OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Baraj, koalisyon ve TIR’lar

Seçimlerden evvelki son haftayı yaşıyoruz. Olası hükümet alternatiflerine baktığımızda, kafa karıştıran bir durum var. İlginç olan şu ki, yakın zamana kadar, AKP’nin tek başına iktidar olacağı konusunda, başta AKP yöneticileri olmak üzere hemen kimsenin şüphesi yoktu. Fakat geldiğimiz noktada, koalisyon ciddi bir olasılık olarak ortaya çıktı. Bunun en kuvvetli belirtilerinden biri, başta Erdoğan olmak üzere (evet evet, tarafsız cumhurbaşkanı olan), AKP ileri gelenlerinin koalisyon kavramını kötülemek için ellerinden geleni yapmaları oldu. Bekir Ağırdır’a göre, HDP barajı geçerse, AKP’nin tek başına iktidar olabilmek için alması gereken oy %43,5’e kadar çıkabilir. 

Daha evvel de söylediğim gibi, koalisyonlar, demokratik parlamenter sistemin normal, meşru bir sonucudur. İstikrar arayışı adı altında, koalisyonları zorlaştırmak amacıyla seçim sisteminizi suni bir şekilde manipüle ederseniz, demokrasiye zarar vermiş ve duruma göre toplumsal gerginliği artırmış olursunuz. Örneğin, böyle, %10 barajı gibi bir demokrasi ucubesiyle boğuşmak zorunda kalırsınız. HDP barajı geçse de geçmese de bu baraj antidemokratiktir, haksızdır. HDP’nin %10’un üzerinde oy alarak bu barajı sistemin kendi mantığı içinde işlevsizleştirmesi hepimiz için en iyisi. Fakat, diyelim ki %9,5’la baraj altında kalırsa, yani milyonlarca oy Meclis’e giremezse, kimse kimseden ortada bir sorun yokmuş gibi davranmasını isteyemez, bekleyemez. Bunun itirazlara yol açması, huzursuzluk yaratması gayet anlaşılırdır. Hele bu çalıntı oyların üzerine bir de rejim değişikliği bina edilmeye kalkışılırsa, muhtemelen sosyolojinin siyasete itirazına tanık oluruz. Son kertede, birilerinin istikrarı sağlamak amacıyla koydukları baraj, istikrarsızlığın kaynağı haline gelir.

HDP, benim siyaseten pek doğru bulmadığım biçimde ve kesinlikte, AKP’yle koalisyon kapısını kapattı. Malum, bunun en önemli nedeni, bir kesimin, “HDP’ye oy verirsek nereden bilelim seçimlerden sonra AKP’yle işbirliği yapmayacağını?” şeklinde ifade edilen, bana göre yersiz, mantıksız ve gayri-siyasi endişesiydi. Bir seçmen oy verdiği partinin iktidar ortağı olmasını istemez mi? AKP’yle koalisyon neden AKP’ye teslim olmak olsun ki? Ayrıca, bir koalisyon gerekliliği ortaya çıkarsa AKP’nin kiminle koalisyon ortağı olmasını tercih edersiniz? CHP’yle olamayacağını varsayarsak, HDP’yle mi, MHP’yle mi? Bunca sözden sonra, HDP için, ben doğru bulmasam da, AKP’yle koalisyon ihtimalinin kalmamış olması lazım gelir. Artık bu ihtimal üzerinden HDP’ye yüklenmenin de anlamı yok. Öyleyse geriye, AKP’nin tek başına iktidar seçenekleriyle MHP’yle koalisyonu kalıyor. Siz seçin. Öte yandan, HDP barajı geçemezse... Bunu artık zaten biliyorsunuz.

‘MİT tırları’ ifşa olduktan sonra eski ve yeni başbakanların verdikleri tepkiye dair de bir-iki cümle etmekte fayda var. Evet, kendi içinde demokratik olsun veya olmasın, her devletin bu türden pis işleri vardır. Nitekim, iktidar ve destekçileri de TIR’lardan silah çıktığını gösteren videolara ilk anda bu cevabı verdiler, hatta Davutoğlu TIR’larda ne olduğunun kimseyi ilgilendirmeyeceğini dahi söyledi. İlk anda, görüntülerin gerçekliğini sorgulamadılar.

Her devletin böyle işleri olması, bu tür eylemleri meşrulaştırmaz. Ayrıca, bir siyasi düzenin ne kadar demokratik ve özgür olduğunun bir ölçüsü de bu türden pis işler faş olduğunda iktidar sahiplerinin verdiği tepkidir. Demokratik bir hukuk devletinde girişilen işin önce hukuka uygunluğu, ama o da yetmez, siyasi uygunluğu aleni tartışma konusu yapılabilmelidir. Muktedirlerin saldırganlaşması veya işi pişkinliğe vurması, o ülkedeki siyasi düzen konusunda bir ipucu verir.

Bir hükümet, hiçbir icraatı için “Kimseyi ilgilendirmez” diyemez. Dış politika da demokratik denetim mekanizmalarından azade olamaz. Dediğimiz gibi, bu Türkiye’yle sınırlı bir durum değil, küresel devlet düzeni böyle ama bizim de buna karşı acilen bir küresel vatandaşlık bilinci geliştirmemiz gerekiyor. Mücadelemiz, kendine devlet diyen adamlara karşı olmalı; nerede olursa olsun, devletlerin sırları ifşa olduğunda bunu olumlu değerlendirmeliyiz. Bu durumda kendimizi herhangi bir devletle değil, o devletlerin kurduğu küresel düzenin orada veya burada kurbanı olan kitlelerle özdeşleştirmemiz gerekir.

TIR olayı da bu çerçevede değerlendirilmeli. Bu pislik bütün devletlere aittir; başta gazeteciler olmak üzere, vatandaşların görevi ,kendi devletlerinin pisliklerinin arkasında değil, bu düzenin karşısında durmaktır. Şunu anlamak gerekir ki, siviller olarak uluslararası siyasetin bu şekilde yapılmasına karşı ilkesel bir bilinç ve mücadele yöntemi geliştiremezsek, bizimki de dahil, devletlerin kurbanları olmaya devam edeceğiz. Yok, bizim devletimizin bu tür pisliklerini örtmeyi ve desteklemeyi şiar edinirsek, oyun çevirme kapasitesi bizimkinden gelişmiş başka bir devletin kurbanı olabiliriz.

Ayrıca, başta cari muktedirlerin geldiği gelenek olmak üzere, Türkiye siyasetçileri şimdiye kadar ABD ve İsrail’in Ortadoğu’daki bu tür işlerini eleştirmedi, hatta lanetlemediler mi? Lanetlediler. Eee, ne oldu şimdi? Siz de oldunuz bir ABD, bir İsrail... Bazı işleri başka devletler yapınca kötü, bizimki yapınca mübah olamaz. Diğer devletler daha becerikli olabilir. Ama eksik olsun öyle beceri.