Biz kırıldık, hangi dağda menekşeler çoğaldı(*)

Katledilmeselerdi en az 8.5 milyon Ermeni ve yine en az 3.5 milyon da Süryani daha şimdi aramızda olmalıydı. Ya Nasturiler, Lazlar, Keldaniler, Rum-Pontuslar ve diğerleri?

1915’i okumak ve tartışmak karanlık koridorların aydınlanmasını sağlıyor. Okudukça geceniz gündüzünüz yaşananın korkunçluğundan sıyrılamıyor, derin nefesler almak istiyorsunuz ama olmuyor. ‘Askere alıyoruz’ diyerek 15 yaş ve üzeri tüm erkekleri grup grup toplayıp ilk kuyuda, ilk kuytuda, Dicle üzerinde ilk kelek seferinde, yerini sadece vicdansız ruhsuzların keşfedeceği mekanlarda katlediyorlar. Bu toplamadan kurtulduğunu sananlar varsa, evlerine ve saklandığı öğrenilen yerlere de baskın düzenleyip onları da toplayıp buharlaştırıyorlar.

Ardından çocuk, kadın ve yaşlıları çarçabuk yollara döküyorsunuz. İnsanın bilincine, yüreğine sığmayan bir vahşet mi denir, ne denir bilemiyorum ama emin olduğunuz şey yapılanların insan işi olmadığı ve kimsenin bu kadar kolay av haline gelmemesi gerektiği. ‘Düden’ adı verilen Çüngüş civarindaki bir fay yarığına binlerce çocuk, kadın ve yaşlıyı ittiğinizi ve kazara çıkan olursa bir daha iteriz diyerek bu yarığın başında haftalarca beklediğinizi gözünüzün önüne getiriniz! Yas atlatılamazsa melankoliye dönüşür ve buna izin vermemek gerekir.

Aslında 1915’in Osmanlı coğrafyası Hıristiyanlarını hedef aldığını fark ettiğinizde, milleti ne olursa olsun tüm Hıristiyanların bu konuda ortak duyarlılık göstermesi gerektiğini düşünüyorsunuz ancak tam tersi bir durum yaşanıyor. Herkes kendi kaybını ve acısını öne çıkarıp diğerlerine yeni yeni değiniyor, diğerinin yüzüne yeni yeni bakıyor. Örneğin Süryaniler ayrı, Ermeniler ayrı bir çaba içerisindeler ve gerçekte aynı yolda ve omuz omuza yürüdüklerini yeni yeni fark ediyorlar!

1915’i okuyup tartışınca görünmez silüetler, ki bunlar ülkeler dahi olsa, belirginleşip berraklaşıyor. Osmanlı’nın askeri, ekonomi ve siyasi yönetiminde belirleyici hale gelen Almanya’yı fark etmemek mümkün değil. ‘Almanya bu işe kısmen dahil olmuştur, ‘Almanya da sadece izlemekle yetindi’ demek Almanya’ya büyük haksızlık olur. Nazilerin ‘Ermenileri kim hatırlıyor?’ sözü sadece kendilerine dayanak olsun diye değildir, aynı zamanda bir sürekliliğin de ifadesidir. Almanya’nın özür için esas aldığı tarihi çok daha gerilere çekmesi olasıdır. Mesele Almanya’ya taşınan Ermeni altınları değildir (link), mesele Yahudi altınlarının ve kültürünün şimdilerin yaşantısındaki payı hiç değildir. O zamanda da, günümüze kadar da Almanya görünmez bir ülke.

Biz iki Kürd, Haluk Yıldızhan’la ben ama daha çok Yıldızhan, 1915 üzerine iki ayrı çalışma yapmayı planladık. İlki bir afişti, bitirdik. İkincisi ise 1915 öncesi Ermeni toplumunun eğitim, mimari, ticaret, yaşantı görüntüleri ile başlayan ve sadece fotoğraflara dayanan ve yazı içermeyen bir slayt gösterisi idi. Bu çalışma da tamamlandı ancak kilise yetkilisi, Surp Giragos’taki gösterime izin vermedi. Gerekçe: “Bir bildiğim var!” Bu çalışmaları yereldeki arkadaşlar sevinerek karşıladı ancak, kilise yetkilisinden kaynaklanan bu güçlük elimizi kolumuzu bağladı. Dünyadaki Ermeni kiliselerinin 24 Nisan’da peşi sıra 100 kez çalacak çanlarının sesine Türkiye’deki Ermeni kiliselerinin çanlarının sesi yine aynı nedenle karışamadı! Hükümet, ‘Ermeniler anma yapacak.’ açıklamasını yaptığı ve anmada AB bakanı ile temsil edildiği halde üstelik! Korkmaması gerekenler korkarsa, geri kalanı kimse kınayamaz. Ayrıca, korkunun nedenini ve kaynağını biz de bilelim, belki sizi korkutan şeyler bizi korkutmuyordur ya da belki biz daha çok korkarız! Bu cesaretsizlik kendini gizleyenlere cesaret vermez ve gizlemeyenleri de sendeletir; bu tepkisizlik gizlenme korkusu salanları daha da cesaretlendirir. Ermeni toplumu ve dostları bu tür çekinmeleri aşacak kararlıktadır. Bu olguyu tartışmayı bu cümleden itibaren Ermeni bireylere bırakıyorum.

1913’te yaşadıkları kent ve köy sayısı 2925 olan Ermeniler 1901-1903 tarihlerinde 851 okula sahipken, bugün sadece 17 okul kalmış. 1912’de nüfusun yüzde yirmisi Müslüman olmayanlardan oluşurken, 1927’de her kırk kişiden biri, yani nüfusun yüzde 2.5’i Müslüman değildi. Bugün ise nüfusun yaklaşık binde biri Müslüman olmayanlardan oluşuyor. 1927’deki nüfus 13.648.270 iken günümüzde 77.695.904’tür. Bu artış oranına göre, katledilmeselerdi en az 8.5 milyon Ermeni ve yine en az 3.5 milyon da Süryani daha şimdi aramızda olmalıydı. Ya Nasturiler, Lazlar, Keldaniler, Rum-Pontuslar ve diğerleri?

1915’te en azından neler ve nasıl olduğunu, bu coğrafyada Müslüman olmayan toplumun nelere maruz kaldığını, hangi yöntemlerle kırıldıklarını ve günümüze dek neler çektiklerini bilmek isteyenler varsa, kitapların sayfalarında sizi bekliyor.

(*) Sinan Sabri; Napalm Çocukları

Kategoriler

Güncel Misafirhane



Yazar Hakkında