YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Bu “hoşgörülü” denen toplumun bir kesiminin nasıl da bir anda bir linç kalabalığına dönüştüğünü görmekteyiz. Şunu unutmamak gerekir. Hiç kimse doğduğu toprakları terk etmek, sürekli gözetim altında ve üstelik de hayli zor koşullarda, sürekli aşağılanma tehdidi ya da olgusuyla yaşamak istemez.

Zaven Biberyan’ın Meteliksiz Aşıklar romanı 1950’lerin sonlarında bir aşk hikayesi etrafında Ermeni bir ailenin iç çatışmalarına yakından bakarken Ermeni toplumun siyasi iktidarla ilişkilerine ve kendi içindeki bildik sorunlarına da ışık tutuyor. Romanı okuyunca “65 yıldır ne değişti, ne değişmedi acaba?” diye düşünüyor insan..

111 gündür açlık grevi yapan iki insan var. Ve bu iki insanın ölmemesi, taleplerinin karşılanması için ses çıkaran 111 kişi. Devletin böyle bir konudaki tepkisi ibretliktir.

Bu yürüyüşün Gezi Direnişi benzeri bir toplumsal hareketliliğe yol açmasından iktidarın çekindiği de gözlemleniyor. Bu kaygıyla olsa gerek, sık sık, yürüyüşü kriminalize etmeye, karalamaya yönelik açıklamalar yapılıyor.

Bu şiddet kültürü öylesine geniş bir zemin bulmuş durumda ki kendine, bu zemin iktidarda kendi gibi konuşan, davranan birini gördüğünde, kendi temsilini bulurken, iktidar da bu temsili boşa çıkarmıyor, o kültürün yaşayacağı iklimi diri tutuyor, bir anlamda devlet ile millet –belki de tam da burada- bütünleşiyor.

Gezi ile birlikte ilk kez başkalarının sözü, “dil”i, üstelik yepyeni, ufuk açıcı, özgürleştirici dili siyaseti ve kamusal hayatı kaplar hale gelmişti. AKP artık geriden geliyordu. Oy ve devlet gücüyle belirlediği “söz”ünün hegemonyasını kaptırmıştı.