Ermeni toplumu Evliya Çelebi’sini yitirdi

HARUT ÖZER 

Mitolojik çağlardan gelmiş, bilge bir dostumuzu kaybettik. Onu uğurlarken, Agos’un kuruluşunda yan yana olduğumuz dostlarla, yitirdiğimiz değerleri konuştuk. O bir anlatıcıydı, dinlemek isterseniz sabaha kadar anlatırdı ve sözcükler tespih taneleri gibi aynı yerde saymazdı. Sözcüklerin kaynağını, tarihinizi, bu coğrafyanın her bölgesinde Ermenilere ait yaşam alanlarını ve ‘kalanlar’ı öğrenirdiniz. Bazen de kimliğinizle ilgili ‘sır’rı aydınlatacak sözcüklerle yeni hayatınızın temellerini oluştururdu.  Rehberlik ettiği gezilerde, Anadolu’da yok edilen kültürümüze ait ‘taş ve yığınlar’ın aslının ne olduğunu ve hangi yaşamların izlerini taşıdığını, dokunarak anlatırken ruhunuzda o acıları damıtır ve bir parçanızın orada kalmasına neden olurdu. Gerçek şu ki, tarihimizle aramızdaki en önemli köprü artık yok. Benim yaz aylarında ada yolunda anlatıcım da. Vapurda başlayan sohbetimiz Ada’nın yollarında zikzaklar yaparak tırmanırken sürerdi. Sevgili Manuşak Kuyriğim, senin telefonun çaldığında Sarkis Ahpar’ım önce meşgule basardı, bu bilinen bir sinyaldi herhalde derdim. Bizim lafımız, yokuş bittiği halde, her zamanki gibi tamamlanmamış olurdu. Sizin sokağın başında biraz daha devam ederdik hararetli tartışmaya. O yakaladığı kanaldan bazen ‘yönetenlerimiz’e saydırır, bazen de ben içimi acıtan bir hikâyeye, “Sarkis Ahpar bunların yazıya dökülmesi gerek” der dururdum. Telefon bir kez daha çalardı, Sarkis Ahpar’ın gönderdiği şifrenin de süresinin bittiğini anlardım. “Yega Manuşak, angünnem Özer’in hed gı khosink” (Geldim, köşedeyim, Özer’le konuşuyoruz). Vapurdan inişini ve her adımını sayan sevgilisi onu bekliyordu. Şimdi hepimiz bekleyeceğiz onu, gelsin, yarım bıraktıklarını tamamlasın diye. Işıklar içinde, başka bir evrende tarih anlatıcılığına devam edeceğini bilmenin huzuru ile, kolay gelsin sana.