OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Türkiye’de Ermeni olmanın faydaları

Gerek bu gazetede gerek bu sütunda Türkiye’de Ermeni olmanın getirdiği zorlukları, dezavantajları, ayrımcılığı sık sık okuyorsunuz, devlet-millet sağolsun! Ama bu hafta bir değişiklik yapıp size Türkiye’de Ermeni (veya herhangi bir bağlamda muktedir çoğunluk içinde güçsüz azınlık) olmanın ‘faydalarından’(!) bahsedeceğim. Konu bu olunca bahsedecek çok fazla şey yok ama bence olanlar önemli. 

Üzerinde durmak istediğim birinci noktayı, sosyolojiye giriş derslerinde öğrencilerimize anlattığımız bir genel tespit vasıtasıyla açıklayalım. Öğrencilere sosyolojik bakış açısını tarif etmeye ve anlatmaya çalışırken, bir toplumda marjinalize edilmişlerin, ezilenlerin, dezavantajlı konumda olanların, içinde bulundukları bu durum sebebiyle, toplumda görece sorunsuz yaşayanlara nispetle sosyoljik bakışlarının daha kuvvetli olduğunu söyleriz. Bu mutlaka bir bilinç değildir, yani oturup size bu durumun yapısal nedenlerini açıklayamayabilir, analizini yapamayabilirler ama toplumsal kategorilerin ve bu kategorilerin doğurduğu farklılıkları ve sonuçları en çok onlar hissederler. Bunun en önemli sebeplerinden biri, o toplumda varolan yerleşik düşünce akımlarının, hakim psikolojinin, biat edilmiş tarih anlatısının dışında kalmış/bırakılmış olmalarıdır. İşte, Türkiye Ermenileri (ve muhtemelen diğer her türlü sosyolojik/kültürel azınlıklar) de benzer bir durum içindedir. Bu dışarıda bırakılmışlık ‘sayesinde’ Türkçü milliyetçi hezeyanlardan, devletçi hamasetten daha az etkilenirler. Öte yandan, tam da bu dışarıda bırakılmışlığın verdiği sıkıntıyı aşmak ve ‘içeri alınmak’ için, kraldan fazla kralcı olarak bu ezberlerin ve hamasetin ‘en iyisini’ yapmaya çalışan Ermeniler de yok değildir. Nitekim, MHP’li Ermeniler veya Atatürk fetişisti Ermeniler de var. Size bana göre bunlar ‘yanlış bilinç’ örnekleri olabilirler ama bunların da bir motivasyonu var elbet. Fakat, bunlar yukarıda bahsettiğim genel ilkeyi bozacak düzeyde değildir. Baskı dönemlerdinde pek seslerini çıkaramasalar da Ermeniler bu işte bir yanlışlık olduğunu bilirler.

İkinci ‘avantaj’ı da beni çok etkileyen bir anekdot üzerinden anlatayım. Bosna’daki savaş ve katliamlar sırasında Sırp milisler otobüslere doldurdukları Boşnakları götürüp ‘uygun bir yerde’ infaz ediyorlarmış. Otobüsleri kullananlar sıradan, silahsız Sırplar oluyormuş fakat gittikleri yerde milisler, suçlarına ortak etmek ve dolayısıyla ilerde olası bir mahkemede alehlerine tanıklıklarını engellemek için şoförlerin de ellerine silah verip en az bir Boşnak öldürmelerini istiyorlarmış. Bunu yapmayı reddedenleri de ölümle tehdit ediyorlarmış. Aslında başka katliam ve soykırım bağlamlarında da benzer hikayeler çoktur. Yine de bu, böyle bir durumu kanıksamamızı asla gerektirmez. Nitekim, bu anekdot ilk okuduğum anda bende yarattığı dehşeti aynen koruyor. Kendimi bir an için o Sırp şoförlerin yerine koyduğumda ise kanım çekiliyor, gözlerim yaşarıyor. Düşünsenize, elinizde dolu bir silah, önünüzde diz çöktürülmüş birini belki de bir çocuğu öldürmenizi isteyen biri var ve o da silahını size doğrultmuş. Ne yaparsınız? Dört seçenek var: ya öldürmenizi istedikleri kişiyi öldürür ve sonsuza kadar kirlenirsiniz, ya reddeder öldürülürsünüz ya elinizdeki silahı sizi zorlayan kişiye doğrultur öldürülürsünüz ya da...mermiyi kendi kafanıza sıkarsınız...ve gene ölürsünüz ama bu sefer temiz kalarak. Bunun ne kadar berbat bir durum olduğunu düşünürken, Türkiyeli bir Ermeni olarak bu Sırp şöforlerin pozisyonuna düşme ihtimalimin, çoğunluğa mensup bir bireye göre çok daha az olduğuna kanaat getirerek (belki de öyle olmasını umarak) bir nebze rahatladım. Tabii bu ihtimal kimse için sıfır değildir, güçsüz gruba mensup olmamız hiçbir zaman bu durumda kalmayacağımız anlamına gelmez, pekala Ermeni’yi Ermeni’ye de öldürtebilirler ki bu da olmamış bir şey değildir zaten. Nitekim, 1915 soykırımı sırasında kendi canını kurtarmak için Müslüman olan Ermenilerden, ‘samimiyetlerinin’ bir göstergesi olarak başka bir Ermeni’yi öldürmeleri istenmiş ve bunu yapanlar olmuştur (anlatılanlara göre babamın halası böyle biri tarafından öldürülmüştür). Fakat buradaki asıl ‘avantaj’ veya ‘iyilik’ toplumsal bazda güçsüz azınlıkların soykırım failleri olma ihtimalinin düşük olmasıdır, böylece o gruba mensup bireyler de böylesine berbat bir imtihana tabi olmaktan kurtulurlar. Yani, içinde yaşadığımız ülkede Ermenilerin soykırımcı olma ihtimali sıfır olduğu için (‘genlerinde’ böyle bir şey olmadığı için değil, bunun maddi zemini olmadığı için) benim veya başka bir Ermeni’nin aktif veya pasif suç ortaklığı ihtimali çoğunluk bireylerine göre hayli azdır. Bu da az buz bir şey değil. Ha, diyeceksiniz ki, “Soykırım kurbanları olmak daha mı iyi?”...buna bir cevabım yok.