Bir anarşistin seyir defteri

İki yıl önce hayata veda eden Tayfun Gönül, Türkiye’deki özgürlükçü kültürün ve bunun yolunu açacak bir anarşist hareketin oluşması konusuna hayli kafa yoran yazılar bıraktı geriye. Söz konusu yazılar ‘Vicdanî Anarşizm’ başlığı altında derlenip geçtiğimiz ay kitap olarak yayımlandı.

Gazi Bertal 

Türkiye’de anarşi kavramını olumlu anlamda kullanıp sahiplenenler ilk kez 1980’lerin ortalarında kendi yazıları, sesleri ve sözleriyle duyuldular. O dönemin sınırlı dergilerinde başlayan arayış ve çaba ilk kez Sokak Yayınları ve ardından da ‘Kara’ dergisiyle somut bir kimliğe büründü. Bu ilk kuşak anarşistlerden biri de, daha sonra yapacağı vicdanî ret açıklamasıyla dikkatleri üzerine çeken, nevi şahsına münhasır bir doktor olan Tayfun Gönül’dü.

İki yıl önce hayata veda eden Tayfun Gönül, Türkiye’deki özgürlükçü kültürün ve bunun yolunu açacak bir anarşist hareketin oluşması konusuna hayli kafa yoran yazılar bıraktı geriye. Söz konusu yazılar ‘Vicdanî Anarşizm’ başlığı altında derlenip geçtiğimiz ay kitap olarak yayımlandı.

‘Bu özgürlükçü kuşak o otoriter soldan mı çıktı?’

Şu bir gerçek ki, Tayfun Gönül ve arkadaşlarının o ilk adımlarıyla başlayan çaba, bugün birbirlerinden farklı düşünsel eğilimleriyle dikkat çeken, renkli bir çeşitliliğe sahip bir kuşakla buluştu. Seksenlerden beri Türkiye’de özgürlük kaygısıyla hareket eden, doğayla uyumlu bir yaşam arzulayan ve toplumsal ekoloji duyarlılığıyla öne çıkan bu özgürlükçü, anti-otoriter kuşağın mevcudiyetini artık herkes görüyor ve kabul ediyor. “Kim bu çocuklar?”, “Bunca yaratıcı direniş tekniklerini nasıl oluşturdular?”, “Bu özgürlükçü kuşak o otoriter soldan mı evrildi?” benzeri şaşkınlık ifade eden sorular Gezi Direnişi’yle yeniden gündeme geldi. Bu özgürlükçü kuşak, gerek hak arama ve gerekse hakkını kullanma etiğini klasik Solun sınıf mücadelesi mantığına değil, anarşist düşüncenin temel düsturlarından ‘özgürlük şimdi burada’ paradigmasına dayandırmakta. Yıllar yılı bu paradigmayla süren ve asla bir bütün halinde göze görünmeyen küçük çabaların nasıl da muazzam sosyal pratiklere dönüştüğünü en son Gezi’yle gördüğümüze göre, onun otuz yıldır ne tür damarlardan beslendiğini görmek için de Tayfun Gönül’ün ‘Vicdanî Anarşizm’ kitabına bakmak gerek.

1984-2012 arasında çeşitli dergilerde farklı takma isimlerle yayımlanan metinlerden oluşan ‘Vicdanî Anarşizm’, hayli dikkat çekici analiz-lerle dolu bir derleme. Kitap, Tayfun Gönül’ün savunduğu anarşist düşüncenin bir panoraması olduğu kadar, bir “seyir defteri” niteliğini de taşıyor. Anarşizm bağlamında gayet ufuk açıcı ve tutarlı perspektifler sunan kitap, memleketin yakın geçmişindeki kimi olayları irdelerken bugün de geçerliliğini koruyan önemli çıkarımlar sunuyor.

Örneğin, nasıl bir dünya istiyoruz sorusunun cevabı olarak yazılan ‘Ütopyamız ve Biz’ makalesinde güç etiği, köle etiği ve özgürlük etiği olmak üzere üç ayrı ahlâk sistemi irdeleniyor. Tayfun Gönül bu makalesiyle mevcut tahakküm sistemine karşı alternatif bir yaşam profilini ortaya koyuyor. Konuyu, ‘Nasıl Bir Anarşist Cemaat İstiyoruz’, ‘Doğrudan Demokrasi’, ‘Küçük Topluluklar Halinde Yaşam’, ‘Doğal Hukuk’, ‘Zorunlu Çalışmanın Olmadığı Bir Yaşam’ gibi pek çok alt başlığı sıralayarak inceliyor. Ona göre, doğayla uyumlu bu yaşam, özgürlük etiğine dayalı tek ahlaklı ve özyönetim esasına göre işleyen komünlerden oluşmuş özgür bir dünya federasyonuyla gerçekleşecek.

‘Faşizm esasen bir halk hareketidir’

Yine, ‘Faşizm ve Sivil Toplumculuğun Eleştirisi’ başlıklı makale, faşizmin sivil hareket olarak esasen bir halk hareketi olduğu gerçeğini Türkiye pratiğinde ele alarak, karmaşık bağlantılarını, ideolojik, siyasi ve toplumsal kurumlarını dikkat çekici bir analizle gözler önüne seriyor.

‘Zorunlu Eğitime Hayır’ başlıklı yazı, Refah-Yol hükümeti döneminde alınan 8 yıllık kesintisiz eğitimi tartışmakla beraber, biricik amacı boyun eğdirmek olan zorunlu eğitime, ve esasen sosyalistlerin de sahip çıktığı bilime ve bilimsel bilgiye ilişkin ciddi eleştiriler içermekte.

Tam bir doğa katliamının öyküsü olan ‘Siyanürlü Altının Öyküsü’ ise, örneklerle dolu iyi bir inceleme ve araştırma yazısı olarak karşı karşıya bulunduğumuz tehlikeyi tüm çarpıcılığıyla ortaya koyuyor.

Kitabın en önemli metinlerinden biri olan ve yayımlandığı derginin toplatılmasına da yol açan ‘Kamyondan Sonra Her Şey Eskisi Gibi Olacak’ başlıklı makale ise  İttihat ve Terakki’den günümüze devlet, derin devlet ve iç-devlet serüveninin bir tür suç dosyası niteliğinde. Bu yazı aynı zamanda Türkiye’deki tahakküm sisteminin ve ona karşı konumlanan muhalefetin kapsamlı bir analizi olup, devlet içindeki çetelere odaklanan muhalif kesimlere, devletin içinde çete yoktur, devletin kendisi çetedir uyarısını hatırlatıyor. 

Yer yer devlet ve iktidar çözümlemeleri de içeren ‘Vicdanî Anarşizm’, Tayfun Gönül’ün özgün yazılarından oluşmakla beraber okura Türkiye’deki anarşist düşüncenin kısmî bir panoramasını da sunuyor.

Tayfun Gönül hayata erken veda etti. Gönül’ün yaşamı ve yazıları kadar vedası da özgündü. Arzusu üzerine dinî tören yapılmadı; pankart, slogan, alkış, saygı duruşu, nutuk gibi şeyler yoktu. Kara bayrağa sarılı tabutu ‘Sevdiğin Böyle Ağlar’ şarkısının müziği eşliğinde sonsuzluğa uğurlandı. Tıpkı arzuladığı gibi, ‘hoş bir seda’ bıraktı geriye.

Vicdanî Anarşizm
Tayfun Gönül
Kaos Yayınları
307 sayfa.