YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Koalisyondan önce..

Seçim sonrasındaki şu son 10 günü “Koalisyon olur mu, olmaz mı, kim kimle koalisyon yapabilir, hükümet kurulamazsa erken seçime mi gidilecek, gidilirse nasıl bir tablo ile karşı karşıya kalırız, kimin işine yarar, AKP erken seçimden istediği sonucu elde edebilir mi, yoksa daha kötü bir sonuçla  mı karşılaşır” gibi sorularla geçirdik. Bu sorulara daldıkça, bir tür labirent içinde kaybolmamız mümkündür. Ancak birkaç nokta üzerinde durmakta fayda var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tutumunun satır aralarına bakıldığında, bir erken seçimi (ki kendisi buna “tekrar seçim” demekte) tercih edeceği anlaşılıyor. AKP içindeki bilhassa Erdoğan’a yakın kanatta yapılan hesap, yeni bir seçimde en azından diğer partilere kaptırılan oyların geri alınacağı yönünde olsa gerek. Zira AKP’nin kaybettiği oy bellidir (9 puan) ve bu oyların bir kısmının HDP’ye, bir kısmının da MHP’ye gittiği açıktır. Ancak AKP’nin ya da Erdoğan’ın nasıl bir kampanya ile bu oyları geri alacağı belirsiz. Zira hem HDP’ye giden oyları, hem de MHP’ye giden oyları geri getirecek bir argümanın nasıl oluşturulacağını, en azından ben kestirebilmiş değilim. Kuvvetle muhtemel ki, böyle bir durumda AKP’nin üzerinde duracağı argüman “İstikrar bozulursa ekonomik kriz gelir, kriz gelmesin diye oyunuzu bize verin” türünden bir şey olacaktır.

AKP ya da bilhassa Erdoğan, böyle bir yola gider mi, bilinmez. Giderse nasıl bir sonuç alır, o da bilinmez. Bana sorarsanız, böyle senaryolardan önce üzerinde duracağımız en önemli dayanak, bilebildiklerimizdir. O da aslında daha geçen hafta sonuçlanan seçimler.

Eskiden gazeteciler ve analistler şöyle yorumlar yapardı: Seçmen ne dedi, ne mesaj verdi? Seçmenden bir kişiymişçesine bahseden bu analizler, zamanla biraz dalga konusu haline gelse de seçim sonuçlarını değerlendirmek açısından tamamen yabana atılacak bir yöntem de değil. Dolayısıyla, çok köşeli sonuçları çıkarmadan sonuçlara biraz da bu gözle bakılabilir.

-Öncelikle çözüm sürecinde frene basılmasının ve bilhassa AKP tarafından siyasal Kürt hareketine dair saldırgan bir dil kullanılmasının, AKP’de oy kaybına neden olduğu anlaşılıyor.

-Bununla beraber bilhassa Orta Anadolu’da AKP-MHP arasındaki geçişkenlik zaten ne zamandır konuşulan bir konuydu. Bu seçimde bunun realize oluğunu söylemek, sanırım yanlış olmaz. Yani AKP’den MHP’ye bir oy kayması olduğu söylenebilir. Peki çözüm sürecinin en hızlı dönemlerinde görülmeyen, tersine tam da frene basıldığı dönemde görünen bu oy kaymasını, nasıl izah etmek gerekir? Elbette ki bunun birçok sebebi olsa gerek. Hatta her kentin kendine özel sorunlarından  bahsetmek de mümkündür. Aday profili vs. gibi. Ancak Erdoğan’ın başkanlık hırsı, ülkeyi bilhassa son aylarda zorlamaya başlayan ekonomik istikrarsızlık, yolsuzluk dosyalarının alenen üzerinin kapatılması, AKP’nin gittikçe şirketleşmesi, ülkenin sahibi haline gelmesi ve IŞİD benzeri ülkeyi istikrarsızlaştıran yapılarla kurduğu karmaşık ilişkinin buralarda etkili olduğunu düşünmek mümkün. Bir seçenek de elbette siyasal Kürt hareketinin yükselişine karşı duyulan reaksiyon olabilir; ancak kampanya dönemine baktığımızda bu reaksiyonun asıl  taşıyıcısı MHP değil, AKP idi. Dolayısıyla eğer varsa böyle bir reaksiyon, bu, bir ihtimal, AKP’nin bu konuda yalpalayan çizgisine yönelik olabilir. Yani AKP’nin belirsiz, yalpalayan tutumuna karşılık, MHP’nin net tutumu. Kimi analistler bu durumu “AKP’nin MHP çizgisine yaklaşması, ‘Demek ki MHP’nin dedikleri doğruymuş’ algısı oluşturdu” sözleriyle yorumladı.

- Batı’da ise artık dizginlerinden boşalan bir Erdoğan ve AKP’nin; zaten ne zamandır “yön arayan” bir muhalefet yarattığı ortadaydı. HDP’nin, CHP’nin ötesine geçen sol, eşitlikçi ve yeni kuşağı yakalayan çizgisi karşılık buldu, çok belli.

-Şunu da eklemek gerekir ki, bu Meclis, aynı zamanda Türkiye’deki dışlanmışların en çok temsil edildiği Meclis oldu. Kadınlar, Ermeniler, Süryaniler, Ezidiler ve Romanların Meclis’teki temsili, toplumda bu yönde güçlü bir talep olduğunun göstergesi. Daha doğrusu, toplum çoğu zaman olduğu gibi siyasetin önünde, siyaset onu yakalamaya çalışıyor.

Dolayısıyla, önümüzde Türkiye’nin karmaşık yapısını yansıtan çok boyutlu bir tablo var. Buradan çıkarılacak sonuçlar belki şöyle olabilir:

-Öncelikle dindar olanıyla olmayanıyla Kürtlerde çözüm sürecine yönelik güçlü bir beklenti oluştuğunu ve AKP’nin buradan geri dönmesi durumunda, tek parti iktidarını kaybedeceğini söylemek mümkün. Bilemiyoruz, bunu AKP yöneticileri not etmiş midir; ancak, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın bu konuda hata yaptıklarını ima eden sözleri önemli.

-Yine bununla bağlantılı olarak, AKP’nin milliyetçi oylara oynamasının kendisine tek parti iktidarı getirmediği, büyük oranda MHP’ye yaradığı da muhtemelen söylenebilir.

-Başkanlık sisteminin toplumda karşılık bulmadığı açık. Bu, herhalde sadece başkanlık sistemiyle de ilgili olmasa gerek. Türkiye’nin kaderi ve gündemi hakkında, tek bir kişinin bu derece söz sahibi olması, öyle görünüyor ki “başkanlık” yoluna sapılmasa da belli bir aşamadan sonra “alerji”  yaratıyor. Bilemiyorum, bu tablo Beştepe’de dikkate alınıyor mudur?

Velhasıl. Seçmen “Bu verilere göre devam edin” demiş. Yapılacak iş belli.