Yedi kez boşaltılan, savaş ve baskılarla dünyanın dört bir yanına savrulan Süryaniler, Nusaybin’deki Arbo köyünün özgün adını geri aldı. 44 yıl sonra doğduğu topraklara geri dönen Horiepiskopos Şemun Bagandi, Arbo’nun yeniden doğuşunun, diasporadaki Süryaniler için nasıl bir umuda dönüştüğünü anlatıyor.
Süryaniler, Turabdin’in (Mardin ve çevre iller) Nusaybin’deki Bagok dağı ve bölgesini, “Tur İzlo” yani İzlo Dağı diye tanımlıyor. Nusaybin’deki Süryani köyü Arbo’nun yıllar önce değiştirilen ismi Ekim’de iade edildi. Süryani topluluğunun tarihi yerleşimlerinden biri olan Arbo köyü, yıllar önce Türkçeleştirilmiş ve “Taşköy” ismi verilmişti.

Köyde yaşayan Süryaniler, Nusaybin Belediyesi’ne başvuru yaparak “Arbo” isminin yeniden verilmesi talebinde bulundu. Nusaybin Belediye Meclisi, başvuru üzerine toplanarak köyün isminin Arbo olarak değiştirilmesine karar verdi. Karar daha sonra gönderilen Nusaybin Kaymakamlığı tarafından da onaylandı. Kararın kesinleşmesi ardından düzenlenen törenle Nusaybin Belediyesi ve köylüler tarafından köyün girişine “Arbo” yazılı yeni tabela yerleştirildi.
Arbo’dan Almanya’ya göç etmek zorunda kalan ve yıllar sonra geri dönen Horiepiskopos Şemun Bagandi ile tarih boyunca defalarca boşaltılan köye Süryanilerin geri dönüşleri ve isminin iade edilmesini konuştuk.
Süryaniler Arbo’nun özgün ismine kavuşmasını nasıl karşıladı?
Köylerin ismi için müracaat edilirse eski isimlerin geri verileceğine dair devlet tarafından imkân sunulduğunu duymuştuk. Zaten daha önce de Bethkustan (Alagöz) köyü için aynı girişimde bulunuldu ve ismi iade edildi. Arbo köyüne dönenler, milletvekili George Aslan'ın da desteğiyle ismin iadesi için başvurdu. Nusaybin Belediyesi ve Kaymakamlığı bu süreçte yardımcı olarak Arbo ismini iade etti. Tabelanın takılması için bir tören düzenlendi. Bu gelişme Arbo için yeniden doğuş oldu. Duygu dolu günler yaşadık. Arbo köyü, İzlo dağının en büyük köylerinden biriydi. Arbolu Süryaniler, dünyanın dört bir yanına dağılmış durumda. İsmin iade edildiğini duyduklarında, çok sevindiler.
Arbo köyü tarihten bu yana neler yaşadı?
Arbo’nun, tarih boyunca yedi kere boşaltıldığını biliyoruz. Köy, son yıllarda yeniden hayata dönebildi. Eski dönemlere bakarsak; mirler zamanında, Birinci Dünya Savaşı, 1915’lerde, Sayfo'dan sonra da Suriye'ye göç eden çok fazla Arbolu var. 1925'lerde de Suriye'ye Tur İzlo'dan o kadar çok göç yaşanmış ki, Kamışlı'ya gidenler Arbo mahallesi kurmuş. Köy 25-30 sene boş kaldıktan sonra dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, 2001’de Süryanilere bir çağrı yaparak, “Zamanında size sahip çıkamadık, Avrupa'dan geri dönüş yaparsanız devletin bütün kurumları olarak sizlere elimizden gelen yardımı yapacağız” demişti. Bu biraz cesaret verdi bize. Daha sonra da tapu kadastronun buraya gelmesiyle bir cesaret daha aldık.
Almanya'da papazlık vazifesini almadan önce kültür derneği başkanlığı yaptım beş sene. Süryani edebiyatı, dili, tarihi ve kültürü üzerine çalışmalar yürüttüm. Bu süreçte köylerine dönemeyen Avrupa’daki Süryaniler, Arbo’ya dönmemiz için bize cesaret verdi, destek oldu. Mezarlıklarımız, 1500 senelik tarihi kiliselerimiz, evlerimiz orada. Zaten topraklarımıza hasrettik, bu duygu Avrupa'da bizi hiç rahat bırakmıyordu. Geri dönüş rüzgarı estiği zaman da, Horepiskopos İbrahim Gök ile topraklarımızda yeniden yaşam alanı kurabilmek, köyümüzü canlandırmak için Arbo ve Tur İzlo'dan göç edilen sekiz Süryani köyü için kendi imkânlarımızla kültür dernekleri kurduk. Daha sonra da Turabdin’deki Köyleri Kalkındırma Federasyonu (DETA) kurduk. Toprağımıza karşı borcumuzu biraz olsun ödemek için bu adımı attık. Bu bize cesaret ve moral verdi.
Arbo’da kaç tane kilise ve manastır var?
Arbo'da altı kilise, bir manastır mevcut.
Köyün mevcut nüfusu nedir?
Arbo’da, harap hâldeki eski evler onarıldı, 50'ye yakın da yeni ev yapıldı. Mart ayından Kasım’a kadar köyde yaklaşık 100 kişi yaşıyor. Kışın hem yaşamın zor olması hem de yapacak bir iş olmaması nedeniyle altı aile kalıyor köyde. Yaz aylarında ise herkes Arbo’ya geliyor.
Arbo’ya geri dönüşlerin etkisi nasıl oldu?
Başlangıçta birkaç aile büyük bir fedakârlık yaptı. Çünkü harap hâldeki köyde nasıl yaşanacağını bilmiyorduk. Diğer yandan bölgede güvenlik sorunları vardı. Arbo’ya dönmeden önce bu sorunlar soru işareti oluşturuyordu bizde. Buna rağmen köylerini boş bırakmayıp bu kiliselerin, tarihi toprakların hatırı için birçok kişi bu riske girerek köylerine döndü. Avrupa'da, memleketimize hasrettik. Kimi aile, yaşama nedeni olan dilini, kültürünü, geleneklerini kaybetti. Birçoğumuz, o kötü şartlara rağmen keşke vatanımızda kalsaydık diyordu. Avrupa bize kapılar açtı, bunu inkâr edemeyiz. Ancak memleket hasreti de zor. Birkaç ailenin gelmesi, Avrupa’da yaşayan ve gelmek isteyip cesaret edemeyen Arboluların geri dönmesini sağladı.
Siz Arbo’dan ne zaman göç ettiniz?
Köyde göçler yaşanırken Avrupa'ya gitmemek için Arbo’da medrese açtım, Süryanice eğitim verdim iki yıl boyunca. 1981’in sonuna kadar burada kaldım. Fakat devlet ve PKK arasındaki çatışmalar nedeniyle çok zorluk ve baskı yaşadık. Sürekli, “Buraya geliyorlar mı, gelmiyorlar mı? Geldiklerinde yemek veriyor musunuz?” diye sorular soruyorlardı. Bu baskı ve sorunlar beni de göçe zorladı. 1981’in sonunda Almanya'ya kardeşlerimin yanına göç etmek zorunda kaldım.
Yıllar önce Arbo’ya gittiğimizde köyde ne su, ne elektrik ne de yol vardı. Devlet bize yardımcı oldu, yollar yapıldı, su çekildi, elektrik getirildi, evlerimizin onarımını yaptık. Bugün Arbo’da yeniden bir hayat var. Tüm bu çabalarımızla ben de ailemle Arbo'ya gelip ev yaptım. Köydeki Süryanilere cesaret ve moral vermek için akşamları buluşup sohbet, eğlence gibi geceler düzenliyorum. Kimsenin, attığımız bu adım için pişman olmasını istemiyorum. Hem toplumumuza hem de burada bulunan Kürt ve Türk komşularımıza karşı bir köprü olmak istiyoruz. Yapılan hataları bertaraf edip yeniden el ele verip birlikte yaşamak istiyoruz.
Avrupa'daki Süryani topluluklara bir çağrınız var mı?
Eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti ve komşularımız, bizim gerçekten dönmemizi istiyorsa, bizi olduğumuz gibi kabul etmeleri gerekir. Buradaki Kürt kardeşlerimizden istediğimiz, bize zorluk çıkarmamaları. Devletten de Süryanilerin arsaları, arazileri, tapu kadastro işlerinde yardımcı olacağına dair söz aldık. Ayrıca şu anki barış sürecinin de hayata geçmesini çok istiyoruz. Barışın olmadığı yerde, biz yine çantalarımızı alıp göç etmek zorunda kalacağız. Köylerimizde dualarımızı edip toprağımızda yaşam sürmek istiyoruz. Tek isteğimiz bu. Bizim Turabdin’den başka toprağımız yok. Topraksız insan, yeri ve yuvası olmayan bir kuş gibidir. Tüm Süryanilere çağrım, topraklarınıza sahip çıkın.

