde de Süryanicenin öğrenim ve kullanım oranı çok az. Buna karşı ne yapılabilir?

1928’den sonra Süryanilerin, Süryanice ile eğitim verme veyahut vermeme durumu ve problematiği hala bir muamma olmaya devam ediyor. Nitekim o dönemde Metropolit Mor İvannis Hanna Gandor’un rolü ve tutumu hala bilinmezliğini koruyor. 

Ama en önemlisi bunu bireysel değil, toplum olarak yapmamız gerekir. Aslında kilise de bu durumda sorumluluk ve inisiyatif almalı. Çünkü bu haklar Lozan Anlaşması’ndan sonraki ilk cemaat veyahut diğer ismiyle azınlık vakıfları bünyesindeki vakıflara tanındı. Süryani vakıfları da bu statüde olduğuna göre ilk resmi talebin bu kuramlardan gitmesi gerekir. Buna örnek olarak da İstanbul’da açılan Mor Efrem Süryani Ana Okulu’nun çok önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Ayrıca HEM bünyesinde İstanbul, Adıyaman, Diyarbakır gibi Süryanilerin yaşadığı yerlerde de bu kurslar açılabilir. Çünkü Süryanice, HEM bünyesindeki eğitim modüllerine tanıtıldı.

UNESCO’nun tehlike altındaki diller atlasında yer alan Süryanicenin yaşatılması için ne yapılmalı?

UNESCO’ya göre Süryanice, yakın gelecekte yok olma tehlikesi yaşayan diller listesinde. Ancak bunu değiştirmek her daim mümkün. Bu da doğru bir yatırım, doğru bir yöntem ve kurumsal bir yol ile mümkün. Süryanice anadilinde okulların açılması, anadilde dijital ve matbu eserlerin yayılması, günlük hayatta sürekli olarak konuşulması çok önemli. Yine uluslararası Süryanice Dil Grubu’nun kurulması ve dile her yıl, her dönem kazandırılacak yeni kelime üretimi yapılması elzem. Ben şimdi, muhtemelen üç cilt ya da daha fazla olacak olan Süryanice Gramer ve Süryanice öğrenme, Süryanice öğretme kitapları üzerinde çalışıyorum. İnanıyorum ki bu eserler bittiğinde Süryanice’ye yeni bir soluk kazandıracak. Çünkü çok basit ve bilimsel bir yöntem kullanarak yaklaşık beş yıldır kendi imkanlarımla çok titiz bir şekilde bu çalışmayı yürütüyorum.

Süryanice üzerine çalışmalar yürüten bir eğitmen olarak, Süryanilere anadili noktasında ne söylemek istersiniz?

Öncellikle bu dile Süryanilerin sahip çıkması gerekir. Özellikle İstanbul, Mardin, İdil, Diyarbakır, Adıyaman gibi şehirlerde yaşayan Süryanilerin, kendi anadillerini konuşmaması dili son derece zayıflatıyor. En azından çocukların, erken yaşlardan itibaren mevcut imkanlar çerçevesinde Süryanice okuma ve yazma öğrenmesi sağlanmalı. Aynı durum diaspora Süryanileri için de geçerli. Bunun ikinci adımı da kurumsal bir şekilde her ülkede resmi Süryani okulları, enstitüler ve araştırma merkezlerin açılması. Süryanilerin kilise inşa ettiği her yerde, 4. yüzyılda olduğu gibi sadece bir medrese değil, aynı zamanda bir araştırma merkezinin hayat bulması çok önemli. Kilise ve sivil toplum kuruluşlarının yönetimleri de, matbu, dijital ve çeşitli aktivitelerle dilin geliştirilmesi için çaba harcamalıdır. Süryanilere ait tüm kurum ve kuruluşlarının bir görevi de, mutlaka dilin geliştirilmesi ve yaşatılması amaçlı olmalıdır. Hepsinden önemlisi, anne ve babaların dilin toplumsal devamını sağlamak için çocukları ile Süryanice konuşmalı.

Süryanice öğrenmenin yolları

Süryanice öğrenmek isteyenler için seçenekler oldukça kısıtlı. Turabdin’deki (Mardin ve çevre iller) manastırlarda yılın belirli aylarında ruhaniler tarafından yalnızca erkek çocuklara Süryanice dil eğitimi veriliyor. Bu eğitimden kız çocukları faydalanamıyor. Bunun dışında da online olarak verilen Süryanice kurslar mevcut.

Kategoriler

Güncel İnsan Hakları



Yazar Hakkında